Davalı traduction Portugais
1,030 traduction parallèle
Davalının şahsi künye kaydını okuyorum :
Eis os seus dados de serviço.
Davalı yalan...
A arguida näo está...
İftiradan davalı mı olmak istiyorsun? Seni şu an dava edebilirim.
Vou apresentar queixa por perdas e danos... e por abuso de autoridade.
Davalı gidebilir.
O arguido está livre.
- Davalı vekiliyim.
- Represento o arguido.
Davalının kefalet bedeli 7.500 dolar.
O arguido fica detido com uma caução de 7 mil e 500 dólares.
Kendisi, soygun günü sigorta ofisinde bulunan kişi olarak davalıyı teşhis edecek.
Ela vai identificá-lo para vocês, senhoras e senhores, como sendo o homem que esteve na seguradora nas datas em que ocorreram os assaltos.
Davalıyı tutuklayan detektifleri dinleyeceksiniz.
lrão ouvir os inspectores que detiveram o arguido.
Davalı, parasal güçlük içinde bulunduğunu, borç almak zorunda kaldığını, hipodroma gidip bahis oynamak yerine borç alarak New York'taki bahisçilere ödediğini detektiflere söylemiştir.
O arguido admitiu, perante os inspectores, que tinha problemas financeiros e que teve de pedir dinheiro emprestado, não para ir apostar nos cavalos, mas sim para pagar os agentes de apostas em Nova lorque.
Soygunları gerçekleştiren kişi olarak bu davalıyı teşhis edecekler.
lrão identificar positivamente o arguido como sendo o homem que cometeu os assaltos.
Amerikan adalet sisteminde bir davalı, hiçbir şey kanıtlamakla yükümlü değildir.
Um arguido, no âmbito do sistema de justiça americano, nada tem de provar.
Çünkü, tanıklardan duyacaklarınız itham edilen davalının aslında bu suçların hiçbirini işlemediğini kuşkuya yer bırakmayacak şekilde size gösterecektir.
porque, da boca dessas testemunhas, ficará estabelecido, para vossa total satisfação, que este arguido, acusado destes crimes não cometeu, de facto, nenhum deles.
Tanığın kürsüden indiği ve davalının yanına yürüyüp elini omzuna koyduğu kayıtlara geçsin.
Que fique registado na acta que a testemunha desceu, caminhou até ao arguido e colocou-lhe a mão no ombro.
Davalıyı sıra içinden seçmek için ne yapmanız söylendi?
O que lhes foi dito para fazer, na identificação do arguido?
Jüri reisi ve sayın jüri üyeleri davalı vekilinin duruşmayı iptal talebi mahkemece kabul edildi.
Sr. porta-voz e senhoras e senhores do Júri, o advogado de defesa tem o direito de pedir a anulação do julgamento, pedido esse que o Tribunal deferiu.
Davalıdan daha çok korkuyordum.
Eu estava mais assustado que o acusado.
Davalıların yasal olarak temsil edilmediğini görüyorum.
Vejo que os acusados não têm advogados.
Davalının Roy Agry'i öldürdüğünü itiraf ettiğini duydunuz.
Ouviram o acusado reconhecer ter matado o Roy Agry.
Miras meselesi yüzünden davalık. Bir sürü formalite, kanun, mahkeme ıvır zıvır..
É um problema de partilhas, coisa com os tribunais.
Eğer ifadelerinizin içtenliğine inanabilseydim, hemen davalının vekilliğinden ellerimi çeker, adalete sırf hizmet konusunda başka hiçbir seçeneğim kalmazdı.
E se eu acreditasse que o que você testemunhou o fez de boa-fé, eu largaria já, a defesa do réu. Não teria outra escolha, no bom serviço da justiça.
Davalı ayağa kalkıp öne çıksın.
O réu pode levantar-se e aproximar-se?
Davalının avukatı Paul Biegler.
Paul Biegler pelo réu.
Davalı Detroit'te bir psikiyatr tarafından muayene ediliyor.
O réu Está em Detroit a ser examinado por um psiquiatra.
Davalı bölgeden ayrılmadan önce... mahkemeye danışılması gerekmez miydi?
Não deviam ter consultado o tribunal... antes de autorizarem o réu a sair desta jurisdição?
