Dudakların traduction Portugais
1,537 traduction parallèle
California'nın her yerinde her ırktan erkek, kadın ve çocukların, dudaklarından tek bir soru geçti.
Por todo o lado, no Estado Dourado, uma pergunta assoma aos lábios de homens, mulheres e crianças, brancos, pretos, mestiços e amarelos.
Öpüşmelerinizden birini hatırla. Dudaklarının dokunuşunu hatırla.
Lembra-te, apenas um beijo, o toque dos lábios dela.
Dudaklarını gevşet.
Relaxa os lábios.
Dudakların sıcacıkken...
No tempo de lábios quentes
Şey... dudakların için.
Hum... seus lábios.
Dudakların çok yumuşak.
Os teus lábios são tão macios.
Seni bir daha kollarıma alamayacağımı... ... tenine dokunamayacağımı, dudaklarını tadamayacağımı, seninle asla... ... sevişemeyeceğimi bildikten sonra nasıl kabul edebilirim?
Como posso, sabendo que nunca mais voltarei a ter-te nos bracos nem sentirei a tua pele nem os teus lábios, sabendo que nunca farei amor contigo?
Lütfen anne. Yeni dudaklarını sevdin, biliyorum. Ama seni anlamıyorum.
Mãe, eu sei que adoras os teus lábios novos, mas mal te percebo.
Leif'in dudaklarını hâlâ hissedebiliyorum.
- Ainda hoje sinto os lábios do músico. - Beijei-o.
Düşünün, bir kitap okuyorsunuz ve sürekli yeşil-mor bir şelalenin altında kalıyorsunuz, veya bir gitar sesi dinliyorsunuz ve sevgilinizin dudaklarını boynunuzda hissediyorsunuz.
Imaginem ler um livro e estar constantemente banhado em uma cascata de verde e púrpura ou ouvir um acorde de violão e senti-lo como os lábios de seu amante contra o pescoço.
Muhteşem. Bak Tammy, aşk hayatın söz konusu olduğunda, dudakların "Hayır, hayır" derken ama gözlerin "Evet. Evet, büyük babaya gel" derken, titreyen vücudunu kimin üzerine yerleştirdiğin umurumda değil.
Olha, Tammy, em relação à tua vida amorosa, não me podia importar menos com quem aquece o teu corpo junto á lareira enquanto os teus lábios sussurram, "Não" mas os teus olhos gritam, "Sim"
Dudaklarını mühürle.
Cala-te.
Dudaklarını rahat bırak.
Relaxa a boca.
Dudaklarını okuyabiliyor musun?
Consegues ler-lhe os lábios?
Dudaklarını hareket ettirsene, Peltekağız!
Mexe os lábios, Mushmouth!
Red'in dudaklarını okumaya çalışıyorum, ama bir türlü beceremiyorum.
Estou a tentar ler os lábios do Red, mas ainda não consegui acertar.
Belki güldüğünde, dudaklarının üstünün hafifçe kırışması.
Quando sorri, talvez tenha uma cicatriz por cima do lábio.
Sen saatlerdir onunlasın. Dudaklarının haline bak!
- Mas tu estiveste ai eternamente Olha como estão os lábios de o mamar!
Dudaklarını bu kadar oynatmamaya ne dersin?
Vê se não mexes tanto os lábios quando pensas.
Senin de dolgun dudakların var.
Tu tens lábios carnudos.
Bezlerinizi değiştirmek için. Şiş dudaklarınızdan salyaları silmek için.
Para mudar as suas fraldas, e limpar a baba dessa boquinha mole.
Tekerlerinde rapçi jantı var... ... bu esrar piposuna yapışan dudakların gibi.
Tens essas jantes á rapper embrulhadas á volta dos pneus... como se tivesses os teus lábios embrulhados neste cano do frigorifico.
Dudaklarını ayır. Bu iyi.
Mantém os lábios só um pouquinho...
Çiçekçi bu filmden daha çok para kazanacak. Oyunculuğunla takdir edilmek istediğini biliyorum ama her zaman aklında dudakların ve dişlerin olmalı. Unutma.
