English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ F ] / Fırın

Fırın traduction Portugais

5,089 traduction parallèle
Hindiyi fırından çıkarır mısın?
Podes tirar o peru do forno?
Hindiyi fırından çıkarır mısın?
Podes tirar o peru do forno.
Fırındasın.
Tu ficas na sala do forno.
Artık "Sıfırıncı Hasta" olarak adlandırılan laborant... yanlışlıkla ALZ-113 isimli retrovirüse maruz kaldı. Bu ilaç... Alzheimer'ın tedavisi için şempanzeler üzerinde deneniyordu.
O técnico de laboratório conhecido como paciente zero... foi exposto acidentalmente ao retro vírus ALZ-113... um medicamento para a doença de Alzheimer testado em chimpanzés.
Red Hook'a, Terry'nin Köy Fırını Dükkanı'na gelin. Family Circle dergisinin doğduğu yere...
Venha à confeitaria do Terry em Red Hook, casa do "círculo familiar"...
Burası sıfır, siz sıfırın altına düşmüşsünüz.
Aqui é zero, você foi abaixo do zero.
Bay Fırıncı hayatımızı kurtardınız.
Sr. Padeiro, salvou as nossas vidas. Tome.
Fırıncının karısı kuleden tüydüğü zaman balonun ikinci gecesi Sindirella prensten bir kez daha kaçtığında ortalık iyice karışmıştı.
Enquanto a mulher do Padeiro fugia da torre, a segunda noite do Festival transformava-se num caos... Para! ... quando a Cinderela, uma vez mais, fugiu do Príncipe.
Şafak söktüğünde fırıncı ve karısının cadının lanetini yok etmek için bir günü kalmıştı.
Quando amanheceu, o Padeiro e a sua mulher já só tinham um dia, para reverter a maldição da Bruxa.
Acele eden fırıncının karısı göğe doğru yükselen ikinci fasulye sırığını fark etmedi.
E com a pressa, a mulher do Padeiro não reparou que um segundo feijoeiro trepava até aos céus.
Günün birinde fırıncıyla karısı dükkânlarındayken cadının biri çocuk sahibi olmaları için fikir verip yol göstermiş.
Guia-os pelo caminho As crianças brilharão
Yastık kılıfını fırından al.
- Tire os cupcakes do forno.
Fırın.
Incinerador.
Sıfırın altında bir buzdolabı ve bir de dondurucu. Her ikisi de enerji yıIdızlı ve Kosher sertifikasına sahip - Eğer siz Sammy Davis Junior'sanız tabi.
Temos um frigorífico Sub-Zero com congelador, ambos com certificação energética e kosher, se forem o Sammy Davis Jr.
Hayır, sırtında fırın var.
Ela está com o fogão nas costas.
- Bu iş kırk fırın ekmek ister.
Requer uma aldeia. Não traias.
Neredeyse ekmek fırınlarının sıcaklığını hissedebilirsin.
Quase podemos sentir o calor dos fornos de pão.
- Fırını kullanamaz mıyız?
- Não dá para usarmos uma extensão?
Altta iki tepsili konveksiyonel fırın var.
Duplo forno convencional por baixo.
- Burası Texas'ın eski tip barbekü fırını.
Este é o Texas Gee Barbecue.
Hani başın bazen fırıl fırıl döner ya?
Sabes quando o cérebro entra em espiral?
E sınıfı B-24'ün radarı nerede konumlanır?
Onde está o radar nos B-24 de classe E?
Sizin adınıza seçeceğiniz herhangi bir vakıf için bağış yapmaya hazırız.
Ficaremos felizes em fazer uma doapção para uma instituição de caridade da sua escolha.
Bazen sığınak fırtınanın tam ortasındadır.
Por vezes, encontra-se um santuário no'olho'da tempestade.
Webster yağdırıcıyı dört saat içinde fırlatacaklarını söylemişti.
O Webster disse que seria lançada dentro de quatro horas, e isso foi...
Birinci sınıf bölümü kapanmıştır.
A classe executiva está fechada.
Tekrar ediyorum, birinci sınıf bölümü herkese kapanmıştır.
Repito : a classe executiva está fechada para todos.
Dylan fırsatları değendirip kendi cebinden dünyayı dolaşmış ve rahat bir yaşam tarzı yaşamıştır ancak bu konudan Conrad'ın bihaberdi.
às suas próprias custas, algo de que Conrad nada sabia.
Bana biraz fırsat tanır mısın.
- Só um. Dá-me um pouco de espaço.
Titus Takımı Fırtına Takipçileri ve Belgeselciler... savurduğu dört liselinin ölümüne yol açtı. Ortabatı'nın bu kısmında hortumlar yaygındır ancak bunun farklı olduğu hemen görülüyor.
