Cobra traduction Portugais
3,591 traduction parallèle
Ben yılanım. Fare yerim.
Sou cobra, como ratos.
- Sanırım yılan soktu.
- Acho que uma cobra o mordeu.
Torino Cobra'yı bir istinat duvarına sürmenin iyi fikir olduğunu düşünmüştün.
E achaste que era boa ideia, conduzir o teu Torino Cobra contra um muro de contenção.
Hemşiresiyle aşna fişne yapıyorlardı.
Brincava às "escondidinhas da cobra" com a enfermeira.
Sergei : Bear cobra, 3-1-9. Anneyi arıyor.
Urso Cobra 3-1-9 chama Mãe.
Anneyi arıyor.
Urso Cobra 3-1-9 chama Mãe.
İki dolara köpek usulü yapar!
Ela cobra dois dólares por uma canzana.
Unutmayın daha da fazla yılanımsı hareketler.
Lembrem-se mais... mais... mais movimentos tipo cobra.
- Öyle büyük bir yılan isterdim.
Gostava de ter uma cobra grande assim.
Belki de bir çiftlikte bir yılanın ısırması sonucu ölmek soğuk bir ahırda eski bir tüfekle kafana sıkılan bir kurşunun açtığı yara yüzünden ölmekten iyiydi.
Talvez morrer no rancho por causa de uma mordida de uma cobra fosse melhor do que por um disparo acidental na cabeça de uma espingarda velha num celeiro frio.
YıIan!
Cobra!
Yılanla yatağa girdiğinde ısırılırsan şaşırmayasın.
Quando fores para a cama com uma cobra, Não te surpreendas se fores mordido
Sinsi bir yılandan farkın yok.
Tu não és nada para além de uma cobra maldita na relva.
- Pis yılan.
Cobra sorrateira é pouco.
Kıçımdan bile gelse umrumda değil. Tedavi edemem, para kazanamam.
Se eu não posso curar, não posso cobra-lo.
Boynunda bir yılanla.
Com uma cobra à volta do pescoço.
Yılan çimende olsun.
Cobra na relva.
Bir zamanlar bir yılanım vardı.
Uma vez tive uma cobra.
Şehirdeki diğer silahtarlardan iki katı daha fazla para istiyor.
Cobra o dobro de qualquer outra armaria da cidade!
İtalyanca "yılan" demek "şeytanın çükü" demekmiş.
Em Italiano, a palavra para "cobra" significa "a pila do demónio".
İçini baysın diye söylemiyorum, iki saat önce bir yılan derisi gördüm.
Só tens que curtir isto. Não sou julgador e sombrio, mano. É só que eu encontrei a pele de uma cobra duas horas atrás.
Ciddiyim gelmeyin, yılan var burada.
A sério, não entres. Está aqui uma cobra.
- Geber şerefsiz!
Fode-te, cobra!
Yılan ısırdı!
Ela foi mordida por uma cobra!
Dinle Brenda, derin bir nefes al,... ve yılanın tam olarak nasıl göründüğünü bana söyle.
Ouve, Brenda, respira bem fundo, e descreve-me exactamente como era cobra.
Sanırım tüm o insanların önünde sana yılan diyen birini gördüm.
Creio que vi alguém chamar-vos cobra em frente àquela gente toda.
Yanlış kişiye dikkat ediyormuşum.
Sabes, eu estava de olho na cobra errada. Tu és a perigosa.
Yasal olarak, bir şarj edemez, herkes kendi içecekler alır.
Legalmente, não se cobra, e todos levam as suas próprias bebidas.
- Siz kral kobralar, değil mi?
- Não há cobra real, verdade?
Kral kobra Uzak Doğu karşılaştı.
Esse tipo de cobra só se encontram no Extremo Oriente.
Her hafta kayışları yağlatıyor, ne beleşi?
Ele cobra-te um bobó semanal.
Tek kelime daha edersen, yılan seni burada kargalara bırakırım.
Só mais uma palavra, cobra, e deixo-o aqui para os corvos.
Eyalet polisi 80 dolar alıyor, bu yüzden herkes bana geliyor.
A polícia estadual cobra $ 80, por isso todos vêm ter comigo.
Ben hep yılanları izlerim civarda olmalarını istemem.
Bem, estou sempre atrás de uma cobra. Eu não gosto delas por perto.
Göz açıp kapayıncaya kadar her ne satıyorsa sana aldırır.
Em meia hora, esta cobra é capaz de tirar o seu dinheiro todo.
En başından beri, bir yılan gibi saklanıyormuş.
Esteve o tempo todo a esconder-se como uma cobra.
Kendileri yılan tanrısı olarak bilinir.
Podia ficar conhecido como o Deus-cobra.
"Bana başka yılan lazım" Bugün bir tane gördüm.
Vai precisar de outra cobra, eu hoje vi uma.
Şu yılana bir bakayım.
Deixe-me ver essa cobra.
Yanlış kişiye dikkat ediyormuşum.
Estava de olho na cobra errada.
Hep yek.
Olhos de cobra.
Her seferinde daha fazla para alıyor. Artık onun sahtekar olduğunu düşünüyorum.
cobra mais.
- Sence bu komik miydi? - Yılan yemenin bir komik tarafı yok adamım.
Não tem muita piada em comer cobra, meu.
Uzunca bir süredir kötülük yaptın ve artık seni bir yılan olarak görüyorlar.
Foste muito má durante muito tempo e agora só te conseguem ver como... uma cobra.
Sıçtığımın yılanı. Ne ki o?
A merda da cobra.
Bear cobra, 3-1-9
Câmbio.
Ve iyileşene kadar orada kalabiliyorlarmış
O que você cobra?
Borçlarımı toplamayı dört gözle bekliyorum.
E eu estou ansioso por cobrá-la.
Pekala, herkes dinlesin, teslimatı üç ay geciktirdik ve malı almaya geliyor.
Certo, ouçam todos, estamos três meses atrasados nas entregas e ele vem cobrá-las.
- Kendi kuyruğunu yiyen yılan vakası.
A cobra que come o próprio rabo.
- Bunu istiyorum.
- Sim... - Venho cobrá-lo.