Gök gürültüsü traduction Portugais
244 traduction parallèle
- Gök gürültüsü ürkütür, karanlık korkutur.
- Com medo dos trovões e do escuro.
Sırrınız gök gürültüsü kadar sessizdi.
O vosso segredo era tão silencioso como um trovão.
Kan, ateş, gök gürültüsü vardı. Ve ortasında yürüyen korkunç bir şey.
Havia sangue, fogo e trovöes, e uma coisa medonha movia-se no meio.
- Hafiften, gök gürültüsü gibi.
- Baixo, como um trovão.
Altın Post ve dağda yankılanan gök gürültüsü.
Velocino de Ouro e do trovão na montanha.
Gök gürültüsü mü idi?
Não foi um trovão?
Kesinlikle gök gürültüsü.
Era um trovão, de certeza.
Oh, şu kutsal, gök gürültüsü.
Abençoado trovão, abençoado.
Gök gürültüsü duydum.
Ouvi trovejar.
Gök gürültüsü varken bile beni yanında istemedi, korktuğum halde.
Gosta, sim. Nem sequer me queria lá, quando havia trovoada e eu tinha medo.
Saçları diken diken oldu, kaşlarını çattı. Bu azametli yüze can geldi. Hışımla yumruğunu kaldırdı ve... gök gürültüsü gibi bir sesle Arşimet'in ünlü sözünü haykırdı.
Os cabelos que lhe restavam na cabeça eriçaram-se, levantou as sobrancelhas a cara animou-se como se estivesse em chamas o que a deixou sublime, levantou um punho crispado pela raiva e gritou com uma voz de trovão a famosa palavra de Arquimedes :
- Gök gürültüsü mü?
- Um trovão?
Gök gürültüsü ve şimşekten korkuyor musun?
Tens medo dos trovões?
Kontrol edemediğim bir gök gürültüsü korkum var.
Tenho um terror incontrolável das trovoadas.
Gök gürültüsü, yıIdırım.
Os trovões, os relâmpagos.
Kim kalbimi gök gürültüsü gibi çarptırıyor?
Quem faz o meu coração bater Como um trovão?
O gece de gök gürültüsü ve yıldırım mı vardı?
Havia trovões e relâmpagos?
Bu gök gürültüsü değil, Albay. Top sesleri.
É artilharia, Coronel.
Dışarıda, gök gürültüsü ve şimşek çakardı, teneke çatımıza yağmur damlardı.
Lá fora, havia trovoada, relâmpagos e chuva a cair no nosso telhado de zinco.
- Pek sayılmaz. Gök gürültüsü neden bu kadar kızıyor peki?
Então, por que será que os trovões ficam tão zangados?
"Ve gök gürültüsü korkunç bir sesle gürledi ve..."
"E as trovoadas ecoavam em surdas avalanches..."
Ben "gök gürültüsü" dedim, sen "kök gürültüsü" yazmışsın.
Você escreveu orageux haur...
Derinden gök gürültüsü kükredi kıyılarında
Nas profundezas trovejantes das costas
Sanki gök gürültüsü gibi.
Parecem-me trovões, a mim.
Dışarıdaki gök gürültüsü sesleri bastırdı.
O som foi abafado pelos relâmpagos lá fora.
Ve ayrıca bir ses var sanki gök gürültüsü gibi, ama biraz daha yumuşak.
'Faz barulho também, como um trovão ao longe, mas mais suave.'
Görüş bulanıklaşıyor, gücüm iki gizemli, adamantin ok. Babamın evinden dokumacıları duyuyorum, uzak gök gürültüsü soluyor. Sert kasların dokuları zayıflıyor pulluktaki kırlaşmış öküz gibi ve artık gece düştüğünde arkamda iki kanat ışıldamıyor.
Obscurece-se a vista, a minha força são dois ocultos dardos adamantinos, confunde-se o ouvido pelo trovão longínquo da casa paterna que respira, dos músculos duros e dos gânglios que enfraquecem como boi velho ao arar e quando é noite já não resplandecem duas asas nos meus ombros.
Sıcak havalardan önce böyle olur, genel de kum ve gök gürültüsü.
- Nada. Acontece antes do clima aquecer. Há poeira e trovoadas.
İleri Gök gürültüsü!
Avante, Trovão!
Dur Gök gürültüsü!
Calma, Trovão!
Sağa Gök gürültüsü!
Direita, Trovão!
Sağ tarafa Gök gürültüsü.
Para a direita, Trovão.
"Üzgünüm" de Gök gürültüsü.
Diga : "Sinto muito", Trovão.
Gök gürültüsü tatlı bir at ama daha küçük, o bir sersem.
Trovão é um cavalo dócil... mas, caramba, como é burro!
Çüş Gök gürültüsü!
Opa, Trovão!
Gök Gürültüsü Tepesi Arenası.
Na Cúpula do Trovão.
Gök Gürültüsü Tepesi Arenası. Oraya nasıl gidebilirim?
Como entro ali?
Gök Gürültüsü Tepesi!
Queremos a Cúpula do Trovão.
Gök Gürültüsü Tepesi.
Cúpula do trovão!
Yeni bir Gök Gürültüsü Tepesi gösterisine hoş geldiniz!
Bem-vindos a mais uma sessão na Cúpula do Trovão.
Gök Gürültüsü Tepesinin kuralı basit.
O desafio é simples.
Burası Gök Gürültüsü Tepesi.
É a Cúpula do Trovão.
Sadece gök gürültüsü.
Apenas um trovão.
Gücümüzü toplamamız lazım, çünkü şimdi bulut ve gök gürültüsü var.
Temos que reunir as nossas forças, porque vêm aí nuvens e trovões.
Gök gürültüsü canını yakabilir.
Este trovão não vai magoar-te.
Bu sebeple, şiddetli bir bora gibi yaklaşmakta... gök gürültüsü ve depremle, Jüpiter gibi. Reddedilirse, zorla alacaktır.
Em meio a forte tempestade ele vem... com trovão e terremoto, como um Júpiter... para compelir-vos, se não atenderdes ao pedido.
Gök gürültüsü nedir bilirsiniz, değil mi?
Não, é o barulho.
Gök gürültüsü.
Beijam-se, é o trovão.
Sadece gök gürültüsü.
- Claro que não.
Gök gürültüsü gibi.
Como um trovão.
Yukarıda gökyüzünde güneş şimşekler, gök gürültüsü.
O sol, os relâmpagos, o trovão lá no céu e cá em baixo na terra as lareiras, os saltos no ar, as rodas de dança, os sinais, a escrita.