Bu adamın traduction Portugais
13,520 traduction parallèle
Bu adamın adı "Lunatic" mi?
- O tipo chama-se "Lunático"?
Aptalca bu adamın göbek adı.
Loucura é o modus operandi do Sue.
Kavramlara önem vermem. Bu adamın yakalanmasını istiyorum.
Não me preocupei com semânticas, só quero apanhar este tipo.
Hala bu adamın ne yaptığını merak ediyorum.
Ainda quero saber o que este homem fez.
Bu adamın Amcam Wally gibi koca kafası var.
O tipo pode ter só uma cabeça grande como o meu tio Wally.
Dünyada neredeyse bir milyon kadın bu adamın sayesinde okuyor.
Há cerca de um milhão de mulheres no mundo que sabem ler por causa deste tipo.
Bu adamın casus olma ihtimali var mı?
Alguma hipótese de este tipo ser um espião?
Bu adamın ailesi sigara içtiğini bilmiyordu.
De acordo com a família, este homem não era fumador.
Bu adamın kimliğini bulmak istiyorsak en iyi şansımız yaraları.
Se vamos identificar este homem, parece que a nossa melhor pista é a lesão que sofreu.
Müvekkilimizin bu adamın intiharıyla ilgisi olmadığını kanıtlamamız lazım. Binadan atlamasına başka bir sebep bulmalıyız.
Temos de provar que o Dale não teve nada a ver com o suicídio, que saltou por outro motivo.
Bu adamın zengin bir gayrimenkul yatırımcısı ya da silahlı bir psikopat olması umurumda değil.
Não quero saber se este gajo é um agente imobiliário rico ou um psicopata com um isqueiro.
Hunt bu adamın, annesiyle görüştüğünü söyledi değil mi?
O Hunt disse que este tipo era namorado da mãe dele?
OYİ kırılan şişenin üzerinde bu adamın parmak izini bulmayı başardı.
A Análise Forense conseguiu rastrear a impressão digital na garrafa até este tipo.
Öldürmek bu adamın dürtüsü, tutkusu ve bu işte çok iyi.
Matar é a compulsão deste homem, a paixão dele. É ótimo nisso.
Bu adamın adı Perry Granger.
Este tipo é o Perry Granger.
Bu adamın sahtekar olduğunu anlayamadın mı?
Não conseguiste ler que ele era desonesto?
Bu adamın patronuna tuzak kurup bundan milyonlar kazandığını mı düşünüyorsun?
Achas que tramou o chefe e fez milhões no processo?
Ravi, bu adamın yaptığı en iyi şey soyguncuları tayt giymiş bir yetişkin olarak şaşırtmasıymış.
Ravi, o máximo que ele fez foi distrair momentaneamente os criminosos, que ficaram chocados por ver um homem adulto de collants.
- Bu adamın adı ne?
Esse tipo, como é mesmo o nome dele?
Bu adamın onuru yok.
Esse homem não tem honra nenhuma.
Yardımın bu adamın cinayetiyle sonuçlandı.
A tua ajuda resultou no homicídio daquele homem. - Outra vez.
Tamam, kötü adamımız bu artık boş olan metro tünelleriyle kavuştuğu yer altı erişimini tüm güvenliği geçerek hava alanının ortasından çıkmak için kullanabilir.
Está bem. O nosso vilão podia usar o acesso subterrâneo dos túneis agora libertados para passar pela segurança e chegar ao aeroporto.
Görünüşe göre Matt ve Lacy Lacy, bu mektuplardan birinde, onun arkadaşlarından biriyle yattığını itiraf ettikten sonra daha adam içerideyken ayrılmışlar.
Parece que ele e a Lacy separaram-se enquanto ele estava preso, após ela ter confirmado numa destas que tinha passado uma noite com um dos amigos dele.
Bu adam Nellas'ın öldüğünü söylüyor.
Ele diz que o Nellas está morto.
Buradan çıkmanın en iyi yolu onlara bu adamı bulmada yardım etmek...
A melhor maneira de sair daqui é ajudar a encontrar este indivíduo.
Yaşıyorsun çünkü sen de Altı Milyon Dolarlık Adam'sın ve bu da seni, bizim sigorta poliçemiz yapıyor.
Estás vivo porque vales 6 milhões de dólares. E isso faz de ti a nossa apólice de segurança.
Bu yüzden adamın eski dosyalarına bakıp 3'e kadar hastalarında yaptığı hataları bulun.
Então preciso que vasculhem todos estes casos antigos, procurem fracassos com pacientes. - Preciso de algo até às 15h.
20 yılı aşkın süredir bu adam kurşun geçirmez, kalıcı bir fanusun içinde yaşadı.
Mas este homem tem vivido numa bolha à prova de balas nos últimos 20 anos.
- Evet. Ve kaçışını engellemek için suçlu bir adamı arkasından vuran serseri mayın biri, ama bu gibi durumlarda böyle adamlara yer olabilir.
E alguém que disparava num culpado pelas costas para evitar que ele escape, mas num caso assim, pode haver espaço para um homem assim.
Bu adam ne yaptığını çok iyi biliyordu.
