Bekârım traduction Portugais
268 traduction parallèle
Oysa ben yaşlı yalnız bir bekârım.
Mas sou apenas um velho solteirão solitário.
Ben bekârım.
Sou solteiro, sabe?
26 yaşındayım, bekârım ve bir okul öğretmeniyim, ve gerisi önemsiz.
Tenho 26 anos, sou solteira e professora. E não vai passar disto.
- Ben bekârım.
- Eu, pessoalmente, sou um solteirão.
Ama ben bekârım.
Mas eu sou solteira.
Ve şimdi meteorolojist Bill Palomino ile The Action Weather Doğru kızlar, hâlâ bekârım.
Querido, podes não ganhar muito, mas a Kelly nunca poderá dizer :
Evet, çünkü bekârım, zayıfım ve temizim.
Pois é! Porque sou solteiro, magro e aprumadinho.
Ancak bekârım, zayıfım ve temizim.
No entanto sou magro, solteiro e aprumadinho.
Barbara, Barbara. Üç numaralı bekârımızla tanışmanı istiyorum
Este é o solteiro número três.
Ne zamandır bekârım.
Estou sozinha há muito.
- Evet ama diyelim ki bekârım.
- Mas digamos que eu era solteira.
Bekârım. - Sahi mi?
- Oh, a sério?
- Bekârım.
- Solteira.
Milyarder bekârımız beş hoş bayana devam gülü vermiş ; zekâ, karakter ya da etnik köken belirtisi olanlara ise ret taşı fırlatmıştı.
E atirou uma pedra de rejeição a todas as que manifestaram inteligência, personalidade ou etnia.
O halde bekâr kalmayı mı planlıyorsun?
Tencionas então ficar solteira?
Görüyor musunuz, daha çalışmaya bugün başladım, ve sanırım bir anda bekâr evinin sonuna geldik.
Sabe, hoje é o meu primeiro dia aqui, e acho que concluí precipitadamente que esta era a casa de um solteiro.
- Bekâr mısın, Matt?
- É solteiro, Matt?
- Bekâr mısın?
- É solteiro?
- Bekâr mısın?
- Solteiro?
Ben de bekâr bir adamım.
Eu sou solteiro.
Dört hafta önce şirin, bekâr eski moda ata binmeyi seven bir adamla karşılaştım.
Quatro semanas atrás... eu conheci um tipo bonitinho, disponível... e antiquado... que gostava de andar a cavalo.
Bakalım bir... Bekâr Bundy mi?
- Eles gostam de nós.
Eğer baban, limonatayı şarapla karıştırmasaydı ben hâlâ bekâr olacaktım.
Se o teu pai não misturasse vermute na limonada, estava solteiro.
Sonunda ; hoş, bekâr, eşcinsel olmayan ve kendisiyle barışık bir adamla tanıştım, ama kendini öldürtmek için çok uğraşıyor.
Encontro um tipo fixe, solteiro, não é gay, nem está a tentar encontrar-se, e ele tenta por todos os meios suicidar-se.
Bekâr bir adamım Bill.
Eu sou um bacharel, Bill.
Sizin gibi parlak bir bilim adamı hala bekâr mı?
Um académico brilhante como você, ainda é solteiro?
Bekâr olarak öleceğim derken, evlenecek kadar uzun yaşayacağımı sanmıyordum.
Quando disse que morreria solteiro, não esperava viver até que me casasse.
"Kaldığı temiz bekâr evinde Seinfeld ve Costanza eski bir çift gibi bir adet meyvenin temizliğinin tartışmasını yapıyor." Armutu yıkadığımı söylemiştim.
"Nos confins do coxim de solteiro, Seinfeld e Costanza altercavam-se sobre a limpeza de uma fruta, como um qualquer casal de longa data." Eu disse-te que a pêra estava lavada.
Bekâr mıdır acaba?
Esses três tipos que a tentaram agarrar...
- Bekâr mısın, George?
- Você é solteiro, George?
Lauren Mackalvey'nin bekâr olup olmadığını öğrenmeye çalışacağım.
Vou tentar descobrir se a Lauren Mackalvey era um coração solitário.
Bekâr kalmak istemiyorum, tamam mı?
Não quero ser solteiro, está bem?
Ben bekâr bir çimlendirme adamıyım.
Sou só um homem velho.
Para sıkıntısı olan bekâr bir restoran müdürü olduğumu, ve hala kardeşlerimle büyüdüğüm evde yaşadığımı mı?
Sou gerente de um restaurante Que ainda vive na mesma casa com as irmãs?
Yani bekâr kalmak mı istiyorsun?
Então quer ficar sozinha?
Her ikimiz de 40 yaşımıza gelince bekâr olursak, evlenelim.
Se estivermos solteiros aos 40 anos, casamo-nos.
O bekâr mı?
Ele é solteiro?
Masaya yemek koymaya çalışan fabrikada çalışan bekâr annemden korkardım ama acımasız koşulların iş yerinde olduğunu duyunca bir şeylerin yapılması gerektiğini biliyordum.
É que às vezes parece que adoras estar certa, mais do que me adoras a mim. Estás a brincar, querida? Eu amo-te mais do que qualquer coisa no mundo.
- Ben bekâr bir babayım.
- Sou pai solteiro.
Robert'ın bekâr bir arkadaşı mısın?
É uma amiga solteira do Robert?
Bizim soylu bekâr sınıfımızdan ayrıldın mı?
Arrancaram-te das nossas nobres fileiras de solteiros?
Hayatı öğrenmek isteyen bekâr bir delikanlıydım.
Era apenas um homem solteiro e jovem que queria experimentar a vida.
- Hayatın boyunca bekâr mı kalacaksın?
- Vais ficar solteira toda a vida? Como dizes?
Ben altın bir kalbi olan, genç ve bekâr bir adamım.
Sou um jovem, solteiro engatatão com um coração de ouro.
- Bekâr mısın?
- Solteira?
Çok çıkmış olsaydım da hâlâ bekâr olacaktım.
- Não é verdade. Ainda que tivesse tido muitos, seria solteiro.
Şimdi, şehvet arayan bir bekâr olarak, çok basit kurallarla yaşamak zorundayım. Alfie Elkins'in inancı ya da felsefesi, babamın şimdiye kadar bana verdiği... muhtemelen en iyi öğüttür.
Como solteiro sempre à procura de acção, tenho de viver com regras muito simples, o credo ou filosofia de Alfie Elkins, que certamente é bem sumariada no único conselho que o meu pai me deu.
Okabe-san bekâr mı?
O Okabe-san é solteiro?
Hâlâ bekâr mı?
Ainda é solteiro?
- Bekâr mısın?
- Não é casada? - Não.
- Nasıl yani? - Bekâr mı, müsait mi?
- É solteiro, está disponível...?