Gökyüzünde traduction Portugais
911 traduction parallèle
"Sihirli bir at, haşmetli Caliph, gökyüzünde süzülebiliyor"
"Um cavalo mágico, meu excelentíssimo Califa, que voa pelo ar."
Zirveleri gökyüzünde kaybolmuş, üzeri karlı peş peşe 2 tane dağ var.
Há duas cordilheiras com os picos no céu, cobertos de neve. com picos que se escondem no ceu.
Bu ülkenin pilotlarï ve ucaklarï artïk daha güvenli uçacaklar ve bu gökyüzünde ülkelerini koruyabilecekler.
Permitiu aos aviöes e aos pilotos deste país voarem, combaterem e defenderem o país com segurança na estratosfera.
Gökyüzünde garip ses.
Som estranho no céu. Grande.
Kuşun sırtında gökyüzünde uçmasını istemiyorum.
Não quero que ele voe pendurado ao pescoço de um pássaro.
Gökyüzünde alacakaranlık olduğunda özlediğim kişi düşlerimde dolaşıyor.
Quando a noitinha cai Baía, ai, ai Alguém que desejo ver
Gökyüzünde alacakaranlık olduğunda özlediğim kişi düşlerimde dolaşıyor.
O crepúsculo enche o céu Baía, ai, ai Alguém que desejo ver
- Gökyüzünde yetişen siyah çiçekler.
Florezinhas pretas que crescem no céu?
Bir kızılderili efsanesi vardır reisin oğlu öldüğünde ataları, gökyüzünde... şenlik ateşi yakarmış.
Lembro-me de ouvir falar de uma lenda Índia... que dizia que os seus antepassados acendiam fogueiras no céu... quando o filho do Chefe estava a morrer.
Kasırganın çatıları uçurduğunu ve insanları alıp götürdüğünü duydum. Böylece gökyüzünde hep birlikte uçarlarmış.
Ouvi dizer que um furacão arranca telhados, desenraiza as árvores... e levanta as pessoas do chão.
Güneş aynı güzellikteki bir gökyüzünde süzülüyor. Tıpkı dün yaptığı, yarın da yapacağı gibi.
O sol põe-se no mesmo céu, como o fez ontem, e fará amanhã.
Gökyüzünde kayan bir buluta.
Numa nuvem, flutuando no céu.
Gökyüzünde uçarsın,
Voa bem alto pelo mundo...
Gökyüzünde yıldızlar
A segunda estrela à direita
Gökyüzünde parlarlar
Cintila aí nos céus
Beyazlar ve yerliler arasında barış yeniden yapılana dek biz burada olan herkes, gökyüzünde kardeşine katılmış olacağız.
Todos os que estamos aqui, iremos reunir-nos ao teu irmão. antes que haja novamente paz entre o homem vermelho e o branco.
Rengârenk bayraklar, gökyüzünde dalgalanıyor.
Panos coloridos são pendurados.
Dünya yüzünde yürüyen ya da emekleyen okyanusların derinliklerinden yüzüp gelen gökyüzünde uçup gölgesi buraya düşen her şey burada.
Tudo o que já caminhou ou rastejou na superfície da terra... nadou nas profundezas do oceano... ou que voou através dos céus deixou a sua impressão aqui.
Gökyüzünde gördüğü gezegenler hakkındaki ilgisi giderek artıyordu.
A sua especulação àcerca dos planetas que vê no céu foi aumentando.
Milattan beri insanoğlu gökyüzünde garip cisimler görmüş ve başka dünyadan ziyaretçiler ihtimali üstünde tahminler yapmıştır.
Desde os tempos bíblicos, o homem viu estranhas ocorrências no céu e especulou sobre possíveis visitantes de outros mundos.
Gökyüzünde iki ay görmek garip, değil mi?
É estranho ver duas luas no céu, näo é?
- Gökyüzünde yeni firtinalar esecek ama suç Athena'nin olacak, Helen'in degil.
- Haverá novas tempestades, mas a culpa é de Atena, não de Helena.
Onları duyuyordum, ayaklarından çıkan tozlar gökyüzünde kapkara bir bulut oluşturuyordu.
