Cağır traduction Portugais
15,207 traduction parallèle
Yatak bizi çağırıyor.
A cama chama.
- Ambulans çağırıyorum.
Vou chamar uma ambulância.
- Destek çağırıyorum.
Vou chamar ajuda.
Çağır şu kodumun güvenliğini!
! Chama o segurança!
Ambulans çağırın!
Chamem uma ambulância!
- Polis çağır.
Chame a polícia!
- Onu buraya çağırıyoruz, tabii ki.
- O que estão a fazer?
Çağırıyor musunuz?
- A chamá-la, claro.
Kimi çağırıyorsunuz?
A chamar quem...
Ama Kabak diye çağırılmak istiyor.
Mas acho que ele prefere que lhe chamem Courgette.
Ayna'nın sesi onu çağırıyormuş.
Podia ouvir a voz dele a chamar por ela.
Sharon, güvenliği çağır!
Sharon, chama a segurança!
Helikopteri çağırın, hemen gidiyoruz.
Chama o helicóptero por rádio, vamos pôr-nos daqui para fora.
Sana en kötü ne olur dedim... sen de destek çağırırım dedin.
Perguntei-te pelo pior cenário e tu disseste... "Bem, no pior cenário, terei reforços."
Hadi, şerifi çağırın.
Alguém chame o xerife.
- Şerifi çağırın!
- Xerife!
Tanrı korkularınızı yenmeniz için sizi çağırıyor.
Deus visita-vos para conquistar o vosso medo.
Bizi de çağırıyor ve ben de senin onun peşinden gitmene mâni oluyorum. Üç kişinin boğulmasına mâni oluyorum.
Estou a impedir-te de ir atrás dele, porque se não são três que se afogam.
Yıldız bizi devam etmeye çağırıyor. "
A estrela guiará o nosso caminho. "
Bayan Graysmark, kızınızı görmeliyiz. Çağırır mısınız lütfen?
- Viemos procurar a sua filha.
- Yardım çağır.
- Gracie? Vai buscar ajuda.
Bir daha karnına boru battığında tesisatçı çağır.
Da próxima vez que tiver um cano enfiado no transverso, chame um canalizador.
Neden burada olduğunuzu bilmiyorum, Tek bildiğim, buraya çağırıldınız.
Não sei porque estão aqui, só sei que foram solicitados.
Seni çağırınca geleceksin kadın.
É suposto vires quando te chamo, mulher.
Annemle babamı çağırır mısın?
Podes chamar os meus pais?
O gezegen bizi çağırıyor.
O planeta está a chamar-nos.
Kendim çağırırım.
Eu arranjo um.
Bıçağı kaldır Ronald.
Guarda a faca, Ronald.
Yani, eğer eve kız çağırıyorsanız, onu üst katlardan uzak tutmak zorundasınız.
Por isso, se tiverem que trazer uma miúda para a casa, mantenham-na cá em baixo. Entenderam?
Dean'i çağır.
Chama o Dean!
Onu buraya çağır.
Traz-o aqui.
- Peki, hemen buraya çağırın öyleyse.
- Traz-o aqui, agora!
Burada kilisenin vasıtasıyla bulunuyoruz. Peggy gitmemizi istemese bile bizi geri çağırıyorlar.
Somos agentes da Igreja, seríamos chamados mesmo se a Peggy não nos tivesse expulsado.
O iyi mi? Ambulans çağırıyorum.
Vou chamar uma ambulância.
- İstemiyorum burada. Ekip çağırın.
Não o quero aqui.
Saat 02 : 00 civarı sokakta koşarak taksi çağırırken görülmüş.
Saiu perto das 2h... desceu, correu pelo quarteirão e mandou parar um táxi.
Komutanım, Pilatus sizi çağırıyor.
Tribuno, Pilates convoca-te.
Komutanım, Pilatus sizi çağırıyor.
Tribuno, Pilatos convoca-te.
- Beni çağırıyor.
- Convoca-me.
Süre doldu ve Pilatus sizi çağırıyor.
O teu relógio virou. E Pilates convoca-te.
Dün seni çağırıncaya kadar bekleyebilirdim.
Esperei até ontem para te ligar.
David seni yukarıya çağırıyor.
Ele precisa de ti lá em cima.
Seni yukarıya çağırıyormuş.
Ele precisa de ti lá em cima.
Çağırsam bile belli ki annem için çağırmışımdır.
Se te chamei, foi por causa da minha mãe. - Foi?
Lütfen güvenliği çağırın!
Chamem os seguranças.
Tamam, herkesi sahneye geri çağırın Bayan Crawly ve...
Muito bem, chame todos de volta ao palco, Miss Crawly, vamos... Olá!
Mahkemeye Janelle Brady çağırıyorum.
Janelle Brady ao tribunal.
Ne? Beni mi çağırıyorlar yoksa?
Estão a chamar-me.
# Işık var gökyüzüyle kavuştuğu yerde denizin Ve çağırıyor beni #
Há uma linha onde o céu Encontra o mar Ela chama-me
# Bak aydınlatıp geceyi ve denizi Çağırıyor beni #
Vejo a luz que brilha À noite no mar Ela chama-me
# Çağırır beni #
Ele chama-me