Görüyorsunuz ki traduction Portugais
98 traduction parallèle
Evet. üzgünüm ama görüyorsunuz ki...
Lamento, mas é que houve...
Günlüğü 21 şilin, ek olarak da masraflar. Görüyorsunuz ki fazla masrafa kaçmıyoruz.
Três guinéus por dia mais despesas, que, é claro, têm de ser aprovadas, como o café ocasional.
Bu gerçekten çok ilginç. Ama görüyorsunuz ki onu duyan yalnızca sizsiniz.
Isso é muito interessante, mas foi a única pessoa a ouvi-lo.
Ama, görüyorsunuz ki, sizden özür dilemeye çalışıyorum... ve belki, kalmayı tekrar düşünürsünüz.
Mas quero lhe pedir perdão... e lhe perguntar se gostaria de ficar.
Görüyorsunuz ki, suç ödenmez.
Como veem, o crime nunca compensa.
Siz de görüyorsunuz ki Muff düşmanlarını tanımıyor.
É fácil perceber que o Muff não sabe quem são os seus inimigos.
Görüyorsunuz ki, hala yaşıyoruz.
Como vêem, estamos vivos.
- Biliyorum ama görüyorsunuz ki...
- Eu sei, mas veja, eu... - Saia!
Görüyorsunuz ki gerçekte yapmak istediğim piramitlerdir.
Reparai, o que eu gosto mesmo, é de construir são pirâmides.
Görüyorsunuz ki kendi mutsuzluğuna kayıtsız kimse, her şeye kayıtsızdır.
Mas compreende, um homem que é indiferente à sua própria infelicidade... é indiferente a tudo.
Gördüğünüz gibi... Ne görüyorsunuz ki.
É que é preciso perceber que...
Görüyorsunuz ki, sivil savunma kitaplarında yerel otoritelere tıpkı, 15 Kasım sabahı gibi bir acil durum, felaket durumunda nasıl davranacaklarını gösteren herhangi bir ibare bulunmuyor.
Nos manuais de defesa civil, nada indicava às autoridades locais como agir numa situação de calamidade, tal como a da manhã de 15 de Novembro.
Görüyorsunuz ki Bayan McFarland, polis Oldacre'ın size olan bu davranışını oğlunuzun duyduğunu söyleyebilir. Bu da oğlunuzu kin ve şiddete yatkın hâle getirecektir.
Sabe, Sra. McFarlane, que a Polícia pode inferir daí, que se ele soube do comportamento do Oldacre para consigo, isso o podia predispor ao ódio e violência.
Ancak Vikont, görüyorsunuz ki ben aslında onu yenmedim.
Só que a minha vitória não foi sobre ela, Visconde.
Görüyorsunuz ki, saflık sadece, yaşam içinde bize verilmiş bir hediyedir.
A inocência é o único presente que recebemos da vida.
Yani, görüyorsunuz ki, sizden evlenmek için izin istediği zaman beni kastetmişti.
Por isso, quando ele pediu permissão para casar, era a mim que ele se referia.
Görüyorsunuz ki bilimin kendi zamanı vardır,..... ve çoğu zaman hiçbir ilerleme gerçekleşmeyebilir de.
A ciência tem o seu próprio ritmo, e não é raro que um novo avanço se deva a descoberta por acaso.
- Böylece görüyorsunuz ki, Poirot için hiçkimse, şüphelilik üstü değildir.
Como vê, para o Poirot, ninguém está acima de suspeita.
Evet, Doktor! Ağlamayın artık. Görüyorsunuz ki sağ.
Não chores, já vês que não morreu.
Ama görüyorsunuz ki ben de diğer kadınlar gibiyim.
Mas eu sou uma mulher como todas as outras.
Görüyorsunuz ki, hayatlarımızda ki en ilkel romantik ilişki... hastalıklarımızın sebepleri.
Vejamos, a primeira relação romântica da nossa vida é a causa dos sintomas de nossas enfermidades.
Evet ama, görüyorsunuz ki...
- Não entendo o que me diz. Sim, mas veja...
Görüyorsunuz ki memur bey,... eğer birileri topluma karşı tehdit oluşturuyorsa, onları ikna edemezsin.
Compreenda, senhor agente, se uma pessoa é uma ameaça para a sociedade, não se consegue falar com ela.
" Bunun son şarkı olduğunu söylerler Ama görüyorsunuz ki bizi tanımazlar.
" DIZEM QUE É A CANÇÃO FINAL MAS NÃO NOS CONHECEM
Görüyorsunuz ki yaşım hakkında yalan söyledim.
Menti sobre a minha idade.
Filme baktığınız zaman görüyorsunuz ki doğru davranışın ipuçlarını arayan biraz budala ve yakışıklı bir gencin öyküsü.
Ao ver o filme, apercebemo-nos que trata... ... deste rapaz bonito, mas pouco inteligente... ... que procura algo que lhe indique qual o comportamento a ter.
Görüyorsunuz ki... bir yük arabası var.
Aquele espetáculo, lá no vagonete.
Ve... etrafa bakınıyorsunuz... ve görüyorsunuz ki sakin, boş bir plaja... dinlenmek için gelmişsiniz.
e... você olha em volta... e percebe que está a descansar... numa praia deserta e tranquila.
