Creek traduction Portugais
1,055 traduction parallèle
Oak Creek'den bir Sheriff, Bayan Clinton, katil zanlısını yargılamaya götürüyor.
O xerife de Oak Creek, Sra. Clinton, levando um assassino para ser julgado.
- Devil's Creek'de birkaç sürünün başında gidiyordum.
Estou passando com o meu gado por Devil's Creek.
Bu hayvana en son Sasabe Nehrinden su içirdim.
Meu cavalo não bebe desde Sasabe Creek.
Bilirsin, Sasabe Bölgesi tehlikelidir.
Sabe, aquela região de Sasabe Creek é selvagem.
Patrick, çoktandır Sasabe'den dışarı çıkmadın.
Você passou muito tempo em Sasabe Creek, Patrick.
Lohman, Copperhead Creek'deydi.
Encontrámos o Lohman em Copperhead Creek.
Skull Creek bu kadar çabuk mu boşalıyor?
Skull Creek se esgotando tão cedo?
Kayıp Bayan, Skull Creek'te kimsenin rüyasında bile göremeyeceği kadar çok altından söz ediyorum.
Ouro. Como ninguém sonhou em Skull Creek, moça perdida.
Skull Creek'e hoş geldin, madam.
- Bem-vinda a Skull Creek.
40 dakika içinde otobanın batısındaki eski Cross Creek yolunda buluşalım.
Encontramo-nos dentro de 40 minutos em Cross Creek, uma milha a oeste da estrada.
Göçmenleri Oak Creek'e kadar götür.
Vai levar aqueles colonizadores até Oak Creek.
İlk grubu Turkey köyüne götüreceğim.
Levo o primeiro para Turkey Creek.
Turkey köyünde Mangus ve kabilesi ile birlikte kalacak.
Fica em Turkey Creek com Mangus e sua tribo.
Turkey Köyünün yukarısında 50.000 dönüm, Bay Burns.
50.000 acres em Turkey Creek, sr. Burns.
İşte o gece kaza yaptım. Samson Creek Köprüsü'nden uçtuk.
Foi nessa noite que estampei o carro na ponte de Samson Creek.
Bu madalya karşılığında bir kutu süt alabilmek için... Superstition Deresi'nden buraya kadar yürümüştün.
Vieste desde Superstition Creek apenas para trocar aquela medalha por uma caixa de leite enlatado.
Biz Black Creek'de büyük poker oynarız.
Bom, jogamos pôquer aqui em Black Creek.
Sen Laredo'da kocaman bankanda otururken ve ben seni burada Black Creek'te beklerken benim ne yapmam gerekiyor?
O que acha que faço enquanto fica sentado no seu grande banco em Laredo... e eu fico esperando por si aqui em Black Creek?
- Hayır. 59 mil Kuzeyde Granada, 63 mil Güneyde Stone Creek... ve her taraf çorak arazi.
59 milhas a norte de Granada, 63 ao sul de Stone Creek.
Willow Creek, sığır eti için batı Kansas City'deki en büyük pazardır.
Aqui em Willow Creek, é o maior mercado de carne a oeste de Kansas City.
Onlar Silver Kasabası'nda bizi bekleyecekler,... ama biz oraya değil de Willow Creek'e gideceğiz ve o bankayı soyacağız.
Estarão à nossa espera em Silvertown. Mas em vez de irmos para lá, iremos para Willow Creek e roubamos o banco.
Toplayabildiği kadar, iyi adam toplayıp,... Bennet'ın Haydutları'nı yakalmak için çok acele Willow Creek'e gelsin.
Ele precisará de todos os homens que puder juntar, porque terá se dirigir rapidamente para Willow Creek para capturar os Salteadores de Bennet. És o Bennet!
Red Creek Şerifi yalnız başına üç katili getirdiğini telgraf çekti.
O Xerife de Red Creek telegrafou. Avisou que ia trazer 3 assassinos.
Pekâlâ ben de Red Creek'e dönsem iyi olacak.
- Bem, vou voltar para Red Creek. - Red Creek?
Adı Stone. Red Creek hapisanesinde.