A tua florista vai ganhar mais dinheiro, do que tu com o filme.
Islak dudaklarını aralar mıydı?
"Assobiou no escuro"?
Son 200 yıldır ailemdeki herkesin evliliği ayarlanmıştır ve... Dudaklarını oynatmadan konuş.
Há 200 anos que todos os casamentos na minha família são de conveniência.
Koca dudaklarına bakarak yüzünü yalıyordu. "Kafasını tamamen yutacak." diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Ao ver os seus lábios grandes a chupar-te a cara, lembro-me de pensar que ele ia engolir-te a cabeça.
Dudaklarınızı Cameron Diaz ve Jay-Z den almışsınız.
Os teus lábios foram da Cameron Diaz para a Jay-Z.
Ve onu öyle görmek,... küçük dilini dudaklarını... "Bu Victorine, küçük Torine yıllardın tanıdığın." diye düşündüm.
E...... vendo-a assim..... sua pequena língua seus lábios... pensei : esta é a Victorine, a pequena torine, eu a conheço há anos
Evet, dudakların kıvrılıyor.
Estás sim, os teus lábios estão repuchados.
Seni duyamıyorum ve dudaklarını okuyamıyorum.
Não te ouço, e não leio lábios.
Dudakların olmamasının çok cool bir şey olduğunu düşünürdüm.
Achava porreiro não ter lábios.
Sonra sen de gidip onu ziyaret edersin. Ve onun herkesi tatmin ettiği o dudaklarını öpmek zorunda kalırsın.
Depois vais visitá-la e tens de beijar a fábrica de broches que é a sua boca.
Yanıma uzandığında yarığının kalın dudaklarını seçebiliyordum.
Ela se deitando, aí pude distinguir os grossos lábios de sua vagina.
Dudaklarını hakikaten sert bir şekilde ısırıp kanatmak istiyorum.
Quero morder seu lábio tão forte que o faça sangrar.
Dudaklarınızın birbirinden ayrılmasını istemem.
Não os quero ver a mexer os lábios.
Efendim, dudaklarınızda ruj kalmış.
Senhor, senhor... Tem batom nos lábios.
Biliyor musun, bazen işte yüzünün şeklini hayal etmeye çalışıyorum. Dudaklarının kıvrımını saçlarının nasıl omuzlarına döküldüğünü, nasıl koktuğunu.
Sabes que, por vezes, quando estou a trabalhar, tento imaginar os traços do teu rosto, a curva dos teus lábios, o cair dos teus cabelos, o teu cheiro...
Adi tabip dudakların kolajen olduğunu söylemişti.
O legista notou que ela tinha colagénio nos lábios
Bu bezi kahrolası dudaklarının üzerine koyacağım.
Vou pôr este pano nos teus malditos lábios.
Dudakların.
Seus lábios.
- Dudaklarımın arasında kalacak...
- Tive-o entre os lábios...
Altının gözü, mavinin uyluğu. Sahte gerçek, kim kimdir? Dudaklar ve cüppeler.
Verdade é mentira E quem é quem?
Kadınların en fazla görtermek istedikleri şey... dudaklarıdır.
Da necessidade constante de uma mulher mostrar ao mundo... a sua libido.
Parasını vermeyeceksen, dudaklarımı bozma.
Não borra minha maquilagem. A não ser que me pague.
- Yapma şunu, dudaklarımı bozacaksın.
Cuidado. Assim você tira o batom.
Dudaklarımın şerefine.
Aos meus lábios.
Onların sanki hiç dudakları yoktu ve benim kocaman dudaklarım vardı.
Eles não tinham lábios, e os meus eram grandes e estranhos.
Dudakların da öyle.
Normalmente, estão ligadas ao governo.
40 dolar dudakları satın alır, bir yüzlük sizi kendinizden geçirir.
$ 40 compra os lábios, $ 100 deixa-te ir para sul.
Dudaklarından Tanrı'nın kulağına.
Que Deus te ouça. vamos reunir estas coisas e voltar ao laboratório, está bem?