Bethlehem traduction Portugais
146 traduction parallèle
Bir süre bekledikten sonra Bethlehem Çelik Tesisi iskelesine getireceğim.
Vou levar a tua chalupa para o velho molhe na Bethlehem Steel.
Bethlehem Çelik İskelesini biliyor musun?
Conheces o molhe na Bethlehem Steel?
Bir kuyruklu yıldız şeklini parlayan bir yıldıza çevirmiş tıpkı 2000 yıl önce Bethlehem Yıldızı'nın yaptığı gibi.
Um cometa tornou-se numa estrela brilhante como a de Belém há 2,000 anos.
Esther, Esther! Bunu Bethlehem'deki kız kardeşime götür.
Levem isto à minha irmã em Ain-Karim...
Anna. Bethlehem'e gitmeliyim.
Anna, tenho de ir a Belém.
Sizin için, Bethlehem en yüce şehirdir.
Pois tu, ó Belém, não és de forma alguma a menor das cidades.
Kutsal yazıtlar küçük bir kasabayı gösteriyor, Judea'da ; Bethlehem Efratta kasabası.
As escrituras sagradas apontam para uma pequena cidade da Judeia, chamada Belém Efrata.
Bethlehem çevresinde dolanmanın artık anlamı yok.
Ouve, não vale a pena procurar mais em Belém.
Bethlehem'e, majesteleri.
Para onde irão? Para Belém, Majestade.
Bethlehem mi?
Belém?
Oh sen, Bethlehem Effrata, sen küçüksün ama... neydi o cümle?
Tu, Belém Efrata, és a mais pequena... Como era a frase?
Sen Bethlehem Effrata, Judah'ın binlercesi arasında, çok küçüksün.
Tu, Belém Efrata, és a mais pequena entre as milhares da Judeia.
ve Bethlehem'de doğan tüm çocukların adını getirin bana.
E tragam-me os nomes de todos os recém-nascidos em Belém.
Bethlehem'e gidin! Tarihi ben yazarım!
Agora, vão para Belém e façam história...
İsa Bethlehem'da doğdu
Cristo nasceu em Belém.
# Bethlehem'e #
Para Bethlehem
Ve sonunda açığa çıkma zamanı gelen İblis doğmak üzere Bethlehem'e gidiyor. "
E que besta furiosa, a sua hora chegou por fim... acorcunda-se perante Belém... para poder nascer. "
Herkesin gözünün önüne gizlenmiş bir sır gibi ; aynı Bethlehem'de olduğu gibi.
Como um segredo, mas para toda a gente ver,...
Burada, Bethlehem'de yaptığımız çalışmalar, tamamıyla insancıl ve disiplin içindedir.
O trabalho que fazemos em Bedlam é humano e, contudo, disciplinado e eu...
Sen de Bethlehem'le yattın.
Foste do Bethlehem. Então és uma aliada dele?
Ya ben değil Bethlehem'dense?
Como sabes que é meu e não do Bethlehem?
Çölü aşıp düşmana meydan okudu. Bethlehem Paşa'nın bile yüzüne tükürdü.
Atravessou o deserto mostrou o punho ao inimigo e cuspiu no olho do próprio general Bethlehem.
BETHLEHEM NE SERSEM
OH, PEQUENO CÉREBRO DE BETHLEHEM
Bethlehem kuzeye yol alıyor.
Bethlehem diz que vai para o norte.
Cesetleri göm dedin. Ben Bethlehem'e yolladım.
Disseste-me que queimasse os holnistas, mas mandei-os ao Bethlehem.
Hayır, Bethlehem'in yüzünden!
Não! Morrem por causa do Bethlehem porque é um mundo de merda!
Bethlehem'e.
Para o Bethlehem.
Paşa önce diz çökert dedi.
Bethlehem diz que deves morrer de joelhos.
Sen Bethlehem'den iyi adamsın.
Vales mais que o Bethlehem.
" Bethlehem'e.
" Para Bethlehem.
"İyi ki Bethlehem'daki ağılın sahibi o değil" derdi babam, yoksa kutsal aile. halen açlıktan sürünüyor olurdu.
A tia Aggie estava sempre zangada. O pai dizia que ainda bem que não era dona do estábulo em Belém, ou a Santa Família ainda andaria a vaguear pelo mundo a morrer de fome.
Bethlehem'den beri görülmemişti.
E agora, está aí.
Üç bilge, Kral Herod'a Bethlehem'in üzerindeki yıldızın Tanrı'nın Çocuğu'nun doğduğunun işareti olduğunu anlatınca,
Quando os Três Reis Magos disseram ao rei Herodes que a Estrela de Belém era o sinal de que o Filho de Deus nascera,
Çanı çalmak için "Bethlehem'e Doğru Yürüyüş" kelimeleri bir fikir verdi mi?
As palavras "desmanzelo até Belém" dizem-te algo?
Yani Kambur ve Bethlehem.
"A matança e Belém".
- Ve muhtemelen "Bethlehem'e Doğru Yürüyüş" şeyi yüzünden biraz sarsıldın.
- E o buraco entre os meus chifres. - E tu deves estar estoirado... por causa de toda essa coisa "destruir até Belém".
Zaten birçok harcanmış Bethlehem Meleklerimiz var.
Já temos um Anjo de Belém bêbedo.
Bethlehem yıldızı.
É a estrela de Bethlehem.
Kutsal Kitap, Mesih'in Kral David'in soyundan geleceğini ve David'in yaşadığı Bethlehem'de doğacağını söylüyor.
A Sagrada Escritura diz que o Messias será um descendente do Rei David... e irá nascer em Belém, a cidade onde David viveu.
Bethlehem yolculuğuna bizimle gelin.
Venham connosco em Uma Viagem a Belém.
Bu gece Bethlehem yolculuğu biraz gecikecek çünkü size özel bir gösteri sunacağız. Hemen uyarayım bu, çocuklara göre değil kalbi zayıf olanlara göre de değil.
Hoje, Uma Viagem a Belém começará mais tarde... para lhes podermos trazer uma apresentação especial... e gostaria de os avisar... que isto não é adequado para crianças... nem para pessoas com coração fraco.
Bu yüzden Mary ve Joseph Bethlehem'e yerleşmişler.
Então Maria e José estabeleceram-se em Belém.
Nerede olmalıydın, Bethlehem'de olmalıydın, hadi.
Onde deverias estar? Devias estar em Belém. Anda.
Sanırım Ann'in ailesi partilerini Bethlehem saatine göre yapıyorlar... *... ki bu da bayağı bir erken oluyor.
Os pais da Ann vão fazer a festa seguindo o fuso horário de Belém, ou seja, muito cedo. Talvez consiga dar lá um pulo.
Bethlehem saatine uyuyor. Tüm gününü bu kızla geçiriyor.
Está no fuso horário de Belém, passa cada minuto do dia com essa rapariga.
Küçük Bethlehem şehrinde
Naquela pequena cidade de Belém
Evet, Senator Allan Bethlehem üzerinde zıplayan bir senato stajyeri.
Era estagiária e andava enrolada com o senador Alan Bethlehem.
Cleo Eller, kurban, Senator Bethlehem için çalıştı.
- Cleo trabalhava para o Senador Bethlehem.
Thompson halen Bethlehem'in yardımcısı.
O Thompson é assistente do Bethlehem.
Thompson Bethlehem'ın ajandasını tutuyor
Organiza-lhe a agenda.
En azından Dr Brennan Senatör Betlehem'in Cleo ile cinsel ilişkiye girdiğini ortaya çıkardı.
Pelo menos, descobriu que o Bethlehem tinha um caso com a Cleo.