Engin traduction Portugais
379 traduction parallèle
Donmuş denizin engin buz çöllerinde.
Nos vastos campos gelados do mar congelado.
Afrikalı Büyücünün güçleri engin bir deniz gibiydi.
Grande era o poder do Feiticeiro africano.
Sakin sulara, altın renkli engin denize.
Águas paradas e um belo mar dourado.
Bir hayal edin. Hayat kıpırtılarıyla dolu engin ve gizemli bir sessizlik geceyi dolduran tuhaf hayvan bağırtıları.
Imaginem, um vasto silêncio repleto de vida, rugidos na noite...
Bu tür işlerde engin deneyimim vardır.
Tenho muita experiência nisto.
# Bu engin saflığın sebebi # # denizde insanların # # az ve birbirinden uzakta olmaları olmalı. #
A causa de Tamanha pureza deve ser Que os homens no mar
Antikalara dair bilgi düzeyi benden öte olan engin kültürlü bir adamdı.
Era um homem de vasta cultura... com um conecimento da Antiguidade que excedia o meu. Eu consultava-o amíude acerca duma moeda rara ou uma inscrição duvidosa.
Bu iş bitince engin denizde kendini darağacında bulursun
É um lindo mar o que espera O amigo dele, Davey Jones
Ama hain sular hep çıkışı tıkadı, salmadılar ruhumu ; bırakmadılar, boşluğa, o engin özgür havaya kavuşsun.
porém a invejosa torrente retinha a minha alma, e não a deixava sair para encontrar os ares incertos,
Pers İmparatorluğu'nun ne kadar engin olduğundan haberin var mı?
Sabe o tamanho do império persa?
Pequod doğuya, engin denizlerin av sahalarına doğru yöneldi.
"O Pequod rumou a Este, até ao mar das baleias nos Açores".
Başka radyasyon patlamaları da varsa kıtalar ve denizler arasında gezinen başka bulutlar varsa başkaları da bu yeni, engin dünyaya benim ardımdan gelmez mi?
Se houvesse outras descargas da radiação, outras nuvens fluindo à deriva, por mares e continentes, poderiam outros seres me seguir até este vasto novo mundo?
Bu engin, yaradılmış âlemin bir mânâsı olmalıydı.
Toda esta vasta glória da criação tinha que significar algo.
Doktor Wieck, acaba engin tecrübelerinizden yararlanarak bize.. .. Adolf Hitler iktidara gelmeden önce Almanya'da hakimlerin durumundan bahsedebilir misiniz?
Poderia falar-nos desde a sua própria experiência... a posição dos juízes na Alemanha antes da era Adolf Hitler?
Ama bir savaş patlak vermişti ve sonucunda engin yeni araziler zengin İspanyol isimleriyle Birlik'e katılmıştı :
Mas a guerra brotou para fora e agregaram-se os vastos novos territórios da União junto com os seus ricos nomes espanhóis :
İçlerinde en cesur olanlar sığır yetiştiricileriydi, onlar engin toprakları kendi yönetimlerine aldılar ve onların yasası kiralık silahşörlerin yasasıydı.
Os mais ousados de entre estes foram os ganadeiros, que se apoderaram das planícies como seu domínio pessoal, e a sua lei era a lei do pistoleiro a soldo.
Seksek oynamak için mi sanıyorsun? - Demek engin deneyimleri olan bir kadınsın. Korkmak için başka sebep bul.
- Tenha medo pelos seus motivos.
Amerika iyi yemek için haykıran engin bir çorak bölge.
A América é um território inculto que anseia por cultura e boa comida.
Demek senin büyük, engin çiftliksel beyninde bu tür düşünceler var.
Entäo é isso que vai nesse grande cérebro de homem das pradarias.
Çağıldayan dereler, meleyen koyunlar ve dağ göllerinden yansıyan İskoçya dağlarının engin gökyüzünün yarattığı fonda, Ewan Mc Teagle "Hafta Sonuna Kadar Bir Sterlin Borç Versene" gibi şiirler yazmaktadır.
O avanço do ribeiro da montanha, o balido da ovelha o céu amplo e limpo da Escócia, reflectido nos lagos como pano de fundo extasiante, onde Ewan Mc Teagle escreve poemas tais como "Dai-nos a Libra para o Fim-de-Semana."
Bakış açın doğru CAM ama onda engin bir deneyimin sağlayacağı denge yok.
A tua opinião é bem vista, CAM, mas falta-lhe o equilíbrio de uma experiência mais ampla e profunda.
Tanrı'ya dua edelim, O ki şan ve şeref'in efendisi, affeden ve tüm inananların ruhlarını bize getiren, cehennem azabının engin çukurundan bize ulaştıran Tanrı'ya.
Deixe-nos orar ao Criador, Rei da Glória, que Ele possa abençoar e livrar as almas de todos os fiéis falecidos da dor do inferno e da morada do diabo.
Hayır, tam tersine bu eller engin yeşil denizleri kıpkızıI yapar.
Não, minhas mãos é que tingirão os tumultuosos oceanos tornando o verde vermelho.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deligömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
O dilema do homem forçado a viver numa árida eternidade sem Deus, como uma pequena chama tremeluzindo num imenso vazio, sem nada excepto desolação, horror e degradação, forçando uma inútil opressão num negro e absurdo Cosmos.
Bugün ve her gün sana yalvarıyorum ki küçük kızımı cennetinde barındır ve ona sahip çık engin bilgeliğinle yanına aldığın kızımı Amen.