Görüyorsunuz ki vücudu tastamam!
Ela está inteira!
Hayır, görüyorsunuz ki bu bizim sorunumuz.
Não, como vêem, é problema nosso.
Bu yüzden görüyorsunuz ki ; Adem ne siyah ne de beyaz. O kızıldı.
Por isso, Adão não é branco nem negro, e sim vermelho.
Görüyorsunuz ki bir bıçak kadının göğsünü yukardan yaralamış, ve sandalyede hiç kan olmadığını gözden kaçırıyorsunuz, kadının eteğinin kırışmasını görmediğiniz gibi.
Viu uma ferida por facada por baixo do peito e passou por cima a ausência de sangue na cadeira como o facto de a saia estar levantada.
Görüyorsunuz ki Henry'nin gizli kişiliği hepimiz için geçerli olan gerçek kişiliğidir. Fakat şu an törensel, alışılagelmiş ve zorlayıcı davranışlar şeklinde açıkça kendisini gösteren sahte kişiliğini görüyoruz.
Henry esconde-se no seu verdadeiro "eu"... que parece verdadeiro para nós... mas o que vemos é o seu falso "eu"... que se manifesta nesse comportamento compulsivo, ritualístico e rotineiro.
Evet efendim, görüyorsunuz ki, bir at tüccarı da olup bitenden haberdar olabiliyor, botlarını kirletmekten başka, efendim.
Bem senhor, um negociante de cavalos aprende mais do que apenas a sujar as botas com merda.
Görüyorsunuz ki, çok yakışıklıyım.
Bem, é o seguinte. Eu sou muito, muito bonito.
Evet, şimdi görüyorsunuz ki aşağıda ölü bir memur var,... ve de sizin yaptığınızı söyleyen bir görgü tanığı.
Bem, agora, estás a ver eu tenho um agente abatido, e tenho testemunhas que dizem que foste tu.
Evet, şey, görüyorsunuz, otopsi gösterdi ki, uh...
A autópsia revelou...
Görüyorsunuz, televizyon dergisinin arkasında, ki daha dün postadan çıkmış olmalı, pek çok karalama vardı.
Na parte de trás de uma revista, que deve ter chegado pelo correio ontem, havia muitos rabiscos, números.
Bebel konuşmasında, bu yorumu, Fransız dostlar için utanç verici olacaktır. Görüyorsunuz, yerel yoldaşlar ki :
Essa interpretação seria o discurso de Bebel vergonhoso para os nossos amigos franceses.
Görüyorsunuz ki...
É que...
Görüyorsunuz on beş yıl önce bir kanalizasyonda yeşil bir Koloidal jel ile temas ettiniz ki sizi şu anki durumunuza döndürdü.
Sabes... Há 15 anos, entraram em contacto com um gel verde nos esgotos que vos transformou no vosso presente estado.
Bay Darcy'nin dahi dans etmeye bir itirazı yok, görüyorsunuz. Oysa ki eğlenceleri genelde pek sevmezmiş.
O Sr. Darcy não tem qualquer objecção, apesar de não gostar deste tipo de divertimento.
Şimdi, burada ki sorumlunu kim olduğunu görüyorsunuz, öyle değil mi?
Você vê quem está no comando agora, não vê?
Kendinizi evrende ki en yüksekte bulunan en zeki varlıklar olarak görüyorsunuz ama iğrenç bir hayvandan farkınız yok, ve görüntümün, sizlere benzemesinden utanıyorum.
Pensa que é o ápice do intelecto no universo, mas não é melhor que qualquer animal sujo! Me envergonho de ser feito à sua imagem!
Görüyorsunuz, Albay O'Neill, gerçek şu ki, ben sadece dış uzayla ilgilenmiyorum...
Na verdade, Coronel, não me interesso só pelo espaço.
Ve işte elinde çadır bezinden bir çantayla bir atlet görüyorsunuz belli ki, içinde makinalı tüfek var.
Vêem um atleta empunhando um saco de lona... onde obviamente há uma metralhadora.
Görüyorsunuz, midesine indirdiği o kadar metalden sonra... Bay Griffin nikel zehirlenmesine uğramış gibi görünüyor. Ki bu da onun görme yeteneğini kaybetmesine sebep oldu.
Depois de ingerir tantas moedas, o Sr. Griffin sofreu um envenenamento de moedas, o que provocou a perda de visão.
Tabii ki, şehrinizi sizden almaya çalışan bir canavar olarak görüyorsunuz onu.
É claro, vocês querem vê-lo como o monstro que tentou tomar sua cidade.
Demek ki beyler, adalet sistemimizi hor görüyorsunuz.
Então, os cavalheiros desprezam o nosso sistema de justiça, até que precisam dele.
Görüyorsunuz, Barney gibi her anlamda yozlasmis biri bile tikandiysa, benim ne sansim olur ki?
Se um total depravado como o Barney hesitou, que hipóteses tenho eu?
Tabi ki görüyorsunuz! Fotoğrafçınız yola yatıp, kamerasını eteğinin altına doğrultuyor, külodunu görebilmek için!
Claro que conseguem vê-las, têm o fotógrafo estendido na estrada a olhar