Filistin traduction Portugais
529 traduction parallèle
- Filistin.
- Palestina.
Bir sığınak olarak Filistin mi, yoksa Yahudi devleti için bir hareket olarak Siyonizm mi?
Palestina como refúgio ou o Sionismo como luta por um Estado judeu?
- Filistin yasalarına mı?
Uma lei filisteia?
Filistin Prensliği'ne bağlı Dan'ın ordusunun başı Gazze Saranı Majesteleri'ne saygılarını sunar...
O senhor Arthur, governador militar de Dan, príncipe da palistina, Emite cumprimentos ao saran de Gaza,
Filistin Prensi..
Príncipe de Philistia,
- "Bu gece Filistin kadırgasıyla yola çıkarsın."
- "Partes hoje na galé da Palestina."
Filistin'de.
Na Palestina.
Hala Filistin'de, ölen adamın müritleriyle beraber olmalı.
Ainda deve estar na Palestina, com os outros seguidores do homem morto.
Senin hatırına, Tribününü Filistin'den geri getirdim.
Por ti, mandei vir o teu tribuno da Palestina.
Son mektubu Filistin'in Celile denilen köyündendi.
A sua última carta era duma aldeia da Palestina, chamada Caná.
Bu Hindistan, Vietnam, Filistin, Filipinler, Güney America, Irak ve bir çok yerde mültecilerin hayatı hakkında global ilgiye yol açtı.
O livro tenta despertar a consciência mundial sobre o dia a dia de todos estes refugiados, da Índia, Vietnã, Filipinas... da América Latina, Palestina, Iraque... e de muitos outros lugares.
İSA'DAN SONRA İsa'dan sonra Filistin'in güneyi, Yahudiye bir asır Roma egemenliğinde kaldı.
No Ano do Senhor a Judeia, durante quase um século, esteve sob o domínio de Roma.
Yahudiler Filistin'e gitmek için Avrupa'dan gemiye biniyor sonra İngilizler hepsini yakalayıp buraya gönderiyor.
Sabe, os judeus fretam um navio para ir da Europa à Palestina. E os britânicos prendem o navio e mandam todos para cá.
Araplar Filistin'de istemiyor onları, İngilizler de istemiyor ama getiriyorlar.
Os Árabes não os querem na Palestina. Os Britânicos também não os querem aqui.
Sizi görme şansım olmadan Filistin'den atandığım için de üzgünüm.
E sinto ainda mais ter sido transferido da Palestina... antes de poder vê-la.
Ve Filistin seyahati fazla geldi.
A viagem à Palestina foi demais.
Filistin'i senden önce göreceğim.
Verei a Palestina antes de vós.
Filistin'de hakkınızda iyi şeyler duyduk, Bay Mandria.
Ouvimos boas coisas a seu respeito na Palestina.
O 611 kişiyi olduğu gibi Filistin'e göndereceğiz.
Levaremos esses 611 desta ilha para a Palestina.
Birleşmiş Milletler mevcut oturumunu tamamlamadan Filistin meselesini oylayacak.
A ONU vai votar a questão palestina... antes do fim desta sessão.
İngilizleri İngiltere'de, Yahudileri Filistin'de görmek istiyorlar.
Querem os ingleses na Inglaterra, os judeus na Palestina... e os cipriotas em Chipre.
Filistin'e ulaşabilir mi?
Este traste chega até a Palestina?
Böylece Filistin'e gitmelerine gerek olmazdı.
Desde que não acabem na Palestina.
Belki Filistin'de.
Talvez na Palestina.
Yükleme sırasında Filistin idari personelini emrime vermesini emredebilir misiniz?
Pode ordenar-lhe que coloque... toda a sua equipe à minha disposição?
En yakınınızdaki Filistin nöbetçi kulübesine başvurun.
Apresentem-se imediatamente num local de controle.
Doğruca Filistin'e gidiyor!
Não vai para Hamburgo. Vai para a Palestina.
Amerikalı bir kaptan ve tayfayla Filistin'e gidiyoruz ve yolcu sayımız 611.
