Geçmişte traduction Portugais
4,258 traduction parallèle
Geçmişte yaşamıyoruz.
Isto é o presente.
Geçmişte başarılı birkaç iş yaptık ama bu çok daha büyük çaplı bir şey.
Já fizemos negócios que correram bem, mas isto é muito maior.
"Şİmdi geçmişte kayıp."
"O presente está perdido no passado."
Ben geçmişte bazı disiplin sorunları yaşadım bakın.
Estou a ver que já tiveste alguns problemas disciplinares.
Arkady Federov, geçmişte ona yakın olanları öldürüyor.
Arkady Federov. Está a matar toda a gente que esteve junto dele durante os velhos tempos.
Geçmişte olan şeyler yüzünden şüpheleniyorsun.
Só estás desconfiado por causa do que te aconteceu no passado.
- Hepsi geçmişte kaldı.
- Faz parte do passado.
Geçmişte yaşayamazsın.
Não podes viver no passado.
Patronunu geçmişte olmuş hisse senedi zırvaları üzerinden gammazlaması için SEC tarafından rahatsız edilip, tehdit ediliyordu.
Foi perseguido e ameaçado pela Comissão de Mercados para denunciar o patrão por causa de umas acções com efeitos retroactivos.
Bak, geçmişte bazı şeyleri iyi değerlendiremedim.
Eu sei. Olha, sei que o último ano serviu para nos ajustarmos, mas...
Geçmişte sorunlar yaşadın, değil mi Stretch?
Tens um passado, Stretch.
Hayaletin geçmişte kim olduğunu çözmedikçe şu an kim olduğunu bulacağımızı sanmıyorum.
Não acho que nós vamos descobrir quem é o Fantasma agora. A não ser que descubramos quem ele foi naquela época.
Muhtemelen biliyorsunuzdur Barthes şöyle demiştir : "Geçmişte, tanrısal kahramanlar ve epik hikâyelerle ortaya çıkan kültürel çalışmalar şimdilerde çamaşır deterjanı reklamları ve çizgi roman karakterleriyle yapılıyor."
Como deve saber, Barthes disse : "O trabalho cultural, que no passado era feito por deuses e sagas épicas, " é feito agora por anúncios de detergentes para roupa
Geçmişte kullanılan silahlara göre modern silahlar daha gelişmiş bir yapıya sahip.
As armas modernas melhoraram consideravelmente, quando comparadas com as de antigamente.
- Geçmiş geçmişte kaldı.
O passado é história.
Geçmişte yaşanmış olaylar.
Coisas que aconteceram no passado.
Geçmişte kaldı.
Já não interessa.
Evet, Bay Bahari, bunlar geçmişte kaldı.
Sim, sr. Bahari, Isto é história!
Geçmiş geçmişte kaldı.
É passado.
Geçmişte nasıldı diye.
Dos nossos primeiros dias juntos.
Neden geçmişte yaşayayım ki?
Porque devia deixá-la para trás?
- Sorun yok, hepsi geçmişte kaldı.
Não há problema. São águas passadas.
Geçmişte olması gereken zamanda görevde olmadığınızdan suç masasında ekibin tamamlayıcı parçası olduğunuza dair egemen bir düşünce hakim.
Na altura... antes de ter desaparecido... quem se ocupava da luta contra o crime organizado pensava que... você era parte integral da organização.
Geçmişte paranormal hadiseler yaşadın mı?
Já teve experiências paranormais no passado?
Geçmişte kaldı, aşkım.
Isso é passado, amor.
Bak Elliott, geçmişi geçmişte bırakmayı öğren artık.
Ouça, Elliott, tem que deixar o passado para trás.
Geçmişte çok yakın işbirliğimiz oldu.
Trabalhámos em conjunto no passado. - Trabalharam?
ve bunu yaparken de geçmişte yaptıklarının geleceğin üzerinde hiçbir etkisi olmayacağıyla kendini kandırdın ama sonunda herkes işledikleri suçların bedelini öder.
E saíste, a mentir a ti próprio, pensando que o passado não influencia o futuro. Mas no final de contas... Muitos de nós somos castigados pelos erros que cometemos.
Cross'un cihaza sahip olmasıyla birlikte istihbarat varlıklarından birincil hedefi geçmişte alenen ifşa ettiği o yerler olur.
Tendo o Cross o dispositivo em seu poder, o alvo primário mais provável são os lugares que ele denunciou publicamente no passado.
Ama bunu geçmişte bırakmaya hazırım.
Mas disponho-me a fechar os olhos a isso.
Geçmişte yaptıklarımdan dolayı ön yargılısın.
