Dalın traduction Portugais
1,171 traduction parallèle
Bir dalın üstüne çıkmıştım ve o da kırılmamıştı.
Passei por uma etapa sem arranhões.
Simpson'ın nükleer fizik dalında üniversite okuması gerek.
O posto de Mr. Simpson requer qualificação em física nuclear.
Ulaşılabileceğiniz en yüksek dalın üzerindedir.
Eles vão até o ramo mais alto que encontram.
Peki, efendim. Seyir Subayı, Tam güç, dalın, dalın!
Chefe da Vigia, no MC Um, mergulhar, mergulhar!
Beş derecelik açıyla aşağı dalın.
Cinco graus de inclinação negativa.
Dalın. Derinlik 250 metre, usulca.
Mergulho, tome a profundidade de 8-3-1 pés.
- Dalın! Derinlik 370 metre.
- Mergulhar, profundidade 1200 pés.
Dalın!
Mergulhar agora.
Tüm hızla dalın. Gidelim!
Mergulho completo nessa planicie.
Edebiyatın özel bir dalında uzmanlığınız var mı?
É especializada nalgum tipo de literatura?
Eve gidin ve kitaplara dalın.
Vão para casa. Peguem nos livros.
Bu nedenle de iyi niyetten doğan teklifimin son derece takdire şayan olduğuna ve uzattığım zeytin dalını reddetmeyeceğinize inanıyorum.
Quanto a este aspecto, congratulo-me por os meus conselhos de benevolência serem muito elogiados e que não o levem a rejeitar o ramo de oliveira que lhe ofereço.
Oda arkadaşın uykuya dalınca balkona çık.
Quando a sua companheira de quarto adormecer, chegue à janela.
Çok başarılı bir yarışma çıkardı. Bu yılın enstrümantal dalında ulusal şampiyonumuz, yine o mu olacak?
Temos uma competição renhida em que o título irá, decerto, para um dos dois convidados.
Bayanlar baylar! Bu yılın bölgesel yarışmasında enstrümantal dalında yarışma birincisini açıklamaktan gurur duyuyorum.
Senhoras e senhores, tenho o prazer de anunciar o vencedor do Concurso Nacional.
"Balık ve Yüzgeç Kulübü'nde Lenny ve Francis'le beraber dalın."
"Mergulhe com Lenny e Francis na Fish'n'Fins, os operadores mais antigos e experientes de Palau."
Onların desteği olmadan Dal'Rok'u asla kontrol edemem.
Sem o apoio delas, nunca conseguirei controlar o Dal'Rok.
Kıçıma o kadar çok dal battı ki sayısını bile hatırlamıyorum.
Tenho galhos metidos pelo rabo acima que dão para fazer uma serração.
Akşam karanlığı geçidin üzerine çöktüğünde ay dağların ardından yükseldi. Geçidin kenarındaki sedir ağacının bir dalı, ayın manzarasını kapatıyordu.
Nessa noite, quando a lua sobe por detrás da montanha e aparece no cume, um ramo de cedro perto do cume escondia a lua.
İşe dalıp unutmazsın, değil mi?
Não te vais esquecer ou estar muito ocupado?
Dalış memuru, gemiyi daldırın.
Oficial de Mergulho, submirja o navio.
Renfield, Yakında uykuya dalıcaksın.
Reinfield, adormeceu cedo demais.
Jesse, şu dalı çek, yoksa sırtını acıtır.
Jesse, tira esse ramo. Vai magoar-te nas costas.
Pekii, bölgeye dalıp bölgenin haritasını çıkarmadan herhangi bir şey için emin olamayız.
Bem, até que nós tenhamos mapeado o perímetro e penetrado lá nós não saberemos de nada com certeza.
Kolların ve bacaklarınla iyice sarıl. Dalıyoruz.
Deixa a água mover os teus braços e pernas.
Direk, araba izdihamının içerisine dalıyorlar.
Vão meter-se no engarrafamento!
Eski geleneklerimize göre,... nurlu Kızılderili evinin üzerinde kutsal insanların orada toplanması için 4 meşe dalı koyar ve bir tören yaparız.
