English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ D ] / Dedoş

Dedoş traduction Portugais

7,787 traduction parallèle
Anne, telefondaki adam manikürden, sadece dokuz parmağı var diye... % 10 indirim alabilir mi diye soruyor
Um tipo pergunta se fazes desconto de 10 % na manicure, ele só tem 9 dedos.
- Tamam. İki parmağımızı vücuduna götürüyoruz tamam mı?
Dois dedos, que irão por baixo do corpo dele, certo?
Drew, iki parmak dedim
Dois dedos, Drew.
Parmaklar, teşekkürler.
Os dedos? Obrigada.
Parmağını suya batırsak nasıl olur?
Não dá para meter os dedos dele na água?
Ayak parmaklarımı hâlâ hissetmiyorum.
Ainda nao consigo sentir meus dedos.
Eğer stylus tutarken geriye kalan parmaklarını kullanamıyordun.
Se estás a segurar numa caneta, não podes usar os cinco dedos.
Kaç parmağımı kaldırıyorum?
Quantos dedos vês?
Parmaklarınızı oynatabilir misiniz?
Consegue mexer todos os dedos?
Ve iki parmak boşluk bırak.
E deixa dois dedos no topo.
Parmaklarını başında kenetle.
Cruze os dedos atrás da cabeça.
Parmakların...
Ei, os teus dedos...
Mike, bunca zamandan sonra buraya geldiğinde sana iyilik yapacağımı nereden çıkarttın?
Mike, julgas que podes entrar aqui depois daquele tempo todo, estalar os dedos e eu faço o que tu queres?
İki parmakla.
Com dois dedos.
İki parmak - çüzdan yabancı cepte, üç parmak demek içeride..
Dois dedos, é bolso exterior, três dedos significa que está no interior.
Elim ne zaman bir beyne değse havalı bir TNT'ye dönüyorum.
Sempre que os meus dedos tocam em miolos, sou o Super Fly T.N.T.
Parmak işaretlerime dikkat edin.
Quero que reparem nestas marcas nos meus dedos.
- Parmağınızı suya sokmasanız.
Por favor, não ponha os dedos na água.
Sadece, hiçbir şey o küvette öylece oturmanın tadını vermiyor ama sürekli ayak parmaklarına bakmak, sıkıyor bir müddet sonra.
Não há... Não há nada melhor do que estar sentado na banheira, mas torna-se tão aborrecido estar sempre a olhar para os dedos dos pés.
Yanında bir de havlu bulundurursun, böylece sayfaları çevirmeden önce parmaklarını kurutabilirsin.
Mantém uma toalha à mão, assim podes secar os dedos, antes de virares as páginas.
İki parmak kadarıyla kaç tanesini zehirleyebiliriz?
Quantos deles podemos envenenar com dois dedos disto?
- Parmak izlerine dikkat ediyorsunuz değil mi?
- Não ponham os dedos, sim?
Ellerimi pantolonuma silmemek için kendimi zor tutuyordum.
Custa-me muito não limpar os dedos às calças.
Elimi saçımda gezdirdiğimde orada yazanı otoriter bir sesle söyleyin.
Quando eu passar os dedos pelo cabelo, diga-o com grande autoridade. Lamento.
İşin komiği, elimi saçımda gezdirecek kadar saçım yok.
E o engraçado é que não tenho cabelo que chegue para passar os dedos. Vêem?
- Serçe parmak sözü mü?
- Com os dedos cruzados?
Dün gece sadece öpüştünüz mü, işin içine parmaklar da girdi mi?
Ontem só houve beijinhos ou houve cenas com dedos?
Bizim tek istediğimiz parmak boyası.
Só queremos uma pintura com os dedos.
Federaller geldiğinde adamın üç parmağını kesmişti.
Quando o FBI chegou, tinha-lhe tirado três dedos.
Birbirimizi mi suçlayacağız?
O quê, vamos começar a apontar dedos agora?
Ben gençken, blazer ceketlerimizi giyer şarkı söylerdik ve enerjiksen parmaklarımızı bile şaklatırdık.
No meu tempo, vestíamos os fatos e cantávamos simplesmente. Se quiséssemos ser atrevidotes estalávamos os dedos.
Hani, başparmaklarla olan şey.
Aquela coisa de dedos.
" Ellerinizle çember oluşturun. Avuçlarınız yerde, parmaklarınız birbirine dokunsun.
" Forme um círculo de mãos, palmas para baixo, os dedos a tocarem-se.
Kapının altından parmaklarını görebiliyordum.
Vi os dedos delas debaixo da porta.
Burada olanlar hakkında gerçekleri bilmiyorsan, sakin beni suçlama!
Portanto não andes por ai a apontar os dedos se não sabes a verdade do que se passa por aqui.
Parmağının kalbinin etrafında gezdiriyor ve asla terk etmiyor.
Surge do nada. Envolve os seus dedos à volta do coração e não nos larga.
Kuzenim Rosa bunu kafamdan çıkarmak için iki parmağını kaybetti.
A minha prima Rosa perdeu dois dedos a tentar tirar-me isto da cabeça.
Birincisi ; The Rolls-Royce ki istemeyerek bunu kalın parmaklı Amerikan, Krampf'a satmayı kabul ettim.
Primeiro, o Rolls Royce, que relutantemente aceitei vender ao americano de dedos gordos, o Krampf.
Haftaya bin tane, hepsinin ilk anısı karısı olacak.
E a primeira memória de cada um será da esposa a colocar um anel nos seus dedos anelares.
Kaç parmak var? Kaç parmak var?
Quantos dedos?
Ağrılarınız, öksürüğünüz tutar. Parmaklarınız çarpılır.
Fica-se com tosse e dores no peito, dedos esmagados.
Git buradan be, mikrop kapmış gözlerine değen ellerinle klavyeme dokunma.
Não toque no meu teclado com os seus dedos infectados!
Tavuğuna Adderall koydum.
Espalhei um potenciador nos dedos dele.
Frank, parmağını taşaklarımdan çek.
Frank, tira os dedos dos meus testículos.
Parmakların yerdeki fayanslarım kadar kaygan.
Os teus dedos são tão escorregadios como o meu chão.
biçer-döğer diye de geçer kelimenin tam anlamıyla parmak gibi bir şey kullanır ve bitkinin tüm kapsüllerini işler.
E ele e chamado de colheitadeira de algodao porque literalmente se trata e comeca, usar algo como dedos, e comeca literalmente todas as capsulas desta planta.
En kötü telefon defteriyle döverler veya parmaklarını kırarlar.
O pior que farão é bater-vos com uma lista telefónica ou partir alguns dedos.
Hem de bu on parmak bizi giydirir, doyurur ve barındırırken.
- Combater a insurreição? Onde estes dez dedos literalmente nos vestem, alimentam e dão teto.
Baş parmak tuhaf bir şey değil mi?
Os dedos dos pés são engraçados, não achas?
Onun parmakları pense ayırmak zorunda kaldı.
Tiveram que separar os seu dedos com alicates.
Benim parmak ile bunu alışkanlık.
É habito fazer isto com os meus dedos.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]