Bekliyorlar traduction Portugais
2,716 traduction parallèle
Bizden haber bekliyorlar.
Estão à nossa espera.
Nate ile kayıkhanede sizi bekliyorlar.
Está à vossa espera na cave com o Nate.
- Neyi bekliyorlar?
Do que é que achas que estão à espera?
Mucize mi bekliyorlar?
Estão sempre à espera de milagres?
- Neyi bekliyorlar?
- Do que é que eles estão à espera?
Tepemde basın var. Yeni bir skandalın kokusunu bekliyorlar. Ve bir kocam var.
Tenho a imprensa, que está à espera de indícios de um novo escândalo, e tenho um marido.
Yani artık Grizz ve Feyonce'nin baş nedimesiyim ve benden Hunts Point'teki * Marriott Hotel'de * dashiki * giyerken aynı konuşmayı yapmamı bekliyorlar.
Por isso agora sou a madrinha do Grizz e da Feyoncé. E ele quer que eu faça o mesmo discurso no Marriott de Hunts Point com um dashiki vestido.
Ve yıkımına sebep olmayı bekliyorlar.
E isso vai levar-te à ruína.
Ama şu anda iki tane yakışıklı Fransız bizi Le Baron *'daki sıranın önüne götürmek için bekliyorlar.
Agora temos dois franceses giríssimos à espera de levar-nos para a frente da fila no Le Baron.
Rufus ve Lily onlarla konuşmak için bekliyorlar.
- O Rufus e a Lily estão a ver isso.
Hayır. Bakterilerin DNA sonuçlarını bekliyorlar.
Ainda estamos à espera dos resultados do ADN das bactérias.
Bence patronların senin çok üzerine geliyor, senden çok fazlasını bekliyorlar.
Acho que o teu chefe está a pressionar-te demais, espera muito de ti.
Sizi bekliyorlar bayım.
Eles estão à sua espera.
Dinozorlar gece boyu bu pozisyonda bekliyorlar.
Estas são as posições em que os dinossauros ficam durante a noite.
- Dışarıda bekliyorlar.
Estão à espera, lá for a.
İçeride bekliyorlar.
Estão à tua espera.
Altı tane taş gibi hatuna seni, benim keşfettiğimi söyledim. Ve seni dışarıda bekliyorlar?
Tenho seis boazonas lá fora, à espera de saltarem no meu sofá.
Seni bekliyorlar Brian.
Eles esperam pela sua resposta.
Seni saat 08 : 00'de bekliyorlar.
Estão à tua espera às 20 : 00.
İnsanlar internette hiçbir varlık belirtisi göstermedikleri takdirde onların izini nasıl bulmamızı bekliyorlar ki?
Como é que as pessoas esperam serem encontradas se não mantém nenhuma presença online?
Her şeyiyle son teknolojili bir açılış bekliyorlar.
E esperam uma apresentação de lançamento muito tecnológica e em grande.
Bundan sonra hayatımıza nasıl devam etmemizi bekliyorlar?
Como é que esperam que continuemos a partir daqui?
- Sizi bekliyorlar.
- Estão à vossa espera.
Yüzlerce doktor ve tıp çalışanı yarışta sorun çıkarsa diye yarış boyunca kurulmuş çadırlarda hazır bekliyorlar.
Entendo que há centenas de médicos ajudantes em tendas médicas ao longo da corrida para cuidar de qualquer emergência.
- DNA sonuçlarının mucize yaratmasını bekliyorlar.
Estão à espera que o ADN apareça por magia. Pois.
İşe çok para yatıran bazı yeni ortaklarım var gösteriyi şu anda onlar yönetiyorlar ve ülke içinde geniş katılım bekliyorlar. Hayır, bana, beni kimsenin görmeyeceğine dair söz vermiştin. Hayır.
Tenho agora alguns parceiros que estão a injectar muito dinheiro no negócio, e agora são eles que gerem os espectáculos, e querem uma forte presença dos EUA.
Sadece yeri bildirmemizi bekliyorlar. Bizden alamazlar.
- Estão apenas à espera da localização.
Bir çeşit mucize bekliyorlar.
Isso é um milagre.
Birine ulaşana kadar bekliyorlar.
- Talvez o sigam até alguém.
Ama onlar müthiş bail Organa'dan duymayı bekliyorlar.
Mas eles esperam ouvir o grande Bail Organa.
Bunları bekliyorlar.
Estão esperando.
- İfademi almak için bekliyorlar.
Estão à espera para recolher o meu depoimento.
Prentiss'le birlikte bizi bekliyorlar.
Ele e a Prentiss estão na esquadra.
Ailesi endişeleniyor ve bir an önce güvenle dönmesini bekliyorlar.
A família está muito preocupada. E espera pelo regresso.
Bekliyorlar.
Eles esperam.
Bekliyorlar...
Esperam...
Bekliyorlar ve ben makyaj yapmak için bir saat uğraşıyorum şehrin diğer ucuna kadar gidiyorum ve bu küçük detayı anca o zaman söylüyorlar.
Esperam até eu ter passado uma hora a maquilhar-me e ter atravessado a cidade de uma ponta à outra, e só aí é que me contam esse pequeno pormenor.
Güzel bayanlar iş bekliyor! Sadece gece gelen müşterileri bekliyorlar Güzel bayanlar çağrılmayı bekliyor
Ele é como o filho que eu podia ter conhecido, se Deus me tivesse dado um filho.
- Yazıyorum, değil mi? - Öyleyse, neyi bekliyorlar?
o que esperamos?
Hadi, bizi bekliyorlar.
Omar. Estamos à espera.
alınmak için bekliyorlar.
Só a espera de serem apanhadas.
Ofisinde seni bekliyorlar
Eles estão à tua espera no escritório.
Station valisi ve belediye başkanı 2. ve 4. hatta sizinle konuşmak için bekliyorlar.
Tenho o Governador e o Presidente de Station à espera nas linhas 2 e 4.
Bu zıkkımı yememizi mi bekliyorlar?
Acham que vamos comer esta ração?
Brewster'daki istasyonumuzu çoktan hazırladım. Harekete geçmek için emir bekliyorlar.
Já preparei a sub-estação de Brewster, só precisam de permissão.
Ben bebeğimle satış sorununu çözmek için anneme gelmişim bir baktım 5 herif oturma odamda oturuyor bana yarakları hakkında hikâyeler anlatmayı bekliyorlar.
Venho com a minha bebé a casa da minha mãe... para ajudá-la a arranjar o triturador do lixo, e encontro-me com cinco sujeitos sentados na minha sala, à minha espera para contarem-me histórias sobre a suas vergas.
Beni bekliyorlar Mutfakta.
Estaremos prontos para os investidores indianos.
Bekliyorlar.
Estão à nossa espera.
Üst katta beni telefonda bekliyorlar.
Eles estão esperando por mim em cima do telefone.
Onlar seni arkadan bıçaklamak için şans bekliyorlar.
Todos eles.
Sizi bekliyorlar.
Eles estão à vossa espera.