Farklı traduction Portugais
42,232 traduction parallèle
Henry'yle tanışınca farklı yollara saptım.
Isso acabou por ficar de lado quando conheci o Henry.
Lakin efendim sonrasında 1800 yılı boyunca farklı şekilde fevkaladelikler zuhur etmiş.
Mas, senhor, então veio o ano de nosso Senhor 1800. Excepcional mas de outra forma.
Farklı bir teklifim var.
Tenho uma sugestão alternativa.
Mekânınız da farklı görünüyor.
O teu quarto parece diferente.
Birazcık farklılık göster.
Ajusta um pouco os resultados.
Yerli halkla bin farklı savaş veriyorsunuz ve bu insanların başlıca ideolojik yaklaşımı, köylerinde yabancı asker istemiyor olmaları.
Estão a travar mil batalhas separadas com habitantes locais cuja posição ideológica principal parece ser que não querem soldados estrangeiros na aldeia deles.
Hepimize farklı yollarla zarar verdin.
Magoaste-nos a todos de maneiras diferentes.
Sonra da küçük şeytan, Skinner'a, Kral Kamehameha'nın * doğum günü anısına çiçekli bir tişört giymesini söyleyen farklı bir not daha gönderdi.
Depois os pirralhos enviaram ao Skin-ner um memorando diferente a dizer-lhe para vestir uma camisa floral em homenagem ao aniversário do Rei Kamehameha.
Çok farklı.
Tão diferente.
Biri saat 9'u 20 geçiyor diyor diğeri tamamen farklı.
Este marca 9h20, este não.
Eğer küçük bir çocukla yaşlı bir adam arasındaki farklı bilmiyorsa nasıl yapacak?
E tu não sabes a diferença entre um miúdo e um homem?
Tamamen farklı bir şeyden bahsediyorsun.
Estás a confundir as coisas.
Ama evli insanlar farklıdır.
As pessoas casadas são diferentes.
Bonnie'ye fazla yükleniyorsun diye benimle konuşmak istedi. Sonra konu farklı bir yere gitti.
Ele queria que tu desses descanso à Bonnie, e isso gerou uma discussão...
- Bu sefer durum farklı Bill.
- Não, isto é diferente, Bill.
Roy'a göre bu seferki farklıymış.
O Roy acha que isto é diferente.
Sen niye farklı düşünüyorsun?
Porque discorda disso?
O kadar farklı değil.
Não é assim tão diferente.
Fakat büyülü sözleri doğru söylemezsen Hiç bir farklılık yaratmayacak.
Mas não servirá de nada se a tua língua não está bem.
Her şey farklı olacak.
Vai ser diferente. - Tudo é.
Evet, ama farklı.
Sim, mas é diferente.
İkimiz de işaretleri farklı okuyoruz.
Ambos lemos os sinais de forma diferente.
Farklı bir adamdım.
Um homem diferente.
Teach, iyi bir savaşçı olsa da gemisi güçsüz durumda ve adamlarım kalabalık ve güçlü bir şekilde üç farklı yönden saldırabilir.
Teach é um oponente formidável, mas o navio dele está enfraquecido, e os meus homens conseguem atacar de três posições com maior número, com maior disciplina.
Motivasyon açısından... belki de hepimiz farklı şeyler tarafından yönlendirildiğimizi kabul etmek zorundayız.
Em termos de motivos, talvez todos teremos de aceitar que cada um está cá devido a coisas diferentes.
Ben öyle dedim ama herkesin mukavvası biraz farklı olacak.
Eu sei que disse isso, mas todas as cartolinas são diferentes.
Konuya dikkatimi çeken de endişeli ebeveynlerdi. Yani ben olaya farklı bir gözden bakıyorum, anlıyor musun?
Fui chamado à atenção sobretudo por pais preocupados e estou a trazer uma nova perspectiva, ouviu?
Ama suratın farklı göründü. Vücudunun şekli değişti.
A tua cara ficou diferente, o teu corpo mudou.
- Sana bu farklı diyorum.
- Estou a dizer é diferente.
Ve onunki farklı.
E é... diferente.
Ama daha tatlı, daha yumuşak, daha farklı.
Mas é mais doce, mais suave, mais estranho.
Biz de oturduğumuz yerden götümüzü yaya yaya yargılarız. Ve onun yerinde olsak bir şeyi farklı yapacakmış gibi davranırız.
E nós observamos, julgando-a como queremos, fingindo que agiríamos de outra forma no lugar dela.
Her inanç, her mezhep ve her tarikat gözlerini kapatıp, dua ettiğinde farklı bir surat görüyor.
Cada crença, confissão e denominação vê um rosto diferente, quando fecha os olhos para rezar.
Yaşam ile ölüm arasındaki çizginin iki taraftaki farklılığı ölçülebilirmiş gibi.
Como se a diferença entre um lado da fronteira e o outro pudesse ser quantificada.
Senin ölümün farklı bir çeşit.
A tua morte é diferente.
Benim ölümüm nasıl farklı?
- Diferente como?
- Abi, adam farklı!
- Ele está diferente.
Baba buna temize çekilmiş farklı sayfalar diyor.
O pai chama-lhe "distinções de autorização".
- Farklı deli gömlekleri olmalı.
- Devia ser diferente, coletes de força.
Buradayken ne yapmamız gerektiğini öğrenmedikçe başka bir yerde neden farklı olacağını düşünüyoruz ki!
Não sei porque pensamos que será diferente noutro sítio, a menos que aprendamos o necessário aqui.
Ama ya bu varoluşun farklı bir boyutuysa?
Mas... E se for outro plano desta existência?
Rastlantısal şeyler. Farklı dövmeler gibi.
Coisas aleatórias, como tatuagens diferentes.
Başka bir yerde neden farklı olacağını düşünüyoruz ki!
Não sei porque pensamos que será diferente noutro sítio.
O farklı bir yerde.
Ele está noutro sítio.
Göz önünde olmanın ve farklı hayran kitlelerine kendinizi tanıtmanın yolunun bu olduğunu biliyordum. Sosyal etkinliklere katılmak ve farklı bir ışık altında giyinikken görünmek önemliydi.
E eu sabia que essa é a forma de permanecer relevante, de me promover para vários tipos de fãs e de comparecer numa circunstância social de outra forma, com as roupas vestidas.
Seks yapmadığım ya da çıplak olmadığım ne kadar çok iş alırsam, farklı yollara gidebilirdim ve bir gün hayatım olacak bir şeye başlayabilirdim.
Quanto mais coisas eu pudesse fazer em que não estivesse só a foder ou a aparecer nua, mais poderia expandir a minha área de atuação e começar a entrar naquela que, um dia, seria a minha realidade,
Bir adamın, beni gördüğünde duyduğu rahatlık, bir sporcuyu gördüğü zamankinden çok farklı.
Há um à vontade muito diferente quando um homem me vê a mim, do que quando vê um jogador de futebol ou de basquetebol.
Sepette her zaman farklı yumurtalar bulunduruyorum, ne olur ne olmaz diye.
Sempre tive muitos ovos dentro da cesta e coisas em que me apoiar.
Karıştırmıyorlar, farklı isimleri var.
Não misturam. Usam nomes diferentes.
40'lı, 50'li yıllarda büyüdüm, o zamanlar farklı bir ülkeydi burası.
Eu fui criado nos anos 40 e 50, quando este país era um sítio diferente,
Kız sana farklı birşey mi söyledi?
A rapariga disse-te o contrário?