Gibi şeyler traduction Portugais
4,781 traduction parallèle
Ya da onun gibi şeyler?
Ou esse tipo de coisas?
Baskı, planladığın şeyler gösteri ve bunun gibi şeyler.
- É o planeamento e... a pressão e todas as armadilhas.
Kadınların kasıtlı olarak kolunun ön kısmına ıslarla dokunması gibi şeyler.
Nestas coisas, as mulheres insistem em tocar no antebraço duma forma muito deliberada.
Evet, Pazartesi arayıp öpüşmek gibi şeyler hakkında bilgi vermeye ne dersin?
Sim, achas que quero que venhas ao meu encontro, dizer-me como beijar e isso?
Özellikle "Alec, ne güzel isimmiş." gibi şeyler duyduğunda.
Especialmente em algo como : "Alec, nome fixe."
Gibi şeyler söyledim, ama kendini bana musallat et demedim.
"Encontra o teu caminho para casa" Mas eu não pedi para isso se ligar a mim.
'Lütfen gir buradan',...'seninle ilgilenmiyorum'gibi şeyler söyle - "Cehenneme git."
Diz coisas como "Por favor vai-te embora", "Não estou interessada"... - "Vai-te já embora daqui."
Mesela, örnek verecek olursak, bir anneye kaybettiği oğluna tekrar kavuşabileceğini söylemek veya boşanmalarını önererek bir aileyi parçalamak gibi şeyler.
Já sabe. Como por exemplo, dizer a uma mãe de que o seu filho desaparecido regressará com vida ou acabar com uma família aconselhando o divórcio.
Ne gibi şeyler?
Que outras coisas?
Konserve ve içki gibi şeyler satıyorum.
Tenho latas de coisas, bebidas e material.
Ne gibi şeyler?
Que tipo de coisas?
Haberlerde gösterdikleri kalp krizi veya nöbet gibi şeyler geçirmekten korkuyorum.
Tenho medo de ter algum problema de coração. Já vi nas notícias e tenho casos na família.
Ne gibi şeyler?
- Alguma coisa tipo o quê?
İnsanlar, Ana'nın bu cadılık şeyleriyle falan ilgilendiklerini söylüyorlar hamile kadınlar üzerinde ayin yapmak gibi şeyler.
Eu sempre ouvi as pessoas dizerem que... a Ana, fazia coisas de bruxedos e cenas assim, rituais em mulheres grávidas. Cenas assim.
Bölüğüm saldırıdan önce yeniden yapılanan yeni hükümeti korumak ve bunun gibi şeyler için
O meu esquadrão estava na Coreia do Norte antes do ataque.
Eskiden bu gibi şeyler 5 ile 7 arasında olmaya meyilliymiş sanırım.
Eu acho que na noutros tempos este tipo de coisas aconteceria das 5 às 7.
Şişe çevirmece ya da cennette yedi dakika gibi şeyler...
Rodar a garrafa ou sete minutos no céu ou assim?
bilirsin işte, önemli şeyler... ve sen de kim yeni meme yaptırmış veya kimin yeme bozukluğu var, gibi şeyler bildirirsin.
você sabe, coisas que realmente importam... e de seguida, você relata numa boa... "quem está a implantar novas mamas" assim como sobre gostos e comidas de merda.
Eskisi kadar vaizlik yapmıyorum ama kalıt programımıza odaklanıyorum şu sıralar daha çok. Eyalet Polisleri Vakfı gibi şeyler -
Não prego tanto como antes, mas estou concentrado em programas de património, como o fundo de caridade da polícia...
Bölgesel bir Mardi Gras'ları var, atlılar, hayvan maskeleri gibi şeyler.
Parecia um Mardi Gras rural, com os homens nos cavalos e máscaras de animais.
Çalışmak ve plan yapmak gibi şeyler için kendine bolca vakit ayırabiliyorsun. Ama bu tip yemekler veya ciddi bir ilişkin olmuyor.
Tem-se tempo para se fazer o que se gosta, como estudar e planear, mas não se tem jantares assim ou ser íntimo de alguém.
- Cüzdan, fotoğraf gibi şeyler.
- Coisas como carteiras, fotografias.
- Ne gibi şeyler?
- Que tipo de momentos?
- Para yardımı, kredi gibi şeyler de.
Existem bolsas de estudo, ajudas financeiras, empréstimos, coisas assim.
Bilirsin bu şey gibi kredi kartları, su şişeleri gibi boktan şeyler.
Tu sabes, para... Cartões de crédito, garrafas de água e essas tretas.
İstediğin bunun gibi bir şeyler miydi?
É mais ou menos o que tu tinhas em mente?
Ama senin gibi... Yani olur böyle şeyler.
Como você, mas... as coisas acontecem.
