Galileo traduction Portugais
174 traduction parallèle
Bir yanıt bulursan, adın Galileo, Edison ve O'Shaughnessy ile birlikte tarihe geçecek.
Se não arranjares uma solução, o teu nome vai ficar na história, como o do Galileu, o do Edison e o do O'Shaughnessy.
- Galileo'yu duydun mu hiç?
- Alguma vez ouviu falar de Galileu?
- Elbette, Galileo'u duydum.
- É claro que já.
- Galileo'u duymuş mu hiç?
- Ela já ouviu falar dele?
500, 600 yıl önce Bu Galileo kulenin tepesinden 2 tane taş attı biri büyük, diğeri küçüktü
Há 500 ou 600 anos este Galileu jogou duas pedras da torre uma grande e uma pequena...
Enterprise, burası Galileo.
Enterprise, fala da Galileu.
Kaptan'dan Galileo mekiğine.
Vaivém Galileu, fala o Capitão.
Kaptan'dan Galileo'ya.
Capitão à Galileu.
Galileo'dan Enterprise'a.
Galileu a Enterprise.
- Galileo ile bağlantı kur.
- Analise a Galileu.
Bay Boma, beraber Galileo'ya dönelim.
Sr. Boma, volte comigo para a Galileu.
Eğer Galileo o gezegendeyse, ben...
Se a Galileu está no planeta, eu...
Enterprise, Galileo konuşuyor.
Enterprise, daqui Galileu.
Bayan Galileo'yu olukta oynadım Bayan İsa'yı jeolojik bir yarıkta oynadım.
Representei Miss Galileu num canal e representei a Mrs. Jesus Cristo num sinclinal geológico.
Ama Galileo sayesinde, sanki 350 metreymiş gibi gelecek bize.
- Oito. Mas, graças a Galileu, parecer-nos-ão 400 metros.
Venüs'e teleskopla bakan ilk kişi, 1609'da Galileo olmuştur.
O primeiro a observar Vénus através de um telescópio foi Galileu em 1609.
Hollanda'nın Leyden Üniversitesi İtalyan bilim adamı Galileo'ya profösörlük teklif etti ki kendisi katolik kilisesi tarafından..... işkence edilerek, Dünya'nın Güneş etrafında döndüğünü ve düz olmadığını savunmaktan vazgeçip eski doktrinleri kabul etmeye zorlanmıştı.
A Universidade Holandesa de Leyden, ofereceu um lugar de professor a um cientista Italiano chamado Galileu, que a Igreja Católica tinha forçado, sob a ameaça de tortura, a abjurar a opinião então herética, de que era a Terra que se movia em torno do Sol e não o inverso.
Galileo'nun Hollanda ile yakın bağları vardı.
Galileu mantinha relações estreitas com a Holanda.
İtalya'da, Galileo keşfettiği dünyaları anlattı. Giordano Bruno başka zeki yaşam topluluklarını tartışmaya açtı.
Na Itália, Galileu anunciara outros mundos, e Giordano Bruno imaginara outras formas de vida em outra parte.
Saturn'ü teleskopla ilk kez Galileo gözlemlemişti.
Saturno foi vislumbrado pela primeira vez através do telescópio por Galileu.
Galileo, burası sızma timi.
Fala a Força de intervenção. Corram.
Galileo, durum çözülene kadar güvenli bir yerde bekleyin.
Sugere-se que procurem abrigo até a situação estar segura.
Galileo'yu öğretmek için dersi değiştirdi.
Mudou a aula para nos ensinar sobre Galileu.
Galileo istasyonunu planlayanlardanım.
Colaborei na estação espacial Galileu.
- Galileo kimdir?
- Quem é Galileu?
Newton, Galileo, Einstein, Stephen Hawking. Tüm bu adamlar, beynin özel merkezlerine girişi sağlayan değişik düşünme biçimleri gösteriyorlardı.
Newton, Galileu, Einstein, Stephen Hawking, todos têm modos de pensar que sugerem o acesso a centros cerebrais especiais.
Galilée sıraya!
Ao teu posto, Galileo!
Galileo, Dünya üzerindeki manevralarına başladı.
Galileo vai a caminho de outro mundo.
1995'in Aralık ayında, Galileo Uzay Aracı Jüpiter'e yapacağı kamikaze dalışına başladı.
Em Dezembro de 1995, Galileo começou a sua descida suicida para Júpiter.
Galileo'nun bulut ve yağmur tespit edeceği, Jüpiter'in sırlarını çözeceği tahmin edilmişti.
Esperara-se que Galileo detectasse nuvens e chuva, e descobrisse segredos do clima de Júpiter.
Jüpiter bulutlarla kaplı olsa da, Galileo bir talihsizlik sonucunda bulutlar arasındaki dar boşluklardan birine denk gelmişti.
Embora Júpiter esteja coberto de nuvens, Galileo teve o azar de cair numa estreita fenda entre elas.
Anlaşılan Galileo, Jüpiter'in çöllerinden birine düşmüştü. Farklı bir yere gitmiş olsaydı yağmur bulabilirdi.
Parece que Galileo caiu num deserto de Júpiter, e que, se tivéssemos ido a outro local, encontrávamos chuva.
Atmosferin derinliklerine inildikçe Galileo rüzgârın şiddetlendiğini fırtınaların güçlendiğini tespit etti.