Também Te peço, hoje e todos os dias que ordenes aos Teus anjos que cuidem e protejam a minha menina que a tua Divina Providência levou consigo para o céu. Ámen.
Tanrım, ulu babamız, engin bilgeliğinde seni yanına çağırdı bu körpe halinle.
Deus, nosso Pai, com os seus insondáveis desígnios chamou-te ao seu reino na flor da tua juventude.
Sen benden çok daha fazla okuyor ve düşünüyorsun. Tecrüben daha engin.
Tu leste muito mais que eu, pensaste muito mais que eu... e podias ensinar-me tantas coisas.
1941'de elde edilen zaferler, Japonya'yı, ölümüne savunulan engin bir koruma çemberine almıştı.
As vitórias de 1941 colocaram o Japão atrás de um vasto anel protector, defendido até ao fim.
Sir Stephen onun saf çıplaklığına ve engin gücüne hayran oldu.
Sir Stephen admirava O, triunfante na sua nudez insolente e no seu poder imenso.
Evet, engin deneyimleri olan bir adam.
- E um homem de vasta experiência.
Engin, muazzam örülmüş, etkileşimli, sürekli değişken... bir para egemenliği.
Um vasto e imanente, entrelaçado, de acção conjugada multi-variante, multinacional domínio dos dólares!
Doğru ölçümleri engin hayalgücüyle birleştirip, kainatı bilmeye atılan adımların ilkini gerçekleştirmişti.
Foi o primeiro a combinar a imaginação intrépida, com medidas precisas, para se lançar dentro do cosmos.
Belki de bir aşk şarkısıdır derinliklerde engin denizleri çınlatan.
Talvez sejam cantos de amor que lançam, na vastidão das profundidades.
Bu horoz meydanı alır mı Fransa'nın engin meydanlarını?
Este receptáculo pode albergar os campos de França?
O yüzden Dr. Beckerman'ın engin bilgisinin tamamını almadı.
Mas entenda, claro, que o cérebro de um gorila é mais pequeno do que o de um humano, pelo que muito do conhecimento do Dr. Beckerman não pode ser mantido.
Engin deneyimin sana bunu mu söylüyor?
É a sua longa experiência que o leva a concluir isso?
Sen ve arkadaşların bu engin volkanik enerjiyi kontrol etmenin bir yolunu bulun, ben de arkama yaslanıp bu bokların düşüşünü izlerim.
Nenhum dos teus colegas arranjou forma de aproveitar essa energia vulcânica? Eu cá limito-me a ver estes campónios perderem a massa toda. Ora viva, cowboy.
Evrenimiz engin, mucizelerle dolu.
O nosso Universo é vasto, cheio de maravilhas.
Tabi senin bu konulardaki engin tecrübene dayanarak soruyorum.
De acordo com a tua grande experiência nestes assuntos.
Yaşlı tanrılar, yani asıl sahipler bunu kıskandı! Biz insanoğlunu nefretle izleyip, hayal bile edemeyeceğimiz yıldızlar kadar engin yıkım planları yaptılar.
E os deuses antigos, os legítimos senhores estão possuídos pela inveja e observam a humanidade com um ódio tão infinito como as estrelas, planeando a destruição do Homem que ultrapassam a imaginação.
Bildiğiniz gibi şansımıza Hercule Poirot da bizimle, ki kendisi bu tür işlerde engin tecrübeye sahip birisi olarak tanınır. ... in these subjects.
Como sabem, temos muito sorte em ter o Sr. Hercule Poirot connosco, que todos conhecemos como um homem muito experiente em nestes assuntos.
Bu dövüş alanı Fransa'nın engin tarlalarını kapsayabilir mi?
Pode esta rinha conter os vastos campos da França?
- Engin gökleri ve kızıI bağımsızlık mezarları bizi özgürlükten kurtaran Tanrı'nın altındaki milletlere.
- Às nações tementes a Deus cujos céus espaçosos e túmulos de âmbar da independência para todos e livrai-nos da liberdade.
Sana eşleri anlatayım, benim eşlerle olan engin, ve büyük tecrübelerim var.
Eu conto-te das esposas, da minha vasta, profunda experiência com as esposas.
Ardındaysa ; milyonlarca yıl yağmur yüzü görmemiş, engin, boş vadiler bıraktı.
Deixou para trás vastos vales vazios, onde provavelmente não chove há um milhão de anos.
Soğuğun engin yayılımı, bütün dünyada iklimi etkiler.
A expansão do frio afecta o clima em todo o globo.
Nehir bu gece kapkapranlık dostlarım. Bakın, engin karanlığın yüreğine doğru sürükleniyor gibi.
meus amigos. parece conduzir ao coração de uma imensa escuridão.
Kaptan Picard, teta bandı cihazları hakkında engin tecrübesi olan yalnızca 3 Yıldız Filosu kaptanından biri. Diğer ikisi artık Yıldız Filosu'nda değil.
Quero que cuide muito bem a seu wompat a partir de agora, Jil Orra.
Senin engin bilgine saygım sonsuz, ama gerçekten de orijinal bir gizemle karşılaştığında, buna devrelerin dayanamaz, kısa devre yaparlar.
- Os motores estão ligados? - Sim, senhor.
Engin Lambdaistanbul
"Mignon" de GOETHE tradução do filólogo João Ribeiro
Engin bir bilgisi vardır.
Amplos.