Bu hayat traduction Portugais
17,966 traduction parallèle
Bu hayatımda gördüğüm en tatlı bebek.
É o bebé mais amoroso que já vi.
Bu hayatımda gördüğüm en şekil patates adam.
É o homem batata mais fixe de sempre.
Beni dinle, bu hayat memat meselesi ya benimki ya da seninki.
Escuta-me, isto é vida e morte, a minha ou a tua.
Bu hayatımda duyduğum en kötü plan.
Esse é o pior plano que eu alguma vez ouvi.
Bu hayat böyle.
Essa é a vida.
Sizi şehrinizi ve birbirinizi yok ederken izlemeseydim bu hayat dolu gösteriniz daha anlamlı olurdu.
Esta comovente demonstração teria muito mais significado se não tivessem dado cabo de vocês e da cidade.
Dr. Railly, bu hayatınızda ciddi değişikliklere sebep olacak anlıyorum, ama ona yol göstermenize ihtiyacı var.
Dra. Railly, percebo que isto é uma mudança de dinâmica. Mas ele precisa que o guie naquele mundo.
Hayatını bu adamla birlikte geçirmek istediğine emin misin? "
Tens a certeza que queres passá-la com este homem? "
Bu benim hayatım!
É a minha vida!
Hayatım, bu komediden şu ana kadar kazandığımın tam 5 bin katı.
Subia o meu ordenado de comediante para 6.000 dólares.
Hayatım, bu...
Querido, não é...
Bu benim hayatım. Dur biraz bu senin hayatın değil, benim hayatım.
Espera lá, essa é a minha vida, não é a tua.
Hayatımızın her ânını bu şekilde çalışabilseydik keşke. - Berbattı ya.
Gostava de treinar todos os momentos da vida assim.
Hayatımda bir Hristiyan'ı gördüğüme bu kadar sevinmedim.
Nunca na vida me agradou tanto ver um cristão.
Babamın hayatı boyunca dövüştüğü her şey onu bu noktaya getirdi.
Tudo aquilo por que o pai lutou na vida trouxe-nos a este ponto.
- Çünkü o ukala öğrenciyle Bayan Saunders'ın hayatını kurtarmak için elinden bir şey gelmediğini düşünen bu adamı aynı göremiyorum.
Porque não consigo aceitar que aquele aluno convencido seja o mesmo homem que não acredita ser capaz de salvar a vida da Mna. Saunders.
Son bir senedir hayatı görmemiştim resmen. Hele ki bu coşkunluğu.
Mal a vi no ano passado... sobretudo com tanta abundância.
Sen hayatının yarısı boyunca soğukkanlı bir suikastçı olmak için eğitim aldın bu yüzden beni anladığını sanmıyorum.
Treinaste metade da tua vida para seres assassina, então penso que não entendes.
Kendini pohpohlama bu kadar hayatım.
Não se lisonjeie, querida.
Hayatındaki tüm bu cezalardan, eziyetlerden sonra yaşamayı hak ediyor musun?
Depois de toda aquela punição, depois de todo aquele sofrimento, a tua única vida. Tu mereces vivê-la?
Senin şeytanına hayat veren bu günah oldu.
Foi esse pecado que deu nova vida ao seu Diabo.
Bu kişinin hayatımda büyük bir etkisi vardı. Böyle üzücü bir olaydan sonra da devam etmek biraz zaman alıyor.
Essa pessoa teve um enorme impacto na minha vida e leva tempo a processar um acontecimento incomodativo antes de se conseguir avançar.
Bu aptal için hayatını tehlikeye attığına inanamıyorum.
Não acredito que estás a arriscar a vida por esse idiota.
Yeteneğin bu. Benim için birkaç günlüğüne Geronimo'yu oynarsan karşılığında hayatını bağışlarım ve başka bir koloniye yerleştirilmeni sağlarım.
Passa a ser o Geronimo para mim durante alguns dias e em troca, poupo a sua vida e coloco-o noutra Colónia.
- Bu dizi artık hayatımız oldu.
Este programa é tudo o que agora interessa na nossa vida.
Bu nedir? Ve hayatımın geri kalanını nasıl bundan ibaret kılabilirim?
O que é isto, e como posso ficar o resto da vida a ver?
Hepimizin Quahog'da bir hayatı var. Mevzu da bu işte Peter.
Todos temos vidas em Quahog!
Seni suçlamıyorum, bazılarının hayat dediği bu kiraz kâsesinin Cehennem çukuru olduğu ortaya çıkmışken suçlamam.