Está na cadeia de Red Creek.
Red Creek.
Red Creek.
Yani Red Creek'ten buraya bütün o yolu geldin onca yığın işin, ve sadece bunu söylüyorsun?
E você veio de Red Creek, com dores nas costas, só para me dizer isso?
Şimdi, o koca yığınını al Red Creek'e götürüp arkadaşlarına paraca eşitlendiğimizi söyle.
Agora leve-me daqui essa dor de costas até Red Creek e diga aos seus amigos que estamos quites. Quanto ao dinheiro.
Ben Red Creek'e dönüyorum.
Vou para Red Creek.
Bu Rincon Creek'den çıktı.
Saiu da mina de Rincón Creek.
Sand's Creek'de adamlarına ne söylediğini hatırlıyormusunuz?
Lembra-se do que ele disse aos seus homens em Sand's Creek?
Nehirde mataramı dolduruyordum.
Eu estava a encher o meu cantil em Jasper's Creek.
Ama efendim, biz sürümüze hep Muddy Creek'te su içiririz.
Mas, señor, sempre demos de beber às nossas manadas em Muddy Creek.
Arkadaşlarιna da açιkladιğιm gibi, orasι artιk özel arazi.
Como expliquei aos teus amigos, Muddy Creek agora é privado.
Derenin suyu yeter de artar bile, hem dün...
Há água mais do que suficiente em Muddy Creek e ontem...
Okay Creek'in üstünde bir köprü var.
Esta é metade do mapa que dei para aqueles dois.
Akbaba Kanyonu.
Esta é a ponte sobre Okay Creek. Eu conheço a zona.
cesetleri Parçalandı ve kadınlara tecavüz edildi.. Yaklaşık 100 erkeğin kafa derisi yüzüldü. Belki de Amerikan tarihinin en insanlık dışı suçlarıydı...
No dia 29 de Novembro de 1864... uma unidade da cavalaria com mais de 700 homens... atacou uma aldeia pacífica dos Cheyennes em Sand Creek, Colorado.
Bornite Çayı'ndan birkaç yüz sığır daha getirdik.
Acabámos de trazer 200 cabeças de Bornite Creek.
Şimdi Gator Creek Organization'dan Feelin'Fine'ı dinleyeceğiz.
Vamos ouvir os Gator Creek Organization, com Feelin " Fine.
Bir Hawkin tüfeğine karşılık, Dead Wolf Creek'de başımdan def ettim.
Eu dei-lhe abrigo numa cabana em Dead Wolf Creek e acabei por a trocar por um rifle Hawkin!
O ona cesedi saklamaya çalışıyor keşfetti Sonra bu subayın eşi tecavüz etti.
matou a traição um superior em Sunny Creek depois de seduzir a sua esposa. Depois tentou ocultar o cadáver. A mulher o denunciou.
Mountain Creek'e hoş geldin.
Bem vindo a Mountain Creek.
Siz Plum Creek'ten gelen yeni çocuklar olmalisiniz degil mi?
Devem ser as alunas novas de Plum Creek, não é verdade?
Babamin burada insa ettigi evi yazim, kurtlari yazdim, kizilderilileri yazdim, tasindigimizi yazdim, ve Plum Creek'e nasil geldigimizi.
Sobre o pai, de quando construiu a casa na pradaria. Sobre os lobos e os índios e de quando tivemos de nos vir embora. E de quando chegámos a Plum Creek.
Eğer bir günlüğüm olsaydı, Plum Creek'e geldiğimiz ilk günü muhakkak yazardım.
Se tivesse um diário, escreveria sobre o dia em que chegámos a Plum Creek, e do que senti ao ver o que seria a nossa casa.
Bu yumurtalar uzaklardan geliyor, Sour Creek'ten.
Eles vêm de South Creek.
- Red Creek.
- Em Red Creek.
Red Creek'teki davamın sonu için...
O fim do meu caminho é Red Creek.
- Sandy Creek onun komutanı öldürüldü.
Aceito.
Orada bana bazı bitmemiş iş var.
Tenho o que fazer em Sunday Creek.