Esperanza traduction Portugais
128 traduction parallèle
İspanya'nın Akdeniz kıyısında yer alan Esperanza Limanı.
PORTO DE ESPERANZA. NA COSTA MEDITERRÂNICA...
Indianapolis'de kadim bir hayranım var.
Onde as consegues em Esperanza?
Esperanza'ya hoş geldiniz filan deriz.
Bem-vindo a Esperanza e essas coisas todas.
Her şeyden önce beni Esperanza'ya getiren efsanelerdi.
Para começar foi uma lenda que me trouxe a Esperanza.
- Esperanza'da bir Hollandalı yazması?
Um manuscrito holandês em Esperanza?
Esperanza'yı bayram sevinci sarmıştı.
Esperanza regozijava de alegría. O seu herói tinha regressado.
tüm İspanyanın en büyük matadoru. Esperanza'da doğmuştur, çingene annesi de hâlen burada yaşamaktadır.
O mais famoso toureiro de Espanha, que tinha nascido em Esperanza... e cuja mãe cigana ainda ali vivia.
Montalvo'yu Esperanza'ya hangi rüzgâr attı?
O que traz Montalvo a Esperanza?
Esperanza, Belmonte'den sonra İspanya'nın en iyi matadorunu çıkarmakla iftihar eder.
Esperanza está muito orgulhosa de ser o berço do maior toureiro espanhol... depois de Belmonte.
İçinde yarım milyon dolar olan bir tren Esperanza yolunda.
Há um comboio que chegará a Esperanza carregado com 500.00 dólares.
Payote'de Duncan ve Esperanza'lı bir adam vardı. Planladıkları bir tren soygunundan bahsediyorlardı.
Ouça, senhor, em Pyote ouvimos o Duncan e um homem de Esperanza a planearem... o assalto a um comboio.
Esperanza'dan geçen tren. İçinde yarım milyon var.
É o comboio que passa por Esperanza, com 500.000 dólares a bordo, num dos vagões.
Esperanza'ya gidin.
Vão para Esperanza.
Esperanza vatandaşları burada, çok kıymetli bir yükle gelen çok özel bir treni karşılamak için toplandık.
Cidadãos de Esperanza... Estamos aqui reunidos para receber um comboio muito especial... que está a chegar com uma carga muito especial.
Biz Esperanza'da, Tanrı'ya şükür ; barışçıl bir topluluğuz.
Nós aqui em Esperanza, graças a Deus, somos uma comunidade pacífica.
Babası Esperanza Bankası'nın sahibi.
O pai dela é o banqueiro de Esperanza.
Yani, beni yakala ve Esperanza'ya götür.
Assim capturas-me... e levas-me para Esperanza.
Sokaklar, evler, hatta evlerin çatıları bile. Altından sokaklar! Altından evler de var mı?
Sancho e eu vamos partir amanhã para o novo continente a bordo do Esperanza, para encontrar uma cidade de ouro.
Hatta daha fazlasını! Evet, bir kaç yıl içinde Esperanza geri döndüğünde altınla dolup, taşıyor olacak.
Invistam algum dinheiro para nos ajudar a financiar a expedição.
Yarın ki altının hayaliyle boş bardağa gözümü dikip, bakacağıma bugün yiyip içmeyi yeğlerim. Güzel dedi, hayal kurmak bana göre de değil!
E dentro de dois ou três anos, quando o Esperanza voltar a Barcelona vai estar a transbordar de ouro, completamente cheio, uma montanha de ouro tão alta como o mastro.
Hükümet yetkililerinin verdiği bilgiye göre, görevden alınan General Ramon Esperanza... Birleşik Devletler'e iade edilmek üzere yola çıkacak.
O governo localinforma a extradição para os EUA do general deposto Ramón Esperanza.
Bundan sadece iki yıl önce, General Esperanza komünist ayaklanmaya yönelik, Amerikan parasına ve çıkarlarına karşı savaşmak üzere kampanya başlatarak ülkesinin ordusuna önderlik etmişti.
Há 2 anos, o generalEsperanza levou seu exército a uma campanha contra os comunistas. Uma campanha com dinheiro e conselheiros dos EUA.
Esperanza'nın güç kaybetmeye başladığının sinyalleri sadece ülkesinin seçimlerinde değil, ayrıca komşu ülkelerde de görülmüştü. Pentagon'un üst düzey yetkilileri, Meclis'ten çıkan yasağa rağmen...
Sua queda agitou não só a recente eleição de seupaís, mas também os EUA, onde oficiais do Pentágono forneciam-lhe armas, a despeito do Congresso.
Esperanza'ya silah yardımı yapmakla suçlanmışlardı. Fakat Esperanza'nın güçlerinin,... tarafsız olan komşu ülkelere saldırması Meclis'in para yardımlarına el koymasına yol açtı. Esperanza, kesilen yardımların yerini doldurmak için kokain kaçakçılığı yapmaya başlamakla suçlandı.
Crescem as provas de que seu exército violou a neutralidade de países vizinhos, e desviou fundos para buscarlucros pessoais com o tráfico de cocaína.
