Dasınız traduction Portugais
8,105 traduction parallèle
Size hayran olmamın başlıca nedenlerinden biri... kendiniz gibi olmaktan korkmamanız. Başkalarının kopyası olmadınız.
Uma das razões pelas quais o admiro é por não ter medo de ser quem é, em vez de ser uma cópia dos outros.
Yaptığımız her şey, hayatımızın atmosferini yansıtmalı.
Tudo o que fazemos reflete o ambiente das nossas vidas.
Bizler annelerin ve gece yarısının kızlarıyız.
Somos as Filhas... das mães e da meia-noite.
Hayatımızın yarısını yollarda geçirdik.
Passamos metade das nossas vidas na estrada mesmo.
Futbol maçlarında tribünlerin tepesinde oturur ve etekleri içinde o kızların hoplayıp, zıplamalarını seyrederdim ve bütün futbolcuları aslında herkesi tamamen büyülerlerdi.
Nos jogos de futebol americano, sentava-me no topo das bancadas e via as raparigas saltarem com aquelas saias. Via como todos os jogadores, e toda a gente, ficavam hipnotizados por elas.
İnanıyorum ki yokluğumda kameralarımızın teknik yönlerine aşina oldunuz.
Acredito que na minha ausência, se familiarizaram com os aspectos técnicos das nossas câmaras.
Acımasızlıkların, vurulmaların gaz vermelerin toplu katliamları gerçek belgesel filmi onun bilinçaltını baskılamasını imkânsız kılacak.
As filmagens das atrocidades, dos fuzilamentos, do gaseamentos, do genocídio, será impossível que ele subverta o seu subconsciente.
Ekiplerden ileride bildirim alacaksınız.
Receberá notificações adicionais das equipas de resposta.
Her gün, geri kalanımız istemediği yiyecekleri çöpe atarken milyonlarca insan açlık çekiyor bu yüzden bu fazlalığı fakir insanların ellerine ulaştırabilecek bir yol bulmamız gerekiyor.
Todos os dias, milhões de pessoas andam a passar fome enquanto o resto deita comida fora. Temos de encontrar uma maneira de colocar este excesso nas mãos das pessoas mais pobres.
Aslında ikimiz de hangi şartlar altında yaşayacağınızı merak ediyorduk.
De qualquer forma, estivemos a falar das condições em que pretende viver.
Peki, belki sizin saklayacağınız bir şey olmayabilir ama, benim gurur duymadığım bazı fotoğraflarım ve internet geçmişim var ve tercihen bunların tüm dünyaya sızmasını istemiyorum.
Muito bem, talvez vocês não tenham nada a esconder mas, eu tenho algumas fotografias e algumas pesquisas na Internet das quais não me orgulho particularmente, e prefiro não ter os meus segredos divulgados ao mundo.
Kurbanımızın tırnağı ftalat ester içeriyor, bir plastikleştirici devamının gelmeyişi, kanserojen bir ürün olduğunu gösteriyor.
O verniz das unhas da nossa vítima contém éster de ftalato, um plastificante, que foi descontinuado devido às suas propriedades carcinogénicas.
Eğer siz de Evernow'u benim kadar seviyorsanız en sevdiğiniz oyun karakteri gibi giyinip yarın sabah bizimle Renautas, Midian'da buluşun.
Portanto, se amam Evernow tanto quanto eu... vistam-se das vossas personagens preferidas e encontramo-nos amanhã de manhã nos portões da Renautas, em Midian.
Bu gece burada takımlarımızın ya da okullarımızın isimlerinden dolayı değil, hepsinden yüce olan isim sayesinde bir araya geldik.
Não estamos aqui reunidos esta noite por causa do nome das nossas equipas ou das nossas escolas, mas por causa do nome acima de todos os nomes.
Hayatımızın sonuna kadar kaçacağız. Ta ki bizi bulacakları güne kadar.
Teremos que continuar a fugir o resto das nossas vidas.
Ancak zamanın kuraları ile oyun oynarsanız onu eğip bükerseniz en küçük bir kelebek etkisi bile tarihin tüm akışını değiştirebilir.
Mas mexer com as leis do tempo, distorcer, dobrar, e até a mais pequena das borboletas pode alterar a própria história,
Kulağa klişe gibi gelebilir ama bugün geriye kalan hayatınızın ilk günü.
