Dove traduction Portugais
197 traduction parallèle
Şimdi yanımda Ken Dove var.
Comigo, agora, está o Mr.
Dorking'de iki kez en ilginç adam seçildi.
Ken Dove, eleito, por duas vezes, o homem mais interessante de Dorking.
Güvercin 4, burası Büyük Dük 6. Kahretsin!
Dove Quatro, daqui Big Duke Seis.
Güvercin 1-3, bekleyin.
Dove Um-Três, a postos.
Şahin 1-2, Güvercin 1-3.
- Jimmy! Hawk Um-Dois, Dove Um-Três.
Büyük Dük 6, Burası Güvercin 1-3.
Big Duke Seis, daqui Dove Um-Três.
Dove Bay Beebe?
Dove Mr. Beebe?
Dove hai imparato a cucinare?
- Dove hai imparato a cucinare?
O da bir kuzgun ve bir kumru gönderdi
# He sent out a raven # Sent out a dove
- Evet, Rita.
- Bita, é o Dove.
Dove. İzin gününde rahatsız ettiğim için üzgünüm.
Desculpa incomodar-te no teu dia de folga.
James Dove.
James Dove.
Ceplerime bakayım. Daha birkaç dakika önce, Boston bomba imha ekibinden James Dove hemen arkamdaki çimlerde çılgınca bir yarışın içinde... Hey dostum!
Há momentos, o tenente James Dove do pelotão de Minas de Boston atravessou a correr este relvado atrás de mim para ajudar uma...
James Dove?
James... Dove?
- Bombayı etkisiz hale getiren kişinin Teğmen James Dove olduğu bildirildi. İkinci bir bomba arıyorlar.
O tenente James Dove desactivou uma bomba.
Bomba ekibi, Dove.
É o Dove.
Neden bomba imha ekibine katıldın Dove?
Porque e que tu entraste para a brigada, Dove?
Güvercinin Kanatları'nda kimseye, "Pentagon'u bilgilendirin, Siyah Yıldız korumasına ihtiyacımız var." söyletemezsin.
Não tens ninguém em "Wings of the Dove" que diga : "Informe o Pentágono que precisamos de cobertura de Black Star."
Övünmekten nefret ederim, ama Senatör Dove'u hatırlıyor musun?
Não gosto de me gabar, mas lembra-se do Senador Dove?
Senatör Dove senin hallettiklerinden biri miydi?
Senador Dove foi um dos seus?
Şey, övünmekten pek hoşlanmam, ama Senatör Dove'u hatırlıyor musun?
Bem, não gosto de me gabar, mas lembra-se do Senador Dove?
Senatör Dove'u sen mi öldürdün?
Mataste o Senador Dove?
Senatör Dove?
Senador Dove?
- Bak, ben Senatör Dove'u balkondan attım.
Ouve, eu atirei o Senador Dove da varanda.
Şu Senatör Dove olayını senden dinlemek istiyorum.
Por acaso, gostava do ouvir mais sobre como mataste o Senador Dove.
Gal Dove, parti çocuğu.
Gal o pombo, o sentimental.
Gal Dove.
Gal o pombo.
Amına koduğumun Gal Dove'u.
Gal o filho da mãe do pombo.
Şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama yanlış anlamanı istemiyorum çünkü seni sevdiğimi biliyorsun.
Bactine e um gelado Dove Bar. Vejo-te mais tarde, Squatsie.
- Grace, dil! Canım, bu ziyareti sevmemeye başladım.
Tão mau que nem um Dove Bar ajudaria?
Hem de döve döve.
Arrancamos-lhe à pancada.
Çabuk ol, hemen haber ver yoksa döve döve öldürdüğünü sanarlar.
E rápido, antes que pensem que você bateu nela até à morte.
Yeğenimin annesi, bu sevgiyi döve döve verdi.
O meu sobrinho foi convencido pela mãe à estalada.
Meşin kamçılarla döve döve.
Com chicotes.
Ya gerçeği söylersin, ya da seni döve döve söyletirim.
Diz-me a verdade ou prego-te uma valente coça.
Sabah 6'da kalkıp gazeteyi temizlemek değirmene işe gitmek, sürekli günde 14 saat çalışmak zorundaydık. Haftada 6 peniye. Eve dönünce de babamız bizi kemeriyle döve döve yatağa yollardı.
Tínhamos de nos levantar todas as manhãs às 6, limpar o jornal, e ir trabalhar para a fábrica 14 horas por dia, semana sim, semana não, por 6 cêntimos à semana e, quando chegávamos a casa,
Eğer ikinci sınıftan bir çocuk beni döve biliyorsa
Ainda não é tarde para os Tears and Vomit.
Döve döve konuşturuyordu, derken Ned ölüverdi.
Fazia-Ihe perguntas e espancava-o... depois o Ned morreu.
Jimmy Dove'un babam olmasını diledim.
Desejei que o Jimmy Dove fosse meu pai.
- Sen kimsin? - Adım Dove.
Mas quem é você?
- Sen misin? - Jimmy Dove.
Jimmy Dove muito mais poético que Liam McGiv'ney'.
Annemi benim önümde demirle döve döve öldürdü. Beni de orada bıraktı.
Vi-o a espancar a minha mãe até à morte com um ferro para pneus... e depois deixou-me ali.
- Adamı döve döve öldürmesini izleyemem.
- Ele ainda o mata à pancada.
Döve döve sokmam gerekse bile filikaya binecekler.
Se tiver de os dominar e enfiar numa cápsula, fá-lo-ei.
- Dışarıda bekle Frank. - Benim oğlum olsan buradan eve kadar döve döve götürürdüm seni. - Hayır!
Podes esperar um bocadinho, lá fora?
Başvurunu çabuk yap yoksa sana döve döve yaptıracağım.
se apresse a apresentar uma proposta, ou faço eu.
Seni döve döve morartırım.
Eu dou cabo de ti, rapaz.
Eğer şu kadın komadan çıkmazsa oraya gidip, döve döve çıkaracağım.
Quer dizer, se essa mulher não sair rapidamente de coma vou lá e dou-lhe uma carga de porrada até ela saír do coma.
Kahretsin! Onu döve döve konuşturmalıydım.
Bolas, devia ter-lhe arrancado isso!
Onu döve döve öldürecekti.
O velho ia acabar por matá-la.
İkimizi de döve döve püreye çevirebilirlerdi.
Qualquer um desses caras poderia ter te dado uma surra.