Geçer traduction Portugais
4,418 traduction parallèle
Romanımız üzerinde çalışıyordum ve... sona yaklaştıkça kahramanının karakter gelişimiyle, duygusal doğrultusuyla cebelleşiyorum, yardım edersen makbule geçer.
Tenho trabalhado no nosso romance e, à medida que me aproximo do final, estou com alguma dificuldade em em caracterizar o herói, o cenário emocional, se quiser.
Test sonuçları yakında elimize geçer, korkma.
Os resultados devem estar quase, não te preocupes.
Makbule geçer.
- Muito agradecido.
Çünkü Ruslar onları geçer.
Quero dizer que os Russos chegarão lá primeiro.
Onu kışkırtmak yerine kalkışa geçer misin?
Podias, em vez de a antagonizares, levantar voo?
Elimize yalnızca şimdi fırsat geçer, emin ol.
Agora é a única oportunidade que temos. Garanto-te.
Lübnanlı kızlar hemen üçüncü aşamaya geçer ve orada kalırlar mı?
- As libanesas vão logo ao que interessa?
Biz geçemeyiz ama üç asker geçer.
Nós não podemos. Mas três soldados podem.
Onlar da babadan oğula geçer.
Fazem-no na hora.
Beckett'ın eline bilgi geçer geçmez seni arayacaktır.
A Beckett vai ligar-te assim que tiver notícias.
Yani ergenlik yaşlarınız sonuçlardan bihaber ve pervasız hareketlere yatkın olarak geçer.
Significa que a tua juventude é gasta alheia a consequências e propensa a um comportamento irresponsável.
Ama meseleyi uzatınca eline ne geçer ki?
Mas o que se ganha a relembrar?
Evet, O yokken benim sözüm geçer.
Sou a sua Senhora quando ele não está aqui.
Geçer şimdi.
Vais ficar melhor?
Hepinizi saat gibisiniz içeri tıkılınca dalga geçer- -
Agora queres a injeção, Ray? São todos iguais.
"Günahlarımızdan arınmanın yolu O'nun kanındaki kefaretten geçer- -"
"É n'Ele que temos a redenção pelo Seu sangue, " a remissão dos pecados... "
Size birkaç standart soru sormak istiyorum yardımcı olursanız çok makbule geçer.
Gostava de fazer algumas perguntas padrão e agradeço a cooperação.
Duygu dediğin gelip geçer, tatlım. Bu, savaşı kaybettiğin anlamına gelmez.
Os sentimentos vão e vêm, querida, não quer dizer que a batalha esteja perdida.
Yapmanız gereken şey Wi-Fi'yı kapatmak. Böylece 4G'ye geçer.
Desligue o Wi-Fi, para ativar o 4G.
İki saat içinde faaliyete geçer.
- Entra online dentro de duas horas.
Tüm önemli şeyler içinden geçer.
O mais importante passa.
Başından bir şey geçer, okula döndüğünde anlatacak çok şeyi olur. Çünkü âşık oluruz ve o yaz tatlı geçmiştir.
Quando voltamos às aulas temos algo para contar, que ficamos apaixonados e... que o verão foi óptimo, etc.
Canlıyı geçer misin bilmiyorum. Bu Violet.
Nem tenho a certeza que passas por vivo.
Zamanla geçer.
Deve melhorar com o tempo.
Canım, yaşlı Hollis'e bir iyilik yapıp Teksas ham petrolü kadar koyu bir kahve hazırlarsan çok makbule geçer. İçine de senin kadar tatlı üç şeker at.
Se me fizeres a gentileza de trazer um café forte ao estilo texano e com 3 colheres de açúcar doce como tu, ficava agradecido.
Geçer.
Isso vai parar.
Boğulanları geçer.
É melhor do que afogar-se.
- Hangi tarafta olduğunu bilememekten geçer.
Não saber de que lado estás.
Belki annenle baban ayrı yataklarda yatar, sonra ayrı odalara geçer.
Talvez os pais dormissem em camas separadas e depois quartos separados.
- İbranice'de kelime "tohar" olarak geçer.
Em hebraico, a palavra é tohar.
En azından gece burdayız... bilirsin, sakin geçer.
Pelo menos, ficamos com o turno da noite... sabes, deverá ser bastante tranquilo.
Üzgünüm, suç mahallimde benim kurallarım geçer.
Desculpe, isto é o meu local do crime, as minhas regras.
Tünellerden geçer Westlake'le aramızdaki kasaba sınırına kadar giderdik.
Caminhávamos pelos túneis até passarmos a fronteira da cidade de Westlake.
Geçer tabii.
Bem, claro que trespassou.
Kabul edersem hem sözüm geçer hem de bizi oralara sokmak için kılıf sağlamış oluruz.
Se aceitar, vou ter influência e disfarce para nos colocar em muitos desses lugares.
- Ester arkaya geçer misin?
Ester, pode ir lá para trás?
Ya Cuma günü sınavı geçer ya da Anchor Beach'ten yollarız onu.
Lena, ele passa no exame de sexta, ou então vai ter de sair de Anchor Beach.
Dışişleri Bakanlığı'ndaki bilmem neyle temasa geçer misin?
Pode contactar o não-sei-quantos do Departamento de Estado?
Bitiş çizgisini geçer geçmez, basın üzerine çullanacak.
- Assim que ela cruzar a meta, a imprensa cai-lhe em cima. - O que dizemos, então?
Bugün nasıl geçer diye korktuğunuz her şey...
- Diga. Os seus piores receios sobre o decorrer deste dia...
Aydınlanmanın yolu eğitimden geçer.
O esclarecimento vem através da educação.
Benim sıradan bir gecem, sıradan bir adamın bekârlığa veda partisi gibi geçer.
uma noite normal para mim é como uma despedida de solteiro normal.
Ama kolunu sallayıp tepinirsen çok makbule geçer.
Mas se pudesses levantar as mãos e sair zangado, agradecia imenso.
Hala biraz C-4'müz var. Polislere araştıracak bir şey verebiliriz, dalgakıranın üsünden geçer, bota yüzeriz.
Podemos dar aos polícias alguma coisa para investigarem, saltar daquela queda e nadar até ao barco.
Catherine, konuştuklarımız aramızda kalırsa çok makbule geçer.
Mas, Catherine, agradecia muito se mantivesses isto entre nós.
Haftada üç gece artı kokain ve esrardan haftalık yaptığımız kârı ikiye katladık mı... haftada 20.000 elimize geçer. En az hem de.
Três noites por semana, mais o dobro dos ganhos semanais da coca e da heroína, estamos a falar de 20 mil dólares por semana, no mínimo.
... geçer.
-... mesmo.
Hep benimle dalga geçer, bana Spamela der, gözlerime peynir parçaları sürerdi. - Beni boynumdan bıçakladı.
Uma vez apunhalou-me no pescoço!
Sence 50'yi geçer miyim?
Achas que consigo passar por cinquenta anos de idade?
Ve yardımın çok makbule geçer.
Estamos a falar de um fulano muito perigoso, e a tua ajuda seria muito útil.
Ev bu kapıdan geçer.
Aquela porta vai dar à casa.