Mahkeme toplanmamıştı ve davalının... acilen psikiyatra görünmesi gerekiyordu.
O tribunal não estava aberto e era urgente... levar o réu ao psiquiatra.
Davalı polislere emanet edildi, ayrıca bu öğleden sonra dönüyor.
O réu está sob os cuidados de um agente e irá regressar esta tarde.
Döndüğünde davalıyı huzura çağırıp suçunu tebliğ edeceğiz.
Citaremos formalmente o réu, logo que ele regresse.
Kayıtlara geçmesi için soruyorum, davalının talebi ne olacak?
Para bem da agenda, pode dizer-me como irá ele declarar-se?
Davalı dosyasının okunması hakkından feragat ederek sessiz kalacak.
O réu renunciará ao direito à informação e não se pronunciará
Hem siz, hem de davalı duruşmada hazır bulunacaksınız.
Espero-o a si e ao seu defensor, prontos para julgamento.
Davalının mı yoksa davacının mı tanığı olarak geldiniz?
Veio testemunhar para a defesa ou para a acusação?
Şimdi, Bayan Brown, siz davalı Bertram Cates'in eski bir arkadaşısınız.
Menina Brown é uma velha amiga do acusado, o Sr. Bertram Cates?
Mahkeme önce davalıları dinleyecek.
O Tribunal julgará os acusados.
Mikrofonu davalı Emil Hahn'a uzatın.
O microfone será colocado em frente ao acusado, Emil Hahn.
Davalıyı ben temsil ediyorum, sayın hakim.
Eu represento o acusado, meritíssimo.
Davalı bu mahkemenin yetkisini kabul etmiyor ve resmi bir şekilde protesto etmek istiyor.
O acusado não reconhece a autoridade deste tribunal... e deseja apresentar um protesto formal.
Bu dava çok alışılmadık bir dava. Çünkü davalılar kanun adına işledikleri suçlarla itham ediliyorlar.
Este caso é incomum... já que os réus são acusados de crimes... cometidos em nome da lei.
Davalılar Üçüncü Yönetim döneminde hakim olarak hizmet ediyorlardı.
Os acusados serviram como juízes durante o Terceiro Reich.
Davalılar da bunu çok iyi biliyorlardı.
Os acusados sabiam disso também.
Ancak savcılık davalıları anayasayı ihlal etmekle veya....... yargılama süresince kanunları gözardı etmekle suçlamıyor.
Mas a acusação não requer dos acusados que respondam... por violar as garantias constitucionais... ou por alterar o legítimo curso da lei.
Savcılık davalıları cinayetle suçluyor. Barbarlıkla,..... işkenceyle, canavarlıkla suçluyor!
A acusação quer que os acusados respondam... por assassinatos... brutalidades... tortura... atrocidades.
Doktor Wieck, davalı Ernst Janning'i tanıyor musunuz?
Dr. Wieck, conhece o réu, Ernst Janning?
- Davalı taraf nerede?
- Onde está a consignatária?
Açıklamalarınız, davalının şüpheli görülmesinde en büyük etken oldu.
O seu testemunho foi o factor principal para tornar o réu em suspeito.
Davalıları son derece suçlu bulduk.
Declaramos os acusados totalmente culpados.
Mahkeme kararını açıklamadan önce davalıların savunma için söylemek istediği bir şey var mı?
Os acusados têm algo a dizer em sua defesa antes do tribunal os sentenciar?
Savcı olarak size davalı, Amerikalı Nathaniel Benton'un maaşlı bir sabotajcı olduğunu ve toplu katliam planladığını kanıtlayacağım.
O Estado irá provar que o acusado, o americano, Nathaniel Benton... é um sabotador mercenário e um genocida em potencial.
Marshal, tutuklanmaları sırasında davalılardan herhangi biri suçlarını inkâr etti mi?
- No momento da prisão, algum deles negou ser culpado?
Davalılar, üçü de, cinayet ve hırsızlıktan suçlanıyor...
Os réus, todos eles, são acusados de homicídio e roubo de gado.
Davalıya üç kere hurra çekelim.
Três vivas pelo réu. Hip.
- Evet davalı!
- Sim, a visada.