Vamos para a Palestina com um capitão e equipamentos americanos... e 611 passageiros a bordo.
Kuzey Afrika, Suriye, Lübnan, Filistin.
África do Norte, Síria, Líbano e Palestina.
Ve Kitty, Filistin'e gidiyoruz!
Kitty, vamos para a Palestina.
Karen, Filistin'in nasıl olduğunu bilmiyorsun.
Karen, não sabe como é a Palestina.
O zaman seni Filistin'e ben götüreyim. Bir yolunu bulurum.
Então deixe-me levá-la para a Palestina.
Filistin'e gitmemize izin vermesini söyle.
Diga-lhe para nos deixar ir para a Palestina.
Haganah tarafından seçildiniz Filistin'e kaçabilmek ve dünyaya bir mesaj verebilmek için.
Foram escolhidos pelo Haganah para este navio... para que a vossa fuga até à Palestina tivesse um sentido para o mundo.
Ya Filistin'e gideriz, ya da burada ölürüz!
Ou vamos para a Palestina, ou morremos aqui.
Filistin Britanya mandası altında ve konu Birleşmiş Milletler'de görüşülüyor. Bu da bizi bölgede barışı korumaktan sorumlu tutuyor.
A Palestina é um mandato britânico imposto a nós... pela Liga das Nações... o que nos torna responsáveis pela paz nessa região.
Bakın ben mandadan fazla anlamıyorum ama Yahudilere Filistin'de bir vatan sözü verildiğini biliyorum.
Não sei muito a respeito do mandato. Mas sei que prometeram aos judeus um país na Palestina.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu raporunu hâlâ açıklamadı.
A comissão da ONU sobre a Palestina ainda não entregou o seu relatório.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu Flushing Meadow'a ulaştı. Ve şimdi toplantı için son önerilerini hazırlıyorlar.
A comissão da ONU sobre a Palestina chegou em Flushing Meadows... e está preparando sua recomendação final para a assembleia.
Dov Gruner ve Filistin grubundaki üç lider bugün Acre hapishanesinde asıldı.
Dov Gruner e três outros líderes do Irgun na Palestina... foram enforcados hoje na prisão de Acre.
Birleşmiş Milletler Filistin Komisyonu genel kurula sunacağı öneriyi hâlâ erteliyor.
A comissão da ONU sobre a Palestina ainda está adiando... o seu parecer para a Assembleia Geral.
Biliyorum. Filistin'de bulundum.
Eu sei, estive na Palestina.
Benimle Filistin'e gelecek ya da bu gemide beraber öleceğiz.
Ele irá comigo até a Palestina, ou morreremos juntos neste navio.
Bu insanlardan nefret ediyorsan neden onlarla Filistin'e gidiyorsun?
Se odeia tanto esta gente, porque vai para a Palestina com eles?
"Majestelerinin hükümeti, bu gereksiz ıstıraba tanık olamadığı için Olmpia'nın Filistin'e gitmesine izin vermiştir. Yolcularını Haifa Limanı'nda indirecektir." Bu kadar.
"O governo de Sua Majestade não quer ver sofrimento desnecessário... e dá permissão ao Olympia para ir à Palestina... e desembarcar seus passageiros no porto de Haifa."
Sizlere Bay Barak Ben Canaan'ı takdim etmek isterim. Filistin için Yahudi İdari Birliği Komite Üyesi.
Tenho a honra de apresentar o Sr. Barak Ben Canaan... membro do comité executivo... da Agência Judaica para a Palestina.
Buraya Filistin'e bir Yahudi anavatanı kurmaya geldiniz.
Estão aqui para construir um país Judeu na Palestina.
Sevgili çocuklar, ben Filistin'e geldiğimde 47 yıl önce küçük keklerin verildiği müzikli karşılamalar yoktu.
Moços e moças, quando vim para a Palestina há 47 anos... não havia recepção musical com bolinhos.
- Yani Filistin'de mi?
Aqui, na Palestina?
- Filistin domuzu!
Porcos filisteus.
Unutmayın, Filistin'de bulundum.
Lembre-se, estive na Palestina.