De acordo com as nossas tradições antigas, colocamos quatro ramos de carvalho na viga mestra da cabana para invocar as Pessoas Sagradas e dizer que vai decorrer uma cerimónia.
Ben Yüzbaşı Emily Lake, yeni dalış subayınız.
Sou a Tenente Emily Lake, a sua nova oficial de navegação.
Dalış testi yarın sabah 1000'da.
Teste de submersão amanhã às 10 : 00.
- Dalış için hazırlanın!
- Preparar para imersão!
- Anlaşıldı, dalış için hazırlanın.
- Sim, preparar.
Daha önce hiç dalış yaptın mı Yüzbaşı?
Já alguma vez submergiu um submarino, Tenente?
Bunların 75'i zorlu dalışlardı.
75 delas com fortes correntes.
- Dalış için hazırlanın!
- Preparar para submersão!
- Anlaşıldı! Dalış için hazırlanın.
- Sim, preparar para submersão.
Bu geminin dalış subaylığını sürdürmek için gerekli eğitimim yok.
Não tenho formação suficiente para continuar como oficial de navegação.
Ophelia oraya düğün çiçeklerinden, ısırganlardan, papatyalardan sözünü sakınmaz çobanların daha kaba bir isim taktığı ama uslu kızlarımızın ölü parmağı dediği çiçeklerden yapılma garip çelenklerle gelmiş. Orada çelenklerini asmak için tırmanırken söğüdün sarkan dallarına, kırılıvermiş güçsüz bir dal ve düşüvermiş bütün çiçekleriyle ağlayan ırmağın içine.
Ali, com guirlandas fantásticas que fez... de bromélias, urtigas, margaridas e longos antúrios... aos quais pastores devassos dão outro nome... mas que nossas virgens chamam de "dedos de mortos"... quando se debruçava para pendurar tais grinaldas... um galho se rompeu... e ela caiu com seus verdes troféus no triste riacho.
Odaya dalıp kafasına yumruk attın.
Você entrou e deu um soco na cabeça dele.
Böyle içeri dalıp, torunumla beni bir çift Değişken olmakla suçlayınca ne olacağını sanıyordun?
Não queríamos que as coisas se descontrolassem. O que achavam que aconteceria, entrando aqui e acusando-me a mim e ao meu neto de sermos metamorfos?
Yıldız Filosu sicil numarası C95304699427. Yıldız Filosu Akademisi 3. sınıf öğrencisi. Eğitim dalı taktik operasyonlar.
Número de serviço da Frota Estelar C953O4699427, estudante do terceiro ano na Academia, especialidade em operações táticas.
Dalışa hazır mısın?
Pronto para fechar?
Benimle olmak varken bu adamla Amazon'da şnorkelle dalış mı yapacaksın?
Vais mergulhar no Amazonas com ele quando podes ter-me a mim?
Buraya öylece dalıp komutanına bağıramazsın.
Como entra aqui, dizendo o que tenho a fazer?
Sen savaşçısın, Sid. Burada olmanın, esas dal olarak bunu seçmenin sebebi bu.
E tu és uma lutadora, por isso escolheste este curso.
Bunların hepsi dalış aletleri mi?
- Isto é de mergulho? - Sim.
Sonra şu silahtan zıpkın mıdır, nedir? işte ondan alıyor. Sonra da dalıp balıkları vuruyor.
Apanhar o peixe com ele, mergulhar para o tirar...
İpi bir ağacın dalı üzerine attım, ama tutturamadım.
Atirei a corda por cima de uma árvore, mas não ficou presa.
Seni de tanıyorum. Aynaya dalıp gitmişsen genellikle canını sıkan bir şeyler vardır.
Pois, mas quando olhas para o espelho significa que algo te perturba.
Genç avukatların pek çoğu, bir yargıcın odasına dalıp onun cüppeyi giyme hakkını sorgulamaz.
Desculpe. o Ministério Público reconhece o humor.
Sinagoguna dalıp Yahudi düşmanlığı yaptığını söyledi.
- Ele disse que parecias anti-semita.
Kollayın beni, dalıyorum.
Cubram-me. Eu vou entrar.