Eksik traduction Portugais
5,226 traduction parallèle
Bu çocuklarda eksik olan bu.
É o que lhes falta.
Bu kez pek dumanı eksik olacak.
É assim, mas sem o fumo.
Ama bir şey eksik gibi.
E só sinto falta de uma coisa.
Hastalar aslında ölü oldukları, çürüdükleri, kansızlık ve organlarının eksik olması gibi halüsülasyonlar görürler.
Os pacientes têm a ilusão que estão mortos, a apodrecer, e que não têm sangue ou órgãos internos.
Bir şey eksik gibi sanki. Bu bir sır değil.
- Parece que falta alguma coisa.
Güzel. Bu konuşmaların üzerinden geçip eksik hiçbir şey olmadığını...
Então vamos analisar os discursos e garantir que não haja nada- -
Sonra hayatımda neyin eksik olduğunu anladım.
Então, percebi o que faltava na minha vida.
Alt çene eksik.
Não tem a mandíbula inferior.
Kendine dair eksik parçaların var.
Estás a perder pedaços de ti mesmo.
- Onun da eksik parçaları var.
Ele também está a perder pedaços.
Eksik bir şeylerin mi var?
Há coisas que não tens?
Onun eksik organları olacak.
Terá... falta de órgãos.
- Eksik olma Aristo.
Obrigada, Aristóteles.
Sağ ol, eksik olma.
Obrigado.
Yani aslında eksik iki operatörler var.
Então na verdade tens dois agentes desaparecidos.
HMX patlayıcılarından eksik var mı diye araştır.
- Procura pistas de HMX roubado.
Yazılımın eksik Jessica.
O seu programa está desaparecido, Jessica.
- Evet, eksik olanlar.
- Sim. A lacuna.
Eksik olmayın, Dr. Edwards.
Obrigado, Dr. Edwards.
Elliot, Boston yolunda. Terry hamilelik izinde. - Birkaç sunucumuz da eksik.
O Elliot está a caminho de Boston, o Terry de licença por paternidade, e nós estamos com falta de um par de ancoras.
Dow ile SP çıktığında, birçok yatırımcı yakayı ele verdi. Birkaç yatırım fonunda aslında büyük indekslerin eksik olduğunu duydum.
Um monte de investidores foram apanhados quando o Dow e o SP estourou, e pelo que sei um certo número de fundos de retorno ficaram a perder nas grandes indexações.
Eşyalarında eksik var mı?
Notaram a falta de alguma coisa?
Eksik olma ortak ama.. ... gerçek şu ki, yapabileceğimiz hiçbir şey yok
Agradeço-te, parceiro, mas não há nada que possamos fazer acerca disto.
Zaten çalışanımız eksik.
Já temos pouco pessoal.
Eksik olma dostum.
Obrigado, meu amigo.
Bayan çalışanlarında eksik yokmuş.
As funcionárias deles foram todas confirmadas.
- Bir ceset eksik.
- Perdeu um corpo.
Ailem ile birlikte ondan dualarımızı eksik etmeyeceğiz.
A nossa família vai continuar a rezar por ele.
Eksik olma Ryan ama bu adamın gizli kalması gerek.
Agradeço, Ryan, mas este indivíduo é mesmo confidencial.
Bilmiyorum ama kişisel eşyalarından sadece bir şey eksik.
Não sei. Mas falta um item nas coisas dele.
Bahanesi olmayabilir ama eksik bilgi var.
Pode não haver desculpa, mas há informação que falta.
- Eksik olma. - Her şey yolunda mı?
- Está tudo bem?
İyi liderlik, eksik yönlerimin üzerine sonuna kadar gitmem demektir.
Uma boa liderança significa encarar as imperfeições de frente.
Ona ihtiyacım vardı. Sen beni eksik bıraktın.
Eu precisava dela, e tu magoaste-me.
Oliver'ın yokluğunda geçen o 5 senede sanki... Sanki içimde bir parça eksik gibiydi.
Aqueles cinco anos sem o Oliver foram... com se uma parte de mim tivesse desaparecido.
Eğer kocanın benden çaldığı 2 milyon dolardan bir kuruş eksik çıkarsa, arkadaşlarımı ararım ve oğlun ölür, anlıyor musun?
Se tiver menos do que os 2 milhões de dólares, que o teu marido me roubou, vou ligar para os meus amigos e o teu filho morre, percebeste?
- Kar araçlarından biri eksik.
- Desapareceu uma mota de neve.
Haşhaş sütü eksik bile olsa adamım, 1-900-Rockyıldızı'dır benim adım.
Mesmo sem o meu café com leite de cânhamo sou uma estrela de rock.
Eksik olan biliminiz, Dr. Leekie.
É o que lhe falta, Doutor Leekie.
Eksik olma.
Obrigada.
- Bir eli eksik.
Falta-lhe uma mão.
Eksik ufak bir detay kaldı.
Há um pequeno pormenor em falta.
Bir eli eksik.
Falta-lhe uma mão.
Bir takım arkadaşımız eksik.
Há uma pessoa da equipa que falta.
ISIS'in çevresinde ceset eksik olmazdı.
- Não faltavam cadáveres na ISIS.
Bir Rocco eksik veya fazla...
"Um Rocco a mais ou a menos..."
Hiçbir şey eksik olmayacak.
Nunca lhes faltará nada.
- Sadece sol eli eksik aslında.
- Falta-lhe é o esquerdo.
- Eksik olanlar.
- A lacuna.
Yine hatırlatmama gerek var mı bilmem ama birisinde bir hayaletle ilişki yaşamıştı ve tek eksik olan şey enerjik bir aşk şarkısı ve bir çömlekçi çarkı. O dersini aldı.
Ele aprendeu a lição.
Bir hafta fazla veya eksik.
Mais semana, menos semana.