Os tornados são comuns no Midwest, mas viu-se logo que este era diferente,
Sizin bulunduğunuz bölgede uygun frençayzing fırsatlarımız var ama dükkan satın alma önemli miktarda ön yatırım gerekiyor.
Temos diversas oportunidades de franchise disponíveis na sua área. Mas adquirir uma loja requer um investimento antecipado significativo.
Hayır, sen sınıfın bir numarasısın.
De maneira nenhuma, você é o melhor.
EN BUYUK * * * F E N E R B A H C E * * *
Tradução e Legendagem : Shina69 Sincronização :
Chris Ryan'ın eyalet gol rekoru, De La Salle'in 7'ye sıfır öne geçmesiyle devam ediyor.
O percurso histórico de Chris Ryan para o recorde de touchdowns continua com mais um touchdown, quando De La Salle lidera por 7-0.
Çeviri : Mert Yıldız Keyifli Seyirler.
E S C U R A F O I A N O I T E
EN BÜYÜK * * * F E N E R B A H Ç E * * *
Sincronização : FMGRM - Art Subs - 6 anos a fazer arte para si!
EN BÜYÜK * * * F E N E R B A H Ç E * * *
- Art Subs - 6 anos - "Felizes para sempre" consigo! - Legenda - Durekian + Krica05 - Revisão e alteração - Hirschen + Hawkeye147
Charm sınıfı İtiraz Kurulu kanıtlamaktadır bir yoluydu O benim edep üzerinde çalışıyordu.
As aulas de etiqueta eram uma forma de provar à Comissão de Recurso que estava a trabalhar nas minhas boas maneiras.
Zayıf insanın elinden her şeyi alınır.
O mais fraco fica sem nada.
Sense onu fırlatıp attın ve onu senin çöp kutunda bulduğumda cidden kalbim kırıIdı.
E tu deitas-te o fora. Achá-lo na tua lata de lixo partiu-me o coração.
Buradaki koyu renk arka plan üstüne uygulanan merkezden uzaklaştırılmış parlak beyaz sütuna vuruldum sol üst köşedeki kızıl ve koyu sarı tonlarıyla tezat oluşturuyor ki bu da Tanrı'nın varlığıyla tezat halinde ki bu da bize en çalkantılı ve bedbaht ölümlerde bile bir umut olduğunu fısıldıyor.
Chama-me a atenção a coluna em branco em posição minimamente descentralizada, aqui... aplicada sobre um fundo escurecido, em pastel, contrastando com o escarlate e ocre do canto superior esquerdo... que por sua vez contrasta com a presença de Deus... a revelar-nos que a esperança existe mesmo diante de mortes tão atrozes e ilimitadas.
Hayır, sınıfında.
Não, na sala.
Evet, iki yıldır birinci sınıf öğretmenliği yapıyorum.
Sim. Há dois anos que dou aulas a turmas do primeiro ano.
Hayatımın yarısı bitti sayılır ama eIde var sıfır.
A minha vida já vai a meio e não tenho nada que se veja.
Bu sefer sopayı savurdum adama vurdum ve sopa kırıldı. Sopadan fırlayan tahta kıymık adamın taklavatına saplandı.
Só que desta vez, mal levanto o taco e lhe acerto em cheio, o taco parte-se... e espeta-lhe umas lascas mesmo nos tomates.
O rakamın sıfırı atılmış halini alacaksın. Bu yine de seni çok şanslı bir adam yapar.
Retira um zero desse número... e ainda te podes considerar um grande felizardo.
Hayır, sadece daha iyi bir suçlu sınıfına alışkınım.
Não, estou só habituado a criminosos com mais classe.
EN BÜYÜK * * * F E N E R B A H Ç E * * *
La petite mort Tradução : a pequena morte Definição ( em calão ) : orgasmo
Şimdi, eğer o duvarın üzerinde durup bir başka ok fırlatırsanız önünüzde aynı iki olası sonuç olacaktır :
Agora, se do cimo dessa parede for disparada outra seta, os resultados possíveis serão sempre os mesmos dois :
Ok ya uzayın derinliklerinde sonsuza dek uçacak ya da üzerinde durup bir başka ok fırlatabileceğiniz engele çarpacaktır.
ou voa para sempre para o espaço ou bate nalgum limite, de onde poderá disparar mais uma seta.
Bu tarz fırsatları görmeye kendini alıştırırsan belki kendi ayakların üzerinde durup benim için çalışmaya başlayabilirsin.
Se te conseguires aperfeiçoar, para ver estas oportunidades talvez te consigas levantar e começar a trabalhar para mim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]