Bir fare traduction Portugais
1,097 traduction parallèle
Cins bir fare mi?
Compro um rato de raça pura?
- Bana bir fare gibi geldi.
- A mim parece-me um rato.
- Yani bir fare olabilir miyim?
- Isso significa que eu posso ser um rato?
- Bu bir fare deliği.
- É um buraco de rato!
Bir fare!
Um rato!
Şey, diyelim ki, bir fare olmaya karar verdim.
Lmagina que eu decido que quero ser um rato.
Etrafımızı 10.000 asi kuşatmıştı, bir fare kafesinin etrafındaki teriyerler gibi bizi kıstırmışlardı. Çok az yiyeceğimiz ve cephanemiz kalmıştı,...
Ficamos com pouca comida e munições, tínhamos de comunicar com a coluna do General Neill que subia o país nessa altura.
Onun bir fare deliği kadar saklanacak yeri yoktu.
Nem um rato teria conseguido se esconder.
Dün gece nasıldım, biliyor musun... sanki peynir fabrikasındaki şişko bir fare gibi.
Ontem à noite parecia um rato numa fábrica de queijos.
Biliyorum ama koridorda bir fare var.
Eu sei! Mas está uma ratazana no corredor!
Tuzağa düşmüş bir fare gibi.
Como um rato numa ratoeira.
Bir fare gördüğümü sandım.
Pensei que vi um rato.
Noelden önceki geceydi evde hiç hareket yoktu hiçbir canlı kımıldamıyordu bir fare bile.
Era a noite anterior ao Natal... e em toda a casa... nenhuma criatura se mexia... nem sequer um rato.
- Arkada kocaman bir fare ailesi!
- Que nojo! - Há um ninho de ratos, lá ao fundo.
Bu operasyonda bir fare var.
Digo-te, há um rato nesta operação.
Daha iyi bir fare kapanı yapmak. "
Construir uma armadilha para ratos. "
Tam bir fare kapanı.
Parece uma ratoeira. - Sim.
Bir fare var efendim. Lambiride efendim.
Há um rato, senhor.
- Evet, büyük bir fare.
Um grande rato!
- Bir fare deliğinde yaşayıp... bayrağa sarılmış metal tabutlarda o delikanlıları eve getirmelerini izledim.
- Vivia numa pocilga, quando trouxeram aqueles rapazes em caixões tapados com bandeiras.
Bir fare. - Huzurlu olmak istiyoruz.
- Queremos resolver isto em paz.
Miki bir fare.
O Mickey é um rato.
Erkek mi, yoksa bir fare miyiz?
Homens ou medricas?
Sanırım bir fare sesi duydum.
parece que ouvi um rato.
Sanırım bir fare ısırdı.
Pensei que tinha sido mordido por um rato.
İlk yardım ekibinin müdahelesinden sonra kendine gelen kadın, efsanevi Koca-Ayak'a benzeyen iri, kıllı, insan benzeri yaratık tarafından oraya konulduğunu söylemiş. - Harry. Ki kadın önce onu bir fare sanmış!
Logo depois de que os paramédicos a despertaram, ela disse... que certamente foi posta ali por uma criatura enorme e peluda... que Ihe lembrava o legendário Pé Grande a quem ela pouco antes tinha confundido com um camundongo!
- Bir fare!
- Um camundongo!
- Hem de bir fare kadar dikkatliyim.
- Muito.
Dövme yaptıracağız bir ya da iki dakikada ve bir fare-are-re-re-e-dövme... ve ejderha gelecek davulu çalmaya bir da-ki-ka ya da i-ki i-ki bügün... bir dakikada ya da iki iki.
"Nós venceremos um tatu num minuto ou dois e um ta-ta-ta-ta-ta-tatu... e o dragão virá ao som do tambor a um minuto ou dois para as duas de hoje... a um minuto ou dois para as duas."
Al, bir fare gördüm.
Al, foi um rato.
O da "bu bir köpek değil canım o bir fare" dedi.
Ela respondeu, " Isso não é um cão.
Küçücük bir fare ne zarar verebilir ki?
Que mal é que um rato pode fazer?
Odamda bir fare kapanı.
Uma ratoeira no meu quarto?
Çocuklar, ufacık bir fare için bu kadar yaygara yaptığım için özür dilerim. Ama biliyorsunuz çocukluktan kalma bazı şeyleri insan unutamıyor.
Meninos, desculpem o escândalo por causa de algo como um rato, mas há coisas da nossa infância impossíveis de esquecer.
Bu sıradan bir fare değil.
Não é um rato normal.
Size şunu diyeceğim ki eğer Steve'in suratının olduğu yerde o fare olsaydı ölü bir fare olurdu.
Isto vos digo, se o rato estivesse na cara do Steve, seria um rato morto.
Bir fare ile randevum var, Peg.
Tenho um encontro com um rato, Peg.
Bu cehennemden kaçmış bir fare.
Isto é um rato do inferno.
Müthiş bir fare deliğine.
Num ninho de ratos.
Hayır, ama her zaman bir fare lazım diye düşünmüşümdür.
Não, mas sempre achei que fazia falta um ratinho.
Bir öpücük ver bakalım, fare.
Dá-nos um beijo, rato.
Fare gibi ölüşüm de bir işaret olacak.
Eu morrer como um rato também será um sinal.
Yani, benim gibi iyi bir çocuk bu fare yuvasında ne mi arıyor?
Que faz uma miúda como eu, num ninho de ratos como este?
Ama ilk davayı hep büyük bir sevgiyle hatırlarım. Beni Büyük Dedektif Fare, Baker Caddesi'ndeki Basil ile tanıştıran davayı.
Contudo, penso sempre no primeiro caso com grande ternura, pois foi aquele que me apresentou o Basílio de Baker Street, o grande rato detective!
Bize bir sürü fare yediriyorlardı.
eles dão-nos a comer ratos.
- Bir sürü fare mi?
- Ratos? Um rato.
Haydi ama anne, bildiğimiz gibi Bud iğrenç, fare gibi bir yaratık ama bu onu sevmediğim anlamına gelmez.
Ora, mãe. Ambas sabemos que ele é uma criatura odiosa mas não significa que não o adore.
Adam orospu çocuğu ile fare sakatatçısının özensiz bir karışımı.
É uma combinação horrível... entre um filho da puta e um tratante de merda.
Hepimize bir iyilik yapıp, içini fare zehri ile doldurabilirim.
Eu bem podia encher o contentor com veneno para ratos.
Siyah bir şeyler ama böcek ya da fare değil bir sürü var!
Uma coisa preta por todo o lado.
Imm, Fare kapanından bulduğum yarısı yenmiş bir parça peynir.
Mas se estás preocupada, podes ficar aqui com eles.
fare 99
fare mi 21
fareler 67
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
bir fincan çay 24
bir felaket 20
bir fikrim yok 77
fare mi 21
fareler 67
bir fikir 16
bir fahişe 36
bir fincan kahve 36
bir fikrim var 616
bir fincan çay 24
bir felaket 20
bir fikrim yok 77