Isto pode parecer cliché, mas este é o primeiro dia do resto das vossas vidas.
Yaptıklarımız hiç beklenmedik sonuçlar doğursa da her şey bitmiş ve gelecek belirsiz göründüğünde güneşin yeniden doğacağını ve kaderin bir gün tecelli edeceğini bilir bununla avunuruz.
Independentemente das consequências imprevisíveis das nossas acções, quando tudo parece perdido e o futuro permanece incerto, encontramos consolo no conhecimento que o sol surgirá de novo... E o que está destinado permanecerá.
Onu Karanlık Orman'ın acımasız pençesinden kurtaracağız!
Não. Juntos vamos salvar a Dawn das garras cruéis da Floresta Negra.
Eğer yakalanırsak hayatımızın geri kalanını hapiste geçirebiliriz, o da şansımız varsa.
Se formos apanhados, passaremos o resto das nossas vidas presos, se tivermos sorte?
Buradaki gerçek şu, önceki kurbanlarımızın bir numaralı hedefiyiz. Arkadaşlarının, sevdiği insanların ve başımıza konan ödülü almak isteyen herkesin hedefiyiz.
O facto de, daqui em diante, seremos os alvos das nossas ex-vítimas, dos seus amigos, entes queridos e qualquer um à procura... de arrecadar as recompensas por nós, nenhum dos quais, aliás, veremos chegar porque não nos recordamos... de nada antes de ontem.
- Mekik silahlarımızın menzilinde.
O vaivém está ao alcance das nossas armas.
Savunmamızın ne kadar iyi olduğunun önemi yok.
A qualidade das nossas defesas não importa.
O terliği elime alırım yetmez, ıslatır, ağzınızın ortasına vura vura surlardan dışarı atarım sizi.
Vou buscar o chinelo. Vou molhá-lo e usá-lo para vos expulsar para lá das muralhas da cidade!
Kızın gece iki gibi evden çıktığını ve 54. rıhtıma gittiğini gösteriyor. Ki bu imkansız çünkü Dr. Shaw kızın gece yarısı civarında öldüğünü belirledi.
Ele mostra que ela saiu por volta das 02h da madrugada e foi para o Cais 54, o que seria impossível já que a Dra. Shaw determinou que ela morreu à meia-noite.
Benim teslim olduğum gibi siz de ilahi yönetime teslim olursanız yapacaklarım sayesinde, benim sayemde maddi manevi bolluğunuza tekrar kavuşacaksınız.
Por causa das minhas acções, por minha causa, vão recuperar a vossa riqueza tanto no comércio como em espírito se... como eu, submeterem-se à governação do divino. - Já chega!
Küllerin arasında mı olacaksınız yoksa yegane alevin yanında mı?
E todos têm de escolher... se fazer parte das cinzas... .. ou das chamas infernais.
Ebedi Tanrım, anne babalarımızın Tanrı'sı Tanrımız, bugün sana mutsuz veya ümitsiz değil, mutlu ve imanlı geldik. - Sana söyleyeceğimiz...
Deus eterno, Deus das nossas mães e pais, nosso Deus, estamos perante Ti hoje não com tristeza ou desespero, mas com alegria e confirmação.
Bazılarınız için, siz ailelerinizin son fertlerisiniz.
E alguns de vocês são os últimos que restam das vossas famílias.
Şu an inceden panik atak yaşayanlarınız için dostça bir hatırlatma : Ders planındaki değişiklikten dolayı ne glikolizis ne de enzim kinetiği yarınki sınava dahil.
Para quem está a ter pequenos ataques de pânico, um lembrete, dada a alteração no programa, nem a glicólise, nem a cinética das enzimas sairão no exame de amanhã.
Birkaçınızın protein katlanması üzerinden tekrar geçmek istediğini biliyorum.
Sei que alguns queriam rever o enovelamento das proteínas.
Sikik silahlarınızı da alın.
Tragam a porra das armas.
Bazen insanların yaşamlarıyla operasyonlarımızın kesişmesi durumunda asıl olanın operasyonumuzun olmasını akılda tutmak bazen zor olabilir.