Este tipo sabia o que estava a fazer.
Bu adam yasal ve etik sınırların dışında çalışıyor ve çok tehlikeli tıbbi deneyler yapıyor.
Este tipo trabalha fora da rede ética ou legal, fazendo experiencias medicas altamente perigosas.
Bak, bu adamı ne kadar seviyorsun bilmiyorum ama belki sen ikna edebilirsin. Meksika sınırını geçer geçmez geberecek çünkü.
Ouve, não sei o quanto gostas deste tipo, mas, talvez possas convencê-lo porque ele estará morto mal atravesse a fronteira para o México.
Bu adam bacağını yaralamış ve çok daha tehlikeli bir şeye... -... konak olmuş : Meliola anfracta.
Este homem cortou a perna e contaminou-se com uma coisa muito mais perigosa, Meliola anfracta.
Bu adamı gördükten sonra üzgün olacağın kadar üzülemezsin şu an.
Não vais pedir desculpa quanto te vais sentir se nunca conheceres este rapazinho.
Şimdi, bu adamı tutuklayacak mısınız, tutuklamayacaksanız ne yapacaksınız?
Então? Vão prendê-lo ou quê?
Bu adam yandaki restoranın sahibi ve söyleyecek bir çift lafı var hep birlikte gey dostumuzu dinleyelim.
Este é o dono do café ao lado, e ele tem algo a dizer, Então vamos escutar o nosso camarada gay.
Yani bu gerçekten "halkın adamı" tarzında bir şey olur.
Quero dizer, isto é mesmo uma coisa de um "homem do povo".
Tüm beş hesap da ilk 10'u tweetledi. Ve bu sabah Katy Perry'nin takipçilerinden biri dedi ki Lawrence Drake'in tarifine uyan adam Pelham'da babasının fırınının üstündeki otelden oda kiralamış.
Estas contas twittaram o nome destes 10, e hoje de manhã, um dos seguidores da Katy Perry disse que alguém parecido com o Lawrence Drake alugou um quarto por cima da padaria do seu pai
Bu adam toplu katliamları ve soykırımları destekliyor, ve ne yani daha fazlasını yapsın diye özgür kalmasına müsaade mi edeceğiz?
Este homem promove o genocídio e assassínios em massa e vamos deixá-lo escapar para ele continuar a matar?
- Alın bu adamı.
- Tirem este tipo daqui.
Şef Riddle'ın ya da başka birinin bu itfaiyenin düzenini bozmasına izin verirsem adam değilim.
Estarei lixado se o Comandante Riddle ou alguém alterar o modo como comando este Quartel.
Bu sabah dispanserin yakınlarında çekilmiş bir fotoğraf bulabilecek miyim diye mekana göre sosyal medya fotoğraflarını aradım ve bir adam kendisiyle kirpisinin selfiesini çekmiş. Sorma...
Portanto fui pesquisar fotos nas redes sociais para ver se encontrava alguma que tivesse sido tirada no dispensário, esta manhã, e acontece que um gajo tirou uma selfie dele e do seu ouriço, não perguntes... perto da hora do crime, acho que os nossos ladrões
- Şu anda cidden bu iş için doğru adam olup olmadığını sorgulamaya başladım.
Começo a duvidar se és o homem certo para o trabalho.
Şimdi çok bilmiş olmadan, bu ölen adamın kusurlu Utopium'un nerede olduğunu bilen tek kişi olduğunu bil.
Antes que fiques toda arrogante, fica a saber que este moribundo, é a única pessoa que sabe onde encontrar Utopium contaminado.
Şef Riddle'ın bu itfaiyenin düzenini bozmasına izin verirsem adam değilim.
Vou estar lixado se o Comandante Riddle mudar o modo como comando este Quartel.
Yani 37 bin sende var ve kalanını bu yatırımcı karşılayacak. Bak, adamım.
Então, tens 37 mil e o investidor vai pagar-te o resto.
Yaptığım için de çok mutluyum çünkü o adamın gözlerine baktığımda Tanrı'ya yemin ederim ki aklımda bu işin arkasında Maddox olduğuna dair hiç şüphem yoktu.
Eu tinha que fazer alguma coisa. Estou contente pelo que fiz, porque depois de o olhar nos olhos, juro por Deus, não há a menor dúvida que o Maddox está por detrás disto.
Kimliksiz adamın bilinci yerine geldi ve ailesiyle konuştu. Bu harika.
O vosso Zé-Ninguém está consciente e a falar.
Kamerasını çaldığın adam bu mu? Evet.
Foi a este tipo que roubou a câmara?
Adamın hayatını didik didik edip bu görevi yaptırabileceği birini bulmaya çalışıyorum. Ve elimde hiçbir şey yok.
Há horas que analiso a vida do homem, tentando perceber quem abordaria para tal tarefa, e nada tenho.
Eğer en tepedeki adamın Avery'ye karşı tavrı böyle olursa ve Avery davasında bu şekilde adı geçiyorsa bu tavır bütün teşkilata sirayet eder.
Se quem está no topo tem esta atitude em relação ao Avery e tem um envolvimento pessoal no caso do Avery, vai influenciar o departamento, todo o departamento.