Dreverhaven traduction Portugais
64 traduction parallèle
Arend Barend Dreverhaven'ı öldürmekle suçlanıyorsunuz.
É suspeito do homicídio ou do morticínio do beleguim Arend Barend Dreverhaven.
Demek öğleden sonra Dreverhaven'in ziyaretine gittiniz ama tuhaf hiçbir şey olmadı, diyorsunuz.
Então visitou Dreverhaven esta tarde mas nada de invulgar aconteceu.
Bay Dreverhaven ile olan ilişkinizin niteliği nedir?
Qual era a sua relação com o Sr Dreverhaven?
Dreverhaven...
Dreverhaven...
Dreverhaven, mübaşir...
Dreverhaven, o magistrado...
Merhametsiz kanun, yoksulun kabusu. Dreverhaven'ın ününü biliyorum.
Lei sem compaixão... a maldição dos pobres.
Peki onunla ilişkiniz ne boyuttaydı?
Conheço a reputação do Dreverhaven Mas qual era a sua relação com ele?
Onunla, ne zaman tanıştınız?
Quando se encontrou com o Dreverhaven pela primeira vez?
Dreverhaven, sizin babanız mı?
O Dreverhaven é o teu pai.
Yani Dreverhaven sorumluluk kabul etmedi mi?
Quer dizer... o Dreverhaven não assumiu a responsabilidade?
Dreverhaven'in mesajı üç kelimeydi.
A mensagem do Dreverhaven continha três palavras.
Dreverhaven parayı aldı ve bir ay sonra yine gönderdi.
Dreverhaven pegou no dinheiro devolvido e enviou-lho de novo um mês mais tarde.
Ama Dreverhaven bundan pek faydalanamadı.
Isso não ajudou em nada o Dreverhaven!
Her neyse, Dreverhaven ile bu öğleden sonra buluştunuz.
Em todo o caso, encontrou-se esta tarde com o Dreverhaven.
Dreverhaven.
Dreverhaven.
Dreverhaven, 11 Güney Rıhtımı.
Dreverhaven, nro 11 South Quay.
O andan itibaren onu rahat bırakmaya kara verdim.
Naquele momento, decidi deixar o Dreverhaven em paz.
Yargıç Dreverhaven, onu tanımıyor musunuz?
O magistrado Dreverhaven, não o conhece?
Sanırım Bay Dreverhaven benden önce davranmış.
Parece que o Dreverhaven já procurou antes de mim.
Bay Dreverhaven.
... Dreverhaven...
Schuwagt ile anlaşma yapmazsak, maaşlarına el koyabilirler. Ama Dreverhaven bunu asla kabul etmeyecektir.
Faça um acordo com o Schuwagt ou ficam-lhe com o ordenado.
Dreverhaven mı?
O Dreverhaven?
Onun bankası olduğunu bilmiyor muydun?
Não sabia que o banco era do Dreverhaven?
Dreverhaven, Ruigbroekstraat için tahliye kararı ile gelmiş.
Sou o Magistrado Dreverhaven com uma ordem de despejo em Ruigbroekstraat.
Dreverhaven, Ruigbroekstraat için tahliye kararı ile gelmiş.
O Magistrado Dreverhaven manda executar uma ordem de despejo. Esta noite?
Dreverhaven!
Dreverhaven!
Dreverhaven, iflas duruşmasına gelmedi.
O Dreverhaven não foi ao tribunal para a minha falência.
Dreverhaven'dan kurtulmuştum, ama bu benim için yeterli değildi.
Estava livre do Dreverhaven, mas não me sentia de todo satisfeito.
Dreverhaven ile yeniden görüştünüz, çünkü onu alt etmek istiyordunuz.
Abordou o Dreverhaven porque o queria derrotar.
Bunu anlayabiliyorum, ama neden... Dreverhaven kabul etti mi?
Posso entender isso, mas porque razão terá o Dreverhaven alinhado nisso?
Dreverhaven'ın buna ihtiyacı yoktu.
O Dreverhaven não tinha necessidade.
Peki Dreverhaven asıl istediği şey neydi?
O que queria realmente o Dreverhaven?
Bay Dreverhaven, borcunu sizden istediği an tahsil etmek isteyebilir? - Yani...
Tem noção que o Dreverhaven pode reclamar o seu empréstimo a qualquer momento?
Dreverhaven'in şartlarına rağmen kendimden emindim.
Na presença do notário! Apesar da condição do Dreverhaven, sentia-me seguro de mim mesmo.
Dreverhaven, parasını hemen istiyor.
O Dreverhaven quer o dinheiro de volta todo de uma vez.
Ama bunu Dreverhaven da biliyor.
É verdade, mas o Dreverhaven também sabe disso.
Dreverhaven'in hiç şansı yok.
O Dreverhaven não tem hipótese.
Dreverhaven, kazandı.
O Dreverhaven ganhou.
Ama Dreverhaven, hiçbir şey yapmadı.
Mas o Dreverhaven não fez nada.
Hala borç içindeydim. Ama iki yıl boyunca Dreverhaven ile ilgili hiçbir şey duymamıştım.
Eu ainda lhe estava em dívida mas durante dois anos não ouvi falar do Dreverhaven.
Sonra işlerinin pek iyi gitmediğini alkol bağımlısı haline geldiğini ve sürekli kavga ettiğini duydum.
Ouvi que o seu negócio estava decadente e rumores acerca de abuso de álcool e brigas. Mas quando menos esperava o nome de Dreverhaven voltou a soar na minha vida.
Dreverhaven, hiç yaptırmayacağı asansör için bütün zemini söktürmüştü.
O Dreverhaven mandou evacuar os andares por causa de um elevador, que ele nunca instalaria.
Dreverhaven'ı bulduğumuzda gemi, çoktan yola çıkmıştı.
Quando encontramos o Dreverhaven, o navio tinha zarpado.
Gemi, çok hızlı ilerlemiyordu. O yüzden Dreverhaven, tekneye pruvaya yaklaşmasını emretti.
Ainda não tinha ganho velocidade e o Dreverhaven enviou o barco para a proa.
Bizim tekne pruvanın diğer tarafındaydı o yüzden Dreverhavaen'ı gemiye almak zorunda kaldılar.
O nosso barco estava do outro lado da proa... Joba! Então tiveram que içar o Dreverhaven para bordo.
Dreverhaven o gemiyi durdurmasaydı, şimdi burada olmazdık.
Se o Dreverhaven não tivesse parado o navio, não estaríamos aqui.
Dreverhaven'i altı yıldır görmüyordum.
Não vi o Dreverhaven durante seis anos.
Ama yapmadı.
Mas o Dreverhaven não fez nada.
Dreverhaven bunu biliyordu.
E o Dreverhaven sabia disso.
Dreverhaven, onu bugün görmeye geleceğimi de biliyordu.
O Dreverhaven sabia que eu o iria ver hoje.
Dreverhaven, onu bıçaklamanız için size yalvardı ama yapmadınız.
O Dreverhaven pediu que o apunhalasse, mas não o fez?