Consul traduction Portugais
537 traduction parallèle
Amerikan Konsolosluğu'na gitmek için ısrar ediyorum.
Eu exigo ver o consul americano.
Fırçamı alıp hemen... İngiliz Konsolosluğu'na ya da Gibson'a götürün.
Diz ao Bob o pincel da barba no meu quarto leva-o ao cônsul britânico ou à Gibson.
Bana İngiliz Konsolosluğu'nu bağlar mısınız?
Poderia ligar-me ao cônsul britânico?
- İngiliz Konsolosu'na mı?
- O cônsul britânico?
Konsolosluğu aramam gerektiğini unutmuyorsunuz, değil mi?
Não se esqueça de que quero telefonar ao cônsul.
Affedersiniz bir şey soracağım. İngiliz Konsolosu bugün kasabada mıydı acaba?
Desculpe, poderia dizer-me se o cônsul britânico está hoje na cidade?
Acaba İngiliz... Konsolosluğu. - Bilirsin, o adam burada mıydı?
O cônsul o cônsul britânico o representante da Grã-Bretanha, está cá?
Bak, İngiliz Konsolosluğu.
Vejamos, o cônsul britânico...
Bir daha böyle vahşi bir ülkedeyken, İngiliz Konsolosluğuyla teması kaybetmeyin.
Da próxima vez que estiver em território selvagem, informe o cônsul britânico.
Buradan çıkar çıkmaz İngiltere Konsolosunu...
Vou falar com o cônsul britânico assim que...
- Yasalarınıza göre, beni konsolosluğa götürmelisiniz.
Pela vossa lei, têm de me levar ao meu cônsul.
Batum'daki Türk konsolosuna gitmenizi istiyorum ona bir mesaj ileteceksiniz.
Verifique o cônsul turco em Batumi E entregar uma mensagem.
Ölümüm halinde ABD konsolosuna haber vermesini iste.
Se eu morrer, Alertam que o cônsul americano.
Konsolosa bile gittim, ama hiçbir şey yapamadı.
Até falei com o Cônsul mas... ele não pode fazer nada.
Amerikan konsolosunu göreyim mi? O belki bu işi halletmenize yardımcı olur.
Sugere que fale com o Cônsul Americano e lhe peça para o ajudar a resolver?
Konsolos Bey'i duydunuz. Buraya nasıl geldiğinizi ve neden alıkonulduğunuzu soruyor.
O cônsul pretende saber... como veio parar a este campo.
Ama, mösyö, eğer bana en başında konsolosunuzla görüşmek istediğinizi söylemiş olsaydınız.
Monsieur, se me tivesse dito que queria ver o seu cônsul...
18 numara : İtalyan meclis üyesi.
Item 18 : um vice-cônsul italiano.
İtalyan meclis üyesi.
umvice-cônsul italiano.
Konsoloslukta. Saat 10'da, Cumartesi günü.
Escritório do cônsul. 10 horas, sábado.
Söyler misiniz Sayın Konsolos, bütün törenler böyle mi oluyor burada?
Diga-me, Cônsul, todas estas cerimónias são efectuadas assim?
- Tabii ki. Ben konsolos Abraham Egerman, evime hoşgeldiniz.
Sou o cônsul Abraham Egerman, sejam bem-vindos à minha casa.
- Gitmek istemiyorum Konsolos.
- Eu não quero, cônsul. - É uma ordem!
Yakında konsülün mavnası gelecek.
O barco do Cônsul está a chegar.
- 200, konsülüm.
- Duzentos, Cônsul.
- ıtaat etmiyor, konsülüm.
- É um insubordinado, Cônsul!
- Gemi hazır, konsülüm.
- O barco está pronto, Cônsul.
Konsül, düşman göründü.
Cônsul, avistámos o inimigo!
Hoşgeldiniz konsül.
Bem-vindo, Cônsul!
Değilse, valimi öldürmeye çalışan ama konsülümü kurtaran bu adamda garip bir tutarsızlık var derim.
Se não está, há uma estranha discordância. Atacou o meu Governador e salvou a vida do meu Cônsul?
Konsül, devam etmemize izin ver.
Por favor, Cônsul, permiti que continuemos!
- Konsül burada mı?
- O Cônsul está aqui?
- Konsülün oğlu olduğunu bilmiyordum.
- Não sabia que o Cônsul tinha um filho!
Hangi sihirle bir Roma konsülünün adını aldın?
Por que magias usas o nome do Cônsul de Roma?
Gemim batarken konsülün hayatını kurtardım.
Quando o meu navio se afundou, salvei o Cônsul.
Baban konsülden sana mesajım var.
Uma mensagem do Cônsul, teu pai.
Birinci konsül olarak seçilmem, İtalya'daki tüm lejyonların komutası... ve senatonun mahkemeler üzerindeki otoritesinin kaldırılması.
A minha eleição como primeiro cônsul, o comando de todas as legiões da Itália... e a abolição da autoridade do senado sobre os tribunais.
"Senatonun emriyle biline ki... bugün Marcus Licinius Crassus'u Cumhuriyetin birinci konsülü... ve Roma ordularının baş komutanı... olarak seçtik."
"Por ordem do senado... torna-se público que elegemos hoje... primeiro cônsul da República... e comandante-chefe dos exércitos de Roma".
Kardeşim, yani Elena'nın babası, Şili'de İngiltere konsolosudur.
O meu irmão, o pai da Elena, é o cônsul britânico no Chile.
Hangilerini? Dün geldiler... Fransız Konsolosluğundan...
- Já cá vieram ontem da parte do cônsul da França.
Roma halkının senatosunun konsülü Gaius Julius Sezar için sessiz olun.
Grande silêncio para Gaius Julius César cônsul do senado do povo de Roma.
Ve İngiliz Konsolosunu bul.
E passe-me ao Cônsul Britânico.
- Evet Ben buradaki Amerikan Vekil konsülü asistanıyım
Eu sou o vice-cônsul assistente daqui.
Vekil Konsülüm beni buraya özellikle sizi görmem için gönderdi
Meu vice-cônsul me mandou especialmente aqui para ver a senhora.
- Vekil konsülünüz mü?
- Seu vice-cônsul? - Sim.
- Evet - Trieste'de bir konsülümüz var mıydı?
- Não temos um cônsul em Trieste?
Ama vekil konsülün sadece seni yolladı?
Mas seu vice-cônsul o mandou aqui?
Şey, Savaş dedikoduları yüzünden konsül şu sıralar çok yoğun
O cônsul está muito ocupado no momento com todos esses rumores de invasão.
Peki neden, Herşeyden önce, Neden Trieste'deki Amerikan vekil konsül sekreteri tarafından iptal edilmek zorundaydı?
E por que, acima de tudo, tem de ser cancelada pelo assistente do vice-cônsul americano em Trieste?
Konsolos yolda olduğunu söylemişti ama seni erken beklemiyordum....
O cônsul me contou que estavas a caminho, mas nunca pensei...
Bay Frank Power, Majestelerinin Hartum konsolosu.
O Sr. F. Power, Cônsul de Sua Majestade em Khartum.