Fazla traduction Portugais
123,402 traduction parallèle
- Neymiş? Bence İngilizce öğretmek yerine daha fazla Korece öğrenmelisin.
Acho que em vez de ensinares inglês, devias...
- Fazla kalmayacaklar.
Eles não vão ficar.
Seni fazla baştan çıkarmasına izin verme ama.
Cuidado para não se deixar seduzir.
Mahallemizde çok fazla genç aile var şu an.
Agora há imensas famílias jovens no bairro.
Babam çok fazla abur cubur yememden hoşlanmaz.
O pai não gosta que eu coma muita comida de plástico.
Kesinlikle daha fazla kafa uçurmamız gerek.
Devíamos estourar miolos com mais frequência.
Bunu çok uzun zamandır iple çekiyordum çünkü beni, günün her anını Byron'la geçirmekten daha fazla mutlu edecek bir şey olamaz.
Há muito tempo que anseio por isso, porque nada me faz mais feliz do que estar com o Byron a cada minuto de cada dia.
Ama kıçın eğmek için fazla büyük.
Mas o teu cu é muito grande para inclinar.
Uzun saatlerden, fazla mesaiden bahsediyorum. Yaz aylarında izin de yapmadık.
Falo de horas extraordinárias, horários prolongados e não tiramos férias no verão.
Fazla mesaiden.
Horas extraordinárias.
Tamam... Fazla erken oldu.
Tudo bem... cedo demais.
Yani, daha fazla kesinti.
Precisamos de mais cortes.
Sana altı ay daha maaş ödeyeceğim. Ben "etraftan" daha fazla bir konumdaydım.
Fui teu sócio.
- Yok hayır. Senin içinden çok fazla kaçtığında.
É quando demasiado passa por nós.
Akademik kariyer yapmak için kendime çok fazla özsaygım var. O yüzden ilk söylediğim saf dışı kalıyor.
Demasiado amor-próprio para ser académica.
Parayı saklaması mı yoksa bu kadar fazla parası olması mı?
Ele ter escondido o dinheiro ou ter tanto para esconder?
- Hayır, o değil. Carolina soslarında çok fazla sirke var.
Não, esses são muito avinagrados.
Ama son zamanlarda çok fazla serum kullanıyorsun.
- Sim. Mas tens-lhe dado bem na intravenosa.
İhtiyara çok fazla yüklenme.
Não sejas tão dura com o teu velhote.
Benim yüzümden. Fazla uzağa attım.
Culpa minha, força demais.
Fazla umutlanma.
Não alimentes muitas esperanças.
Komite en fazla insana en fazla faydayı getirecek yeri seçti.
A Comissão escolheu o local que trará mais benefícios a mais pessoas.
Günün aydınlığı şu an benim için fazla parlak.
E a luz do dia é demasiado brilhante para mim agora.
Dinle... Axe Capital'deki işine döndüğünü duyunca fazla tepki verdiğimin farkındayım.
Olha sei que não reagi bem quando soube que ias voltar à Axe Capital.
Ne eksik ne fazla.
Mais ou menos.
Eğer daha fazla olsaydı. İnişte sıkıntı yaşamazdım.
Se houvesse mais, não tinha problemas na aterragem.
Benim fazla zamana ihtiyacım yok, dünyanın uzun yaşamama ihtiyacı var.
Eu não preciso de mais tempo. O mundo precisa de mim para ter mais tempo.
Hayatımda çok fazla kayıp yaşadım.
Sofri uma grande perda na minha vida.
Bana bir güzellik yap da ona fazla yüklenme.
Faz-me um favor, e deixa esta passar.
Gerçek şu ki tek bir dövüşte çoğu baronun savaşlarında öldürdüğü adamdan daha fazla insan öldürdük.
Matámos mais homens em combate do que Barões na guerra.
Bir taneden fazla mı?
Vítimas? Plural?
Bin yaş daha genç olsaydım, yine de senin için fazla yaşlı olurdum.
Se eu fosse mil anos mais novo, ainda seria demasiado velho para si.
Dış görünüşünüzle fazla ilgilenmeniz, iç dünyanızın gizlenmesine neden olur.
Demasiada contemplação no vosso eu exterior esconde o vosso eu interior.
Muhtemelen birden fazla vardır.
Há mais que um, provavelmente.
Mozanitin, vampirlerin güneşten kaçmalarına olan etkisi üzerine pek fazla çalışma yapıldığını sanmıyorum ama...
Duvido que existam muitos estudos sobre como a moissanite reverte os efeitos do sol em vampiros.
Daha önce dışarıda 20 dakikadan fazla dayanan oldu mu?
Ninguém passou mais de 20 minutos fora daqui antes?
Ama sen... Sen daha fazla zamanı hak ediyorsun.
Mas mereces mais tempo.
Bunu merak etmemek için fazla zekisin.
És demasiado inteligente para não teres ficado curiosa.
Tamam, bunu daha fazla yapmak istemiyorum.
Não quero mais fazer isto.
Ancak bunun için daha fazla endişe etmene gerek kalmayacak.
Mas não precisa de preocupar-se com isso muito tempo.
Bu epey fazla.
Isso é muito.
- Daha fazla oynamak istemiyorum.
Já não quero brincar mais.
Hibrit iki kilometreden fazla yol katederek...
O Híbrido cobriu mas de dois quilómetros na superfície.
Öyleyse fazla düşünmeyin.
Ainda bem. Então não vamos pensar demasiado nisto.
Orada 100'den fazla var.
Há mais de 100 lá fora.
- Kendini daha fazla sıkıntıya sokma!
Acalme-se!
Çünkü çok fazla kedi gibiydin
- Eu tenho, portanto...
İnandığımdan daha fazla,
Quanto mais acredito, mais sei que é responsabilidade minha salvá-los.
Bildiğimden daha fazla bu onları korumak benim sorumluluğum... ve ben şu ana kadar hiç bu kadar korkmamıştım.
e nunca tive tanto medo.
Çok fazla arkadaşı var.
Ele tem muitos amigos.
Şimdi öldürmek için daha fazla sebep var.
Mais uma razão para o matar agora.