Güçlü bir yapay zekâyı geliştirme çalışmaları sinirsel teknik alanında kayda değer şeyler bulmamıza yol açtı insan beynini kavrayışımızda olduğu gibi.
O esforço para desenvolver uma inteligência artificial efectiva... conduziu-nos a avanços significativos. no campo da neuro-engenharia, bem como para o nosso entendimento sobre o cérebro humano.
Bir şeyler kazınmış gibi.
Parece que esteve a raspar algo.
Sanki bilinçaltım bana bir şeyler söylemeye çalışıyormuş gibi.
Como se o meu subconsciente tentasse comunicar comigo ou assim.
Salgın. Görüldüğü gibi, bir şeyler doğru gitmedi.
Claramente, algo correu muito mal.
Dediğin gibi, bazı şeyler kaçınılmaz.
Tal como disseste, algumas coisas são inevitáveis.
- Sandviç gibi bir şeyler ister misin?
Quer uma sanduíche ou outra coisa?
Çaldığım diğer şeyler gibi.
Tal como roubei tudo antes.
Bu gibi berbat şeyler konusunda bilgi almak için nereye gidersin?
Onde aprenderias coisas doentias?
Ve bunun gibi şeyler.
Uma história policial legitima... continua...
Burada olan bunca şeyden sonra gidip normal şeyler yapmalısınız okula gitmek gibi.
Depois de tudo o que aconteceu aqui, precisas de ir e de fazer alguma coisa que seja normal, como ir para a escola.
Peki, o zaman belki bir şeyler yazarım yapmam gerektiği gibi.
- Ok, sabem que mais, talvez vá escrever, que é o que deveria estar a fazer.
Ama bahse girerim Shona her zaman olduğu gibi daha ilginç şeyler yazacaktır.
Mas aposto que a Shona fez coisas mais interessantes como sempre.
Pastaya dalmadan önce adam gibi bir şeyler ye gerçek bir yemek gibi bir şey mesela. - Tamam be tamam.
Tens de comer algo substancial, comida a sério, antes do bolo.
Nedense bir şeyler vurmak erkeği tamamen yaşıyormuş gibi hissettiriyor.
Há alguma coisa no disparar uma arma, que faz um homem sentir-se vivo. A contrário dos pássaros, suponho.
Ama enteresan bir şeyler oluyor Alacakaranlık Kuşağı gibi bir şey oluyor orada. Ve ben de bununla baş etmeye çalışıyorum.
Mas algo muito estranho, uma merda tipo A Quinta Dimensão, está-se a passar aqui e estou a tentar lidar com isso, está bem?
Ve bu gerçekten beni cevaplanmamış soruları düşünmeye itti. Tıpkı hayatımın her anında, bir şeyler hissetmem gerekirken, hiçbir şey hissetmediğim gibi.
E isso levou-me a pensar em todas as perguntas que nunca tiveram resposta, como tantas vezes era suposto sentir algo, mas não senti nada.
Ne sikik şeyler, değil mi? Dinlediğimden falan değil, ama hayvan gibi adama kapa çeneni diyecek değilim ya!
Eu não ligava, mas ele era importante, então, não lhe pedia para calar a boca.
Patiğini çıkartıp, ciddi ciddi bir şeyler düşünüyormuş gibi eline baktığını gördüm.
Eu vi-a tirar a botinha e ficou a olhar para a mão, como se estivesse a pensar muito.
Burada ürkütücü bir şeyler var. Yani insanın içini ürpertiyor. Sanki kötü bir şey olmuş gibi.
Há qualquer coisa de assustador neste sítio, como... dá-me arrepios, como se alguma coisa má tivesse acontecido aqui.
Bazen, benim geçirdiğim gibi bir sabah geçirdiğinde... bilirsin, hani, gerçekten harika, neredeyse müthiş bir sabah... bazı şeyler ağızdan kaçıveriyor.
Por vezes, quando uma dama tem uma manhã como eu acabei de ter... sabes, tipo, mesmo excelente, uma manhã mesmo excelente... as coisas saiem sem pensar.
Basit şeyler. Aile toplantılarında yaptıklarımız gibi.
Coisas simples, como nas noites de família.
Sizden istediğim, iki dakikayı iyi değerlendirip ihtiyacınız olanları almanız. Para, çek defteri, ilaç gibi ihtiyacınız olan şeyler...
O que gostaria que fizessem, era que aproveitassem os dois minutos, vão buscar o que precisarem, dinheiro, livro de cheques, medicamentos,
Bense ıstırabın tıpkı diğer şeyler gibi bir araç olduğunu düşünenlerin tarafına meylediyorum.
Acontece que estou no lado daqueles que acreditam que a dor é uma ferramenta como nenhuma outra.
Bir kartpostal, not, bunun gibi bir şeyler.
Um cartão, um bilhete, qualquer coisa assim.