Apenas assumes isso por causa do meu historial.
Sana söylüyorum... geçmişte uyuşturucu bağımlısı olan Jackie gibi.
Estou a dizer-te... está bem, é como a Jackie ter sido toxicodependente.
Sesi geçmişte olduğundan çok daha fazla duygu yüklü çıkıyor.
E aquela voz... Mais sentimental do que nunca...
Geçmişte çalıştığımız kişileri almamız mümkün mü?
Há possibilidade de mandarem os mesmos com quem já trabalhámos antes?
Daha sonra olanları görmek için yaklaşık 20 bin yıl önceki uzak atalarımızı burada bırakalım ve daha yakın geçmişte Buzul Çağı'nın araya girdiği döneme gidelim.
Para ver o que acontece a seguir, deixemos os nossos antepassados distantes de há uns 20 mil anos para visitar o passado mais recente, durante um intervalo na Idade do Gelo.
Milyonlarca türden, bugün hayatta olan her biri için belki de binlercesi geçmişte yok oldu.
Por cada um dos milhões de espécies que hoje vivem, talvez tenham perecido outros mil.
Geçmişte olanları değiştiremeyiz.
Não podemos mudar o passado.
Onlar geçmişte kaldı.
Isso faz parte do passado.
Geçmişte olanları değiştiremeyiz.
Não podemos desfazer o passado.
Ve geçmişte, bir kadın benimle özelini paylaşacak kadar kibar olup, ve benden kondom takmamı istediğinde, bunu bir gülümsemeyle yapardım.
No passado, se uma mulher partilhasse as partes privadas comigo e me pedisse para usar profiláticos, faria isso com um sorriso.
Geçmişte yapmış olabileceğimiz ya da olamayacağımız her ne varsa Nessa Stein'ı ya da ağabeyini biz öldürmedik.
Independentemente do que fizemos ou não no passado, nós não matámos Nessa Stein nem o irmão dela!
Geçmişte olsa, bu yüzden çok kötü hissederdim ama şimdi kötü hissetmeyeceğim çünkü bu benim sorunum değil.
No passado, isto deixar-me-ia a sentir mal, mas não o vou fazer, porque a culpa não é minha.
Bunlardan sonra, geçmişte her ne olduysa artık bir önemi yok.
Depois disso tudo, o que quer que tenha acontecido no passado... Já não interessa.
korkuyla hastalık derecesinde yaşamak yapılan şeylerden daha fazla acı verir, geçmişte kalan veya zamanında bilinen kesin çözümler, sonrasındaki çareyle doğar, yanlızca... bana ne bulduğunuzu söyleyin ve bu saçmalık son bulsun.
Já que a suspeita magoa mais que a convicção, porque as desgraças ou são irremediáveis, ou se conhecidas, passíveis de cura... Descubra-me o que ocorre e detenha.
İkimiz de biliyoruz ki, geçmişte adamlarınız kanunla karşı karşıya gelmişti. Hırsızlık vesaire.
É sabido que alguns dos seus homens já tiveram problemas com a Lei, com mercadorias roubadas.
Evet hatırlıyorum ama geçmişte kalmayalım olur mu?
Sim, diz-me qualquer coisa, mas não vamos viver do passado, certo?
... Geçmişte benzeri görülmemiş bir grev, ve dördüncü ayına girerken, hükümet ısrarla 20 madenin kapanması sonucu 20.000 işçiyi işsiz bırakacak tasarıyı sunmayı planlamakta...
Pois a união mais fortes nos torna... Violência sem precedentes, e entrando agora a greve no seu quarto mês o governo reafirmou hoje que não cederá e encerrará cerca de vinte minas, eliminando mais de 20 mil postos de trabalho,
Bence geçmişi geçmişte bırakalım.
Acho que é melhor deixarmos o passado ficar no passado.
Geçmişte ki sosyal güvenlik şeysiyle... emekliliğini karşılayamadı.
Sendo a Segurança Social uma coisa do passado, ela não se pode ao luxo de se reformar.
Amy'nin geçmiste ocagina incir agaci diktigi birileri daha olmali.
Tem de haver alguém que ela já tenha lixado.
BU SIRADA GEÇMİŞTE ( YA DA BİR SİMPSON HAYRANIYSANIZ, ŞİMDİLERDE )
ENTRETANTO NO PASSADO ( OU SE FOR FÃ, NO PRESENTE )
geçmişte kaldı 32
geçmişteki lider 19
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16
geçmişteki lider 19
geçmiş olsun 71
geçmiş 44
geçmişi 24
geçmiyorum 21
geçmişi unutalım 16