Às vezes, é difícil para todos nós recordarmos que quando as vidas das pessoas se cruzam com as nossas operações, é a operação que é essencial.
Bir gün okuldan sonra kızın evine yalnız gittim, bir şekilde içeri girdim ve bana şeker ikram etti, dizine oturup "Seks yapalım." dedim.
Um dia, depois das aulas, fui sozinho a casa da rapariga, fiz-me de convidado e ela ofereceu-me uns bolos. Sentei-me no colo dela e disse : "Vamos foder."
Siz göt herifler söz yazsanız bile en fazla Guns N'Roses'a yaklaşabilirsiniz. Şimdi konuşun bakalım. Ama birkaç milyar daha albüm satana dek kafalarınızı kıçlarınızdan çıkarıp havayı koklayın.
Se vocês idiotas escrevessem alguma coisa que sequer se aproximasse das letras dos Guns N'Roses, talvez pudessem falar, mas até venderem mais uns milhões de álbuns, ganhem juízo e acordem para a vida.
Tekrar yaptığınızı duydum.
Continuas a fazer das tuas?
Tuzaklarından birini imha ettim. ikiniz de gözünüzü kapıdan ayırdınız.
Faço disparar uma das armadilhas e vocês tiram os olhos da porta?
Evet. Bir de antik çağların tarih sayfalarından aniden fırlamış Jedi'ımızın varlığını unutmayalım.
Sim, não nos esqueçamos da súbita aparição de um Jedi, como se saltasse das páginas dos livros de história!
Şifreler anında değiştirildi ama gizli mühimmat depolarımızın konumları çantaya sahip olanların elinde olabilir.
Os códigos foram mudados, mas... a localização das nossas armas está nas mãos de quem roubou a Futebol.
Bahama bandının kuzey sahiline ne kadar uzaktayız?
Quão longe estamos do banco de areia das Bahamas? Da parte Norte?
Ve hayatlarımızın sonuna kadar federal hapislerinde çürümeyiz yada Mikhail gibi fırında pişirmezler bizi.
E não acabemos numa prisão federal qualquer o resto das nossas vidas, ou numa fornalha, como o Mikhail.
Sonunda buraya varacağız Kongre Salonu'nun kapısının birkaç adım ilerisine. Kapı şu güvenlik masasının hemen ardındaki köşede.
Acabaremos aqui, apenas a alguns passos das portas para a "Conversation Hall", muito perto da secretária deste guarda.
Öyle ama siteyi işletmezsen kızların yaptığı işten nasıl pay alacağız?
Mas se não gerires a página, como é que se consegue receber das raparigas?
Reklamınızı yapacağım, telefonlarınızı açacağım nerede olduğunuzu buradan takip edeceğim.
Publico os anúncios, trato das chamadas recebidas, monitorizo a vossa localização.
Kızım fabrikayı yıkıp stadyumu buraya yapmak istiyor. Ama önce halletmesi gereken prosedürler var. Kuşların göç istikametinde olunca insanlar söyleniyormuş falan filan.
A minha filha quer demoli-la, e construir um estádio, mas primeiro tem de fazer umas coisas, como a malta dos pássaros a chatear por causa das migrações,
Bakarsın Bunny Ranch'e bile kafa tutarız.
Fazíamos concorrência ao Rancho das Coelhinhas.
Sunny sınırlarımızın ötesinde ne var biliyor musun?
Sunny, sabes o que há além das fronteiras?
Bu sefer sınırları baya aşacağız gibi bir his var içimde.
Os dois. Tenho a sensação que vamos passar bastante das marcas.
Korunaklı bölgelerle ilgili sorun para'nın etkisi altında. Yapmamız gereken...
Obviamente o problema das zonas protegidas é disfarçado com dinheiro, mas vamos ter de...
Bu kasabanın geçmişine bakınca burada dönen yasadışı faaliyetler hakkında hiçbir şey bilmiyor olmanızı biraz güç buluyorum.
Tendo em conta o historial desta cidade, acho difícil alegar que não sabe nada das atividades ilícitas que se passam aqui.
- Baba, bir kız sana mahrem yerlerinin fotoğrafını yollamış. - Hassiktir.
Pai, parece que uma rapariga qualquer te enviou uma fotografia das suas partes privadas.