Duruyor traduction Portugais
12,601 traduction parallèle
Vadi'nin lordu da yanımızda duruyor.
O Senhor do Vale está diante de nós.
Biz buraya kraliçe ile buluşmaya geldik ama karşımızda bir cüce ile bir hadım duruyor.
Viemos aqui para nos encontrarmos com a Rainha e, em vez disso, somos recebidos por um anão e um eunuco.
Aradığımız kahraman gibi duruyor.
Parece um grande herói.
O güvenilir duruyor. Biraz düşünceli gibi ama.
Talvez um pouco melancólico.
Bir kuşatma gibi duruyor leydim.
Parece um cerco, minha Senhora.
Nefis duruyor ama ayık kalsam daha iyi.
Parece delicioso, mas prefiro manter a cabeça limpa.
Herkes aynı beş-altı espriyi döndürüp duruyor.
Fazem todos as mesmas cinco ou seis piadas.
Sanki parti yapacaklarmış gibi duruyor.
Parece que iam dar uma festa.
- Ben de. Ama Yazma'ya göre, şehrimizin altındaki bir mahzende saklı duruyor.
Mas segundo o Códice, está escondida num cofre debaixo da nossa cidade.
Beni dinle. Bu yarak Jackie Jervis konuşup duruyor.
Aquele sacana do Jackie Jervis é um fala-barato.
Meydanda duruyor.
Para aqui no largo.
Zeke, önce üretim dedik. Ark yerinde duruyor.
Zeke, eu disse primeiro os produtos frescos, a arte não se estraga.
Enfeksiyon kapmış gibi duruyor.
Parece estar infectada.
- Saçmalayıp duruyor.
- O Arthur está a dar-nos aquela merda.
Orası hâlâ evinde hazır olarak duruyor, kanıt olarak alınmadı.
Ainda estão na casa dele. Não foram levadas para as Provas.
Komodinin üstünde duruyor.
Está na mesa-de-cabeceira.
Ne işim varmış gibi duruyor?
O que te parece?
Başarısız olmuşum gibi duruyor ama bana bir şans daha vermelisiniz.
Sei que parece que fiz asneira, mas tem de me dar outra oportunidade.
- Bir yumak gibi masanın altında duruyor.
Sim, ele está em posição fetal debaixo da mesa.
Bak, eğer ki o şey spagettiyse, tıpkı yılan gibi duruyor.
Só digo que, se for esparguete, parecem cobras.
Hâlâ Blockbuster kartlarım duruyor!
Eu ainda tenho o cartão da Blockbuster!
- Gizlice, kullan-at telefon aldı daireme gizlice girdi ve sürekli polis olduğunu unutup duruyor. ... kendine sahte ismiyle hitap ediyor, Paul Sneed.
Ele comprou um telefone descartável, invadiu o meu apartamento, esquece-se que é polícia e trata-se a ele mesmo por Paul Sneed.
- Noel'den beri duruyor.
É do Natal. Certo.
Bu öküzlerin hepsi nasılsın diye sorup duruyor.
Estão sempre a perguntar como estou.
Orada duruyor.
Estava parada ali.
Bakın uçak biletleri duruyor.
Eu tenho as passagens.
Benim kaygım da şu ; neden Ian halka arz saçmalığından bahsedip duruyor?
Primeiro ponto : que porcaria é essa de vender nossas ações na bolsa?
- Sana milyon dolarlık şirketin anahtarını veriyorum ve sen anneni mi arıyorsun? - Boşanmadan kalan dosyalar hâlâ duruyor mu?
Dou-te a chave de uma empresa bilionária, e ligas à tua mãe?
Vali Rogers, meslektaşlarından birinin desteğini almış gibi duruyor.
Parece que o Governador Rogers conseguiu pedir ajuda a um dos seus colegas.
Neden böyle duruyor?
Porque está dessa forma?
Bu çok zor bir şey yapılmış gibi duruyor.
Parece... que por mais difícil que tenha parecido, foi feito.
Bunu yapacak cesaretin olduğu için şanslıymışım gibi duruyor.
Parece que por mais sorte que seja, tu tiveste coragem para o fazer.
Neden hayatına devam edip benimle mutlu olamıyor daha ziyade... sürekli üstünde duruyor?
Porque é que ela não segue em frente e fica feliz por mim, em vez de ficar a pensar nele?
- Skip telif bedelinden bahsedip duruyor... Julie de ona son albümün tüm bilgilerini vermiş.
O Skip não se cala com a percentagem dos direitos e o Julie massacrou-o por causa de sintetizador no último álbum.
Tavuk yapıp duruyor.
Vai trazer galinha.
Neden Donny Osmond posteri pencerenin diğer tarafında Dueling Banjos'un arkasında duruyor?
Porque é que o meu catálogo do Donny Osmond está escondido na montra, atrás dos "Dueling Banjos"?
Karısı terk ettiği için Howard hep etrafta dolaşıp duruyor.
O Howard passa a vida na loja, desde que a mulher o deixou.
Var gibi duruyor.
Parece-me que talvez tenhas.
Bir adam var, seninle konuşmak istediğini söyleyip duruyor.
Há este tipo que não para de pedir para falar contigo.
Hala Amman Müzesi'nde onlardan biri duruyor mu?
Ainda há alguma naquele museu em Amman?
Çok yumuşak duruyor.
- Parece uma camisola bem macia.
- Evet. - Ucunda duruyor.
Ele está pendurado ali!
Bu nafile kurtarış her daim hatırlatır sıcaklık duruyor, solumaya hazır.
Se os socorros baldados seus cessarem De animar uma luz pronta a apagar-se ".
Ama o aptal dindarlığı sinirlerimi zıplatıyor gözü yaşlı hâlde ev hakkında yakınıp duruyor.
Mas ela leva-me a distracções com a religiosidade estúpida dela, a maneira como ela vagueia pela casa com os olhos cheios de lágrimas.
Tüm güzelliğiyle karşımızda duruyor. Kapıları ardına dek açık.
Aqui ela repousa com toda a sua beleza, toda aberta para nós.
Belaya bulaşma konusundaki yeteneğin duruyor kardeşim.
Ainda tens aquele velho hábito de te meteres em problemas, irmão.
Jofre hala maçta, hala büyük bomba elinde ağır yumruklarını yağdırabilir fakat Sanchez savurup duruyor...
Jofre ainda continua em jogo, pronto para soltar a grande bomba, ainda pode desferir aquele ataque potente, mas o Sanchez continua a lutar...
- Geç kaldım gibi duruyor.
- Parece que cheguei tarde, não é?
John dışarıdaki yolda bir Bentley duruyor. Oraya gidip lastiğine çivi sokacaksın.
John.
# Senin o yasaları çiğnediğin paranla epey eğleniyorum # - Yani, öylece duruyor muydunuz?
Vocês só ficavam em pé assim?
Bulup duruyor.
Está sempre a encontrá-lo.