Ouvia-os, via a poeira que levantavam, como se fosse uma nuvem, mas...
Bir de baktım, ansızın bir beyaz buffalo sürüsü, gökyüzünde çılgın gibi koşturuyordu!
E então olhei para cima novamente, e, de repente... há uma manada de búfalos brancos, em debandada através do céu!
Oradan ayrılırken, arkama baktığımda gökyüzünde en güzel renkleri gördüm :
E quando parti de lá, Olhei para trás... e vejo as cores mais bonitas no céu.
Ay gökyüzünde yüksekteyken yola çıkmalıyız.
Vamos sair enquanto a lua está alta.
Leylekler, gökyüzünde gemiler gibi süzülüyorlar...
Cegonhas, quais navios, brancas, cinzentas.
Leylekler, gökyüzünde gemiler gibi süzülüyorlar...
- Duvido. Cegonhas, quais navios, brancas, cinzentas,
Leylekler, gökyüzünde gemiler gibi süzülüyorlar...
Cegonhas, quais navios, brancas, cinzentas...
Sonra büyük bir sessizlik oldu hem gökyüzünde hem de yerde.
E houve um grande silêncio... senhor no céu e na terra.
İlk yıldızlar gökyüzünde belirmişti.
As primeiras estrelas já tinham saído.
Onların savaş kılıçlarının gökyüzünde gezinircesine şarkı söylediklerini duydum,
Ouvi o cântico das suas espadas de batalha quando cavalgavam no céu.
Gökyüzünde parıldayan yıldızlar hayallerimi ulvilestiriyor.
As estrelas luzentes fazem os sonhos divinos.
Tek yol doğruca yukarısıydı bu yüksek, beyaz sokakların yukarısı güneşte, gökyüzünde alev almış dev bir canavarın büyük beyaz bir kemiği gibiydi.
A saída era sempre a subir a subir pelas ruas íngremes e brancas ao Sol, como um osso branco de uma gigantesca criatura que tinha pegado fogo no céu.
Babamın beni eve getirdiği geceyi. - Ve gökyüzünde kayan yıldızları.
A noite em que o pai me trouxe para casa e havia estrelas cadentes.
ve böylece daima parlayacaklarmis, gökyüzünde.
E o satélite passa a brilhar para sempre.
Gri gökyüzünde yeşil bir roket var.
Ali vai o foguetão céu acima, e é verde.
Muhteşem kırmızı, mavi ve gümüş roket, mavi gökyüzünde beyaz bir iz bırakarak havalandı.
O grande foguetão vermelho e azul prateado, a deixar um rasto branco... no céu azul.
Mavi gökyüzünde beyaz iz.
Um rasto branco no céu azul.
" Özel uçak mavi gökyüzünde beklemekteydi.
" O avião particular aguarda no céu azul.
Ben bir kuşum ve gökyüzünde istediğim gibi süzülüyorum. Yüksekleri hedefle.
Que era um pássaro e que podia voar pelo céu, bem acima de tudo!
Ay gökyüzünde dolaşırken
Enquanto a lua Viaja pelo ceu
" Gökyüzünde yükseliyor sabah
" A manhä enche o céu
" Sen itmesen de kayıyor bulutlar gökyüzünde
" Sem as empurrar as nuvens continuam a passar
Belki gökyüzünde.
No céu, talvez.
Hayatım, yukarıda gökyüzünde uçan o yazılar bizim değil mi?
Querido, aquela não é a nossa faixa ali a flutuar no céu?
Hain ev sahibinizin gökyüzünde bir delik bıraktığını görüyorum.
Já vi que o agiota do senhorio ainda não consertou a clarabóia.
Bir şeyin neden gökyüzünde belirdiğini sana açıklayabilirim, ama güzelliği hakkında düşünmek hiç gerekmemişti.
Posso dizer-te porque aparece um no céu, mas considerar a sua beleza esteve sempre fora de questão.
Gökyüzünde bulut.
Ler nuvens no ceú.
Onlar gökyüzünde.
Eles são lá em cima.
Gökyüzünde süzülüyor.
Apanha esta.