Ao afundar-se mais na atmosfera, Galileo detectou que os ventos se agitavam e que o clima estava a ficar mais turbulento.
Alçalmaya başladıktan 3 saat sonra Galileo, Jüpiter'in sıcak merkezine yaklaştı.
Três horas após começar a descida, Galileo foi longe demais no interior fervente de Júpiter.
Aşağı düşmesini önleyecek bir kuvvet yoktu. Jüpiter'in iç yapısındaki yüksek sıcaklıklar sonuçta aracın eriyip buharlaşmasına sebep oldu. Bugün, Galileo, Jüpiter'in atmosferinin bir parçası.
Não havia flutuabilidade para impedir a queda, por isso as elevadas temperaturas no interior fizeram com que a sonda derretesse e se evaporasse, e hoje, a sonda Galileo faz parte da atmosfera de Júpiter.
Galileo uzay aracı Jüpiter'e doğru yola çıkmadan önce hayatın uzaydan tespit edilip edilemeyeceğini görmek için aşağı doğru baktı.
Antes da sonda Galileo ir a Júpiter olhou para a Terra para ver se podia detectar vida do espaço.
Galileo bize, bir gezegende hayat olduğunu gösteren işaretlerin moleküler izlerinin gerçekten var olduğunu gösterdi. Bunlar ayırt edebilir şeylerdi. Bu da bize, başka gezegenlerin atmosferlerinde benzer izler aramamız için cesaret verdi.
Galileo mostrou-nos que as assinaturas moleculares que pensamos indicarem vida estão mesmo lá, por isso deu-nos alguma confiança ao buscar assinaturas semelhantes em atmosferas doutros planetas, podermos saber se há lá vida ou não.
Galileo'nun 1600'lü yıllarda keşfetmesinden beri haklarında pek bir şey öğrenemediğimiz bu 4 ışık noktası ; 48 saat içinde haritalayıp, araştırıp detaylandırabileceğiniz tam teşekküllü gezegenlere dönüştüler.
Estas coisas passaram de quatro pontos de luz, que compreendíamos apenas um pouco melhor que Galileu, quando os descobriu, a mundos inteiros que se podiam desenhar e estudar em 48 horas.
17. yüzyılda, Floransalı Galileo göğe ilk teleskopu doğrultana ve bilimsel bir dönüm noktasını kaydedene kadar Güneş mükemmelliğin simgesi olarak kabul edildi.
O sol continuou a ser um símbolo de perfeição até que um florentino do século XVII chamado Galileu apontou pela primeira vez um telescópio para o céu, e registou instantaneamente o primeiro marco científico.
Galileo'nun yaptığı şey ilk kez teleskopla bakmak ve Güneş'in kusursuz olmadığını keşfetmekti.
Galileu utilizou o telescópio pela primeira vez, e descobriu que o sol não era perfeito.
Galileo, birkaç hafta boyunca güneş lekelerinin yüzeydeki hareketini izledi ve Güneş'in döndüğünü fark etti.
Galileu observou as manchas a moverem-se pela superfície... e percebeu que estava a girar.
Galileo'nun görüşleri Güneş'imizin doğası hakkındaki spekülasyonları arttırdı.
A descoberta de Galileu aumentou as especulações acerca da verdadeira natureza do sol.
Galileo'nun Güneş lekelerinin yüzeyde meydana gelen Dünya büyüklüğünde yırtılmalar olduğu keşfedildi.
As manchas eram rasgos do tamanho da Terra na superfície.
Bunun cevabı, güneşimizin görünmeyen yüzünde yatıyor. Bu keşfin anahtarı da, Galileo'nun Güneş lekeleriydi.
A resposta está do lado invisível do nosso sol, e mais uma vez as manchas solares levaram à resposta.
Ama 20 yıI sonra Galile isimli başka bir uzay aracı daha yakından bakmak için geri gitti.
Mas 20 anos depois, outra nave, o Galileo, voltou, para ver mais de perto.
Her şey planlandığı gibi giderse, Galile uzay aracı, görevini ve asrı, o zamana kadar sergilenen en nefes kesici gösterilerden birini yaparak tamamlayacak.
Se tudo for conforme o previsto, a sonda Galileo terminará a sua missão, e o milénio, com uma das habilidades mais incríveis de sempre.
Galileo'yu hatırlıyor musun?
Lembra-se de Galileu?
Bu tarihe geçmem için bir fırsat Galileo, Newton, Pasteurile yanyana durmak için şans...
É a minha oportunidade de ficar na História, ao lado de Galileu, de Newton, de Pasteur.
Ta Galileo'dan Sir Isaac Newton'a hatta hayvanlar krallığına kadar.
De Galileo a Sir Isaac Newton. E até no Reino Animal.
Augustine çok zeki bir adamdı. Zamanın, bilimsel anlamda düzenin bir parçası olduğuna ilişkin tartışmaların olduğu - ki sanırım ilk Galileo idi bunu tartışan - binlerce yıl öncesine bakmak harika bir şey.
Agostinho foi um homem muito inteligente e é maravilhoso, analisando os milhares de anos de especulação sobre essas coisas, que o tempo, penso primeiro com Galileu, tornou-se parte do ordinário... âmbito da ciência.
Galileo zamanı fiziksel yöntemlerle ölçmeye çalışan ilk insandı.
Galileu foi a primeira pessoa que tentou mensurar o tempo durante um processo físico.