English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ E ] / Etin

Etin traduction Portugais

413 traduction parallèle
Ataları - Kana susamış kurtlar, kan ve etin kokusuna gelir.
O odor de carne e sangue desperta o apetite do lobo - seu antepassado.
Bunca etin yanında patates yok.
Toda esta cerne e nenhumas batatas.
İnciyi bulduğumuzda ayaklarındaki etin soyulduğunu göreceğim.
Quando recuperar a pérola, farei com que lhe açoitem os pés.
Etin kokusunu almış olmalı.
Ele queria mesmo essa carne.
Etin üzerine tuz ekmeyi özledim dogrusu.
Sinto mesmo a falta de um pouco de sal na minha carne.
Etin büyük bir kısmını da çaldı.
E que roubou também a carne seca que estava ali.
Eğer bu etin bir parçasına bile dokunursan, sabah geldiğimde seni vururum.
Se tocar nesta carne, dar-te-ei um tiro no meio dos olhos.
Daha doğrusu, kimyasal terimlerle ifadelendirirsek, kimyasal tepkime etin bozulması durumuyla tam olarak aynıdır.
Eu devia dizer, quimicamente falando, porque a química envolvida, é a mesma que encontramos, na decomposição da carne.
Etin bozulması.
Na decomposição da carne.
Etin kokusunu alacak çukurun etrafını dolaşmaya başlayacak...
Ele vai cheirar a carne e vai começar a rondar o buraco.
Etin yanında beyaz kuşkonmaz alacağız. bir şişe de Chateau Lafite Rothschild'47.
A acompanhar, espargos brancos e uma garrafa de Château Lafite Rothschild 47.
Orda dillerin ışıldamasını ve etin nemli... çiçeğinin açılışını göreceksin.
Aí verás brotar o relâmpago das línguas, e flores vermelhas abrirem-se na carne.
Kan, ateş ve etin ötesinde bir şey.
Vai para além do sangue, da febre, da carne.
Çiğ etin senin üzerinde ne gibi etkisi var, Rosita?
Que efeito tem a carne crua em ti, Rosita?
O etin asiler için anlamını biliyordum.
Sabia o que os bezerros representavam para os rebeldes.
Şimdi niye beni buraya davet etin?
És meu hóspede. Porque me convidas agora para aqui?
Teslimatı yapana getirdiği etin parasını veriyordu... ama hükümetten fazla etin parasını alıyordu. Aradaki farkı da cebe indiriyordu.
Depois paga ao fornecedor pela entrega... cobra ao governo por uma carne que não existe... e embolsa a diferença.
Etin, kanın, kemiklerin, saçların, tırnakların, kulakların var.
És carne, sangue, ossos, cabelo, unhas e orelhas.
Siyah etin kemiklerinde çürüyene dek yardıma muhtaç ve ölerek, seyredeksin.
Tu irás observar, indefesa e a morrer, até que a tua carne preta apodreça nos teus ossos.
Bu İngiliz genci iki haftadır bir kutu etin üzerinde asılı duruyor.
O britânico que está há duas semanas suspenso, em cima de uma lata de carne de vitela estragada.
Balığın veya etin tadını alamıyorum.
Perdi o gosto! Não consigo diferenciar o peixe da carne!
Etin çürümesini önlüyor.
Não deixam a carne apodrecer.
İşte etin faturası, Bay Carnegie.
Aqui está a factura da carne, Sr. Carnegie.
Etin öz suyu ait olduğu yerde kalır.
Os sucos ficam onde devem.
Bak, önce etin en kötü tarafını, kemiğini ver, sonra gerisini.
Escuta, primeiro ofereces a pior carne, ossos e tudo mais, e depois o resto.
Etin gücü ve kudreti.
A força e o poder da carne.
Ölmüş etin olmadığı bir yemek, yemek sayılmaz.
Que refeição estaria completa sem um pouco de carne?
Etin içinden geçmiş.
Trespassou a carne.
Etin sağlam bir tıraşa ihtiyacı var, değil mi?
Precisas de uma navalha para esse toucinho.
Bedenindeki etin akıp gittiğini görmeye ne dersin?
Você gostaria de ver sua carne deixar o seu corpo?
Ve erimiş peynir, etin suyu ile karışır.
E o queijo fundido combina com os sucos deste bife suculento.
Etin... nasıl?
Como está a sua... carne?
Bakın, etin üzerine peynir koymuşlar.
Põem queijo na carne.
Hiç etin var mı?
Tens carne?
Sanırım sizin için gerçek kara etin tadına bakmanızın tam zamanı.
Acho que está na altura de partilhar com vocês a minha última dose da verdadeira Carne Preta,
Etin izdivacından sakının, çünkü...
Cuidado com a união da carne, pois aquilo..
Charles ve ben kısa zamanda etin eğilimleriyle ilgili anlaşmazlığa düştük.
Charles e eu logo divergimos sobre a disponibilidade da carne.
Çok değişik bir simya olayı gerçekleşiyor gibi görünüyordu. Sadece Tita'nın kanı değil... tüm benliği de... bıldırcının üzerindeki... gül sosunun içinde erimişti... ve tüm etin aromasını değiştirmişti.
Era como se, por um estranho fenómeno de alquimia, não apenas o sangue de Tita mas todo o seu ser se tinha dissolvido no molho de rosas, para dentro das codornizes, em cada um dos aromas do prato.
Dünyanın merkezinde gizli bir şarkı var, Joey. Etin içinde titreşen ustura gibi.
Há uma canção secreta no centro do mundo, Joey e soa como navalhas a atravessar a carne.
Etin nereden geldiğini sorma.
Não pergunte de onde vem a carne.
Bu insanlar ellerinde etin olmasını seviyorlar. Ama bu garip.
Aquela gente adora ter carne nas mãos, por qualquer motivo.
Sonunda etin peçesini indirmeyi başardın. ... hisleri koruyan tüm engeller ortadan kalktı.
Você quebrou os véus da carne e todas as almofadas que protegem os nervos.
Ucuz etin yahnisi!
Fancaria.
Etin ne sütün ne?
Qual é o problema?
Kokuları etin kokusundan bile daha keskin.
Sentimos o cheiro deles.
A a a, bak tatlım, eğer akşam yemeğine biftek olduğunu bilmelerini istiyorsan etin cızırdamasını duymalarını sağlamalısın.
Se quisermos que eles saibam que há bifes para o jantar, temos de os fazer ouvir a fritura.
Bu etin tadı pek iyi değil.
A carne não sabe bem.
Etin tadını aldı.
Agora sabe-lhe a carne.
Üstünü tamamen örtmüyor, o yüzden etin çevresi sertleşir, onu da kimse yemek istemez.
Não cobre tudo. a carne fica com uma crosta dura à volta. - - depois ninguém a quer comer.
Etin büyüklüğüne bakın.
Digo, olhem para o tamanho daquele assado.
Müşterilerimi kaçırmak mı istiyorsun! Etin üstüne öksürmesene!
Importas-te de não tossir na carne!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]