Esperanza'nın görevinden bu sene başlarında alınmış olmasına rağmen, suçlunun iadesi yönündeki anlaşma daha düne kadar gerçekleşmemişti.
Apesar de Esperanza tersido afastado de seuposto, o acordo para extraditá-lo só foialcançado ontem.
Ben Amy Nicole. Görevden alınan... General Ramon Esperanza'nın biraz önce yoğun güvenlik önlemleriyle getirildiği Escalan havaalanından canlı bildiriyorum.
Aqui é AmyNicole, ao vivo do aeroporto Escalan, onde acaba de chegar o generalEsperanza, fortemente guardado.
Zaten Esperanza muhabbeti yüzünden buradalardı. O yüzden tam haberin kucağına düştüler.
Queriam saber do Esperanza, notícias de sangue, isso tudo.
Eminim, doğal olarak bu uçaktan... Esperanza? ... haberdarsınız, içindeki kargonun öneminden.
Sei que estão cientes da natureza desse vôo e da importãncia da sua carga.
Eğer Esperanza, suçlu iadesi anlaşması olmayan bir ülkeye kaçarsa, o zaman ayvayı yedik.
Esperanza pode ir a um país sem acordo de extradição.
Esperanza vatan haini olman için, ne kadar uyuşturucu parası veriyor?
Quanto o Esperanza lhe pagou para ser traidor?
Bu ülke artık, General Esperanza gibi adamları durdurmaya çalışmayı kesmeyi öğrenmeli. Komünist saldırılara karşı dimdik, ayakta durabilen adamları.
Esse país deve aprender que não se corta homens como Esperanza, que tem peito para enfrentar a agressão comunista.
Eğer, talep ettiğimiz 747 zamanında hazır olursa ve General Esperanza'nın uçağı sorunsuz bir şekilde varırsa ileriki dersler iptal edilebilir.
Se tivermos o 747 e não formos perturbados com o Esperanza, outras lições serão evitadas.
General Esperanza'nın uçağı az önce görüş alanına girdi.
Senhor, o general Esperanza está no radar.
Esperanza indi. Ama yaralı.
O Esperanza pousou... mas está ferido.
Ayrıca, Esperanza'yı yakalasaydım, şimdi her şey sona ermiş olacaktı.
E se eu o tivesse pegado, teríamos resolvido tudo.
Esperanza ilk kapuçinomu getirene kadar bende farklı biri değilimdir.
Antes da Esperanza me trazer um cappuccino, não funciono. É para esquecer.
Esperanza nasıl?
Que tal Esperanza?
Tita Rosaura'nın Esperanza ile ilgili... planlarına çok kızmıştı... Kız kardeşinin ağzından asla böyle iğrenç, tiksindirici... sözlerin çıkmamasını... dilerdi.
Tita ficou tão zangada com os planos de Rosaura para a filha que desejou que a irmã nunca tivesse deixado escapar palavras tão repugnantes, maldosas, indecentes e repelentes.
Ama sadece kendimizi düşünmemeliyiz. Ayrıca Rosaura ve Esperanza da var.
Não podemos pensar só em nós, existem a Rosaura e a Esperanza ;
Şu anda Esperanza da evlendi ve buradan ayrılıyor... arkadaşlara ihtiyacımız var.
Agora que a Esperanza se casa e nos vai deixar, precisaremos de companhia.
Esperanza olmadan, çok kötü görünecektir... Burada Pedro ile birlikte yaşaman.
Não estando a Esperanza não podes continuar a viver cá com o Pedro.
Esperanza ile evlenmesi ne kadar iyi değil mi?
Não é tão bom que se tenha casado com a menina Esperanza?
Esperanza, benim annem, balayından döndükten sonra... çiftlikten geri kalan şeyler arasından tek bulabildiği... şey bu yemek kitabıydı, bana ölürken bıraktığı.
Quando Esperanza, minha Mãe, regressou da lua-de-mel, apenas encontrou nas ruínas do que fora o rancho este livro de cozinha, que me deixou ao morrer.
Çünkü, her kimin Tanrı'ya küfrettiğini ve kitapları yalanladığını ve İsa'nın Mesih olduğunu reddettiğini duysak onun yüce ruhunu zaptetmek için geliriz.
Se alguém menciona a Deus, renega as Escrituras e de Cristo Salvador, voamos com a esperanza de conseguir sua alma gloriosa,
- Maurizio'yu. - Lânet olasıcalar. Burası Esperanza.
Isto é La Esperanza, onde vive Bradly.
Carla, Antonio'yu görmeye Esperanza'ya gitti.
É, er, Carla...? Carla saíu para Esperanza, para ver o Antonio.
Carla Esperanza'ya gitmiş.
Ela está em Esperanza.
Cipine ihtiyacım var.
Carla foi a Esperanza ver o Antonio.
- Carla Antonio'yu görmeye Esperanza'ya gitmiş.
Preciso do teu jeep.
Esperanza'da böyle güzel marşmelovları nerden bulursun?
- Alteias?
Bradley'le birlikte yaşıyor. Esperanza'da.
Vive com o Bradley em Esperanza.