Mas eu não o culpo, não quando aquela taça de cerejas que alguns chamam vida, afinal são os abismos do inferno.
Sanki hayatın bir anlamı varmış tüm bu mücadelenin bir anlamı varmış gibi davranmaya devam etmek zorundasın.
Tens de continuar a fingir que a vida faz sentido, que existe uma razão de ser para todo este combate.
Şunu da eklemek isterim ki hayatım bu akşam olağanüstü güzel görünüyorsun.
E acrescento, minha querida, que está particularmente encantadora esta noite.
Bu sözleri söyleme, yoksa onlara hayat verirsin.
Não diga essas palavras ou pode dar-lhes vida.
Hayatım boyunca, bu hayali kurdum.
Tive este sonho toda a vida.
Bu, hayatının fırsatı.
Esta é uma oportunidade única.
Bu senin hayatın.
É a tua vida.
Bu kahrolası tesadüfün Alex ve Sonia ile olan hayatımı mahvetmesine izin veremem. Veremem.
Não vou deixar que esta coincidência arruíne a minha vida familiar.
Bu, hayatınızın geri kalanını etkileyebilir.
Isto poderá afectar o resto das vossas vidas.
Bu açıklama için bütün hayatım boyunca bekledim. İşin ilginci, inandığımdan bile emin değilim.
Esperei toda a minha vida por essa explicação, mas não sei se acredito nela.
Bu manyağı hayatınıza sokan benim.
Eu trouxe este tipo para as nossas vidas.
Green Arrow benim. Ve hayatım çok tehlikeli. Bu yüzden yıllarca seni bu olayların dışında tutmak istedik.
Eu sou o Green Arrow, e a minha vida é muito perigosa, é por isso... que decidimos deixar-te fora disto durante estes anos.
Düşünsene, tüm bu güç yalnız bir kişinin hayat esansından geliyor.
Pense, todo esse poder veio da essência da vida de um homem.
Bu şirketi baştan yaratacağım tekrar yürümemi sağlayan teknolojiyi kullanıp insanlara daha iyi bir hayat sunacağım. Palmer Tech'i umut kaynağına dönüştüreceğim.
Refazer esta empresa, usar a tecnologia que fez-me andar para melhorar as vidas das pessoas, fazer da Palmer Tech o farol da esperança.
Tamamen yetişemeyen ve bu dünyadaki gerçek amacını gerçekleştiremeyen bir hayat bu dünyadan çok erken alınmış demektir.
Uma vida que não teve hipótese de florescer e cumprir o seu propósito neste mundo é uma vida que foi tirada deste mundo muito cedo.
Bu sefer, durum karşılıklı. Bu gerçekten daha da uzak olamazdı, hayatım.
Não podias estar mais longe da verdade, querida.
Hayatımda istediğim tek şey polis olmaktı ve bu şehir için iyi şeyler yapabileceksem ufak bir yalanın ne zararı var?
Tudo o que eu sempre quis era ser polícia. O que é uma uma pequena mentira se eu ajudar a cidade?
- İşte başlıyoruz. - Hayatımda ilk defa da olsa bu senin hakkında değil Dee.
Isto não é sobre ti, Dee.
- Hayır, evlât. Seçtiğim hayat bu.
Não, filho, esta é a vida que escolhi.
Bunu bir adamın hayatını mahvettiğim için yapıyorum ve bu konuda çok kötü hissediyorum.
Estou a fazer isto porque arruinei a vida de uma pessoa. E sinto-me mal com isso.
Bu gece o tacı başıma taktıklarında hayatımın en güzel gecesi olacak.
Esta noite, quando colocarem aquela coroa na minha cabeça, vai ser a melhor noite da minha vida.
- Bu evin dışında da bir hayatım var.
Sabes, eu tenho uma vida fora desta casa.
Hayat boyu bu noktaya gelmeyi amaçladık.
Toda a nossa vida nos trouxe até aqui.
Bu konuda söz hakkın olduğunu sanmıyorum hayatım.
Acho que não te cabe decidir, querida.
hayatım 3662
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayatim 33
hayat 236
hayatı 33
hayat devam ediyor 42
hayatımı 47
hayatını 28
hayatımın aşkı 18
hayat nasıl gidiyor 25
hayat kısa 24
hayat güzel 31
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayat çok kısa 40
hayatımda ilk kez 38
hayatta 78
hayatımda 29
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayata 34
hayat dolu 30
hayattayım 45
hayat çok kısa 40
hayatımda ilk kez 38