Büyümüş traduction Portugais
1,428 traduction parallèle
Virus, evin içinde kontrol edilemeyecek kadar büyümüş.
O vírus assumiu proporções, incontroláveis dentro da casa,
Ne kadar büyümüş!
- Ele está tão grande. - Está, não está?
Keşke benim kardeşimde senin gibi birisiyle büyümüş olsaydı.
Ao meu irmão fazia falta alguém como tu.
Ben aslında... kötü bir yerde büyümüş, başını belaya sokmuş bir çocuktum.
Caralho... apenas um rapaz mal educado, que cresceu do lado errado da pista.
Son gördüğümden beri bayağı büyümüş.
Está mais crescido desde a última vez que o vi.
Eşim, Wisconsin'deki bir mandırada büyümüş.
A minha mulher cresceu numa quinta no Wisconsin.
Şehirde doğmuş ve büyümüş herkesin içinde kendilerini vaadedilmiş topraklara ulaştıran bir çeşit yön bulma sistemi gömülüdür.
Quem nasceu e cresceu numa cidade desenvolve um sistema de direcção que... te leva sempre à terra prometida.
Domuzlarım büyümüş!
Puxa, eles cresceram!
Baba ve oğul arasında münakaşa olmuş. Bu münakaşa o kadar büyümüş ki...
Eles discutiram muito e o pai dele o privou de toda sua riqueza, vida,
Kevin katı kuralların olduğu bir dünyada büyümüş.
Kevin cresceu num mundo... de realidades inconstantes... sem nenhum absoluto.
Gözbebekleri büyümüş.
- Com as pupilas dilatadas.
Bir çiftlikte büyümüş.
Ele cresceu numa fazenda.
New England'da büyümüş birini aradığımızı biliyoruz, buraya 8 yıl önce taşındığını, 13 yaşında geçirdiği bir trafik kazasında bacağının parçalandığını, öldürülmeden kısa süre önce bir teknede olduğunu, isimlerinin ve yüzlerinin bazılarını biliyoruz.
Procuramos uma pessoa que cresceu em New England, se mudou para aqui há 8 anos, a perna foi esmagada num acidente, andou de barco antes de ser assassinada, conhecemos alguns dos seus nomes e rostos.
Barınakta büyümüş.
Bem, ela cresceu com pais adoptivos.
Otuz yaşındasın ve büyümüş durumdasın!
Trinta anos... Estás mesmo crescido!
Tümörü o kadar büyümüş ki "üçmör" var gibi görünüyor.
O seu tumor está a ficar tão grande, que começa a parecer um "triomor"!
- Inglewood'da büyümüş. Okulu bitirmiş.
Cresceu em Inglewood.
Jason Bolton. Chicago'da büyümüş.
Jason Bolton, de Chicago...
Yakında Jake büyümüş ve ben de ölmüş olacağım.
Jake estará crescido brevemente e eu estarei morto.
Ön bahçenin çimleri büyümüş.
As ervas daninhas do teu quintal cresceram demais.
Birkaç günde tamamen büyümüş olacak.
Ela estará totalmente crescida em poucos dias.
Ne kadar büyümüş!
Como ele cresceu!
Benim küçük kardeşim büyümüş de cinayet masasına terfi etmiş..
A minha maninha já está crescida e foi transferida para os Homicídios.
Hemşire Espinoza, göğüslerin mi büyümüş?
Enfermeira Espinosa, o seu peito ficou maior?
Büyümüş olabilirsin. Ama o kadar büyümedin.
És grande, mas não o suficiente.
Bu kitabın ne kadar büyümüş olduğuna hala inanamıyorum.
Ainda não acredito como este Livro engrossou.
Tanrım çok büyümüş.
Está grande.
Evet, oğlun çok büyümüş olmalı.
Sim, o teu filho já deve estar maior!
Göğüsleri büyümüş.
As mamas dela estão maiores.
Bu kadar mı, büyümüş Earl? Diğer arabanı da senden alacağım diye mi korkuyorsun?
Tens medo que eu te tire outro carro?
Sol ventrikül aşırı büyümüş.
Ventrículo esquerdo muito dilatado.
- McVicar nerede büyümüş?
- Onde é que o McVicar cresceu?
- Iowa'da bir çiftlikte büyümüş.
- Cresceu numa quinta no Iowa.
Sen mezun olduğundan bu yana büyümüş mü?
Cresceu depois de ter andado lá?
Vay, Madison gerçekten büyümüş değil mi?
Cara, a Madison cresceu, não?
... fazladan büyümüş, gerçekten kapatabilecek biri için işleri çok daha zor hâle getirmişler.
Fizeram com que ela cresce-se mais, fazendo com que fosse mais difícil... para alguém com a habilidade de a desligar a conseguisse desligar.
- Küçük Matty Mara tamamıyla büyümüş ha?
- Olha para ti. Matty Mara, todo crescido.
- Yani artık nasıl giyineceğine ya da nasıl süsleneceğine karar verecek kadar büyümüş olmana rağmen.
Ainda que tenhas mais do que idade para escolher como te queres vestir ou arranjar.
Fazla büyümüş.
Está cheia de ervas.
Karaciğer yırtığı büyümüş gibi.
Parece que a laceração do fígado abriu.
Üç yıl önce evlat edinilene kadar koruyucu ailede büyümüş.
Foi criada em lares de acolhimento até ter sido adoptada há três anos.
O da koruyucu ailede büyümüş. Anlıyor.
Ela cresceu em casas de acolhimento, por isso, percebe.
Ozona'da doğup büyümüş, bölgeyi tanıyor, çocuklarla çalışıyor.
Nascido e criado em Ozona. Conhece o território, trabalha com crianças.
Biz boşanıp arkadaş kalabilen yetişkin ve büyümüş insanlarız.
Somos umas pessoas adultas, divorciadas, que podem ser amigos.
Bana güvenin. Derisi soğuk. Göz bebekleri sabit ve büyümüş.
Tem a pele fria, as pupilas fixas e dilatadas.
Bebeğim büyümüş.
- É a minha menina, toda crescida.
Büyümüş karaciğerle normal bir aort bulmuş olsak adamı ameliyat riskinden kuratarabilirdik.
Se tivéssemos visto uma aorta normal e o fígado aumentado teríamos evitado a cirurgia.
Bunun yanında, büyümüş, iflas etmiş bir kalbi ve tıbbi cihazlara bağımlılığı görmezden gelmelisin.
Sou um bom partido, se esqueceres o coração fraco e a dependência de medicamentos.
Sirkte büyümüş, ona evini hatırlatmışım.
Ele foi criado no circo. Disse que eu lhe fazia lembrar a casa dele.
Seni büyümüş ve adam olmuş görmek... hayatımın en önemli gayesi.
Ver-te crescer e converter-te num adulto respeitado... é o maior desejo de minha vida.
- New Orleans'ta büyümüş patron.
- Orleães, Chefe.