Güneye traduction Portugais
2,042 traduction parallèle
Yanımdan geçip, güneye yöneldi. Sürücü siyah bir erkek.
Ignição iniciada, bloquear o tráfico.
Yaklaşık 5 kilometre kadar güneye git, ilk derenin yanından sağa dön.
Segue uns cinco quilómetros para sul, vira à direita no primeiro riacho.
Birkaç ay güneye gitsek iyi olur.
Devemos voltar para o sul durante alguns meses.
Birkaç ay güneye gitsek iyi olur.
Um lugar calmo para cuidarmos um do outro.
- Güneye gittim geldim. American Express.
Fui do Sul e depois...
Güneye doğru daha da uzaklaşmalısınız.
Não, estão enganados. Os americanos estão aqui.
Güneye doğru saatte 80 kilometre hızla gidiyorlar.
Estão viajando a 80km / h a ir para o sul.
Ama bana güneye gidiyor demiştin.
Pensei que me tinhas dito que ele ia para sul?
Güneye gidiyordu. Benim de Rawanduz'a dönmem gerekiyordu.
Ele estava a deslocar-se para sul e eu tinha que voltar para Rawanduz.
- Ya daha güneye gittiyse?
- E se ele foi mais para sul?
Güneye uçmak yerine, sıcak bulunca buraya girdi.
Em vez de voar para o sul veio aqui para se aquecer.
- Güneye mi gidiyorsun?
- Vais para o sul?
Güneş için güneye uçan Manhattanlılar Park Bulvarı'ndaki tüneklerine geri dönerken Dedikoducu Kız size merhaba diyor. Ki bu da yetişmem gereken çok şey olduğunu gösteriyor.
Daqui fala a Gossip Girl, a dar-vos as boas-vindas ao novo ano, quando os habitantes de Manhattan que voaram para Sul pelo sol regressam aos seus poisos em Park Avenue, o que significa que tenho muito para pôr em dia.
- Akıllı adam, ben de güneye.
Bem homens, eu vou para o Sul.
Güneye doğru, aşağıya, tünel boyunca burası daha kötü olan yer biliyorsun, değil mi?
Zona norte, nível inferior, através do túnel. É onde está pior, sabes?
Asla güneye gidip babanla yaşamana izin vermemeliydim.
Nunca devia ter-te deixado ir para o sul viver com o teu pai.
Kuzeyden güneye.
Norte e Sul?
Siyah Ford kamyonet güneye gidiyor.
Uma carrinha Ford preta para sul.
200,000 kişilik bir ordu toparlayıp güneye saldıracakmış.
Ele juntou um exército de 200,000 E está pronto para atacar o sul.
Güneye doğru uçar kargalar. Hiç dinlenmeden uçuyorlar.
# Os corvos voam para Sul # voam com o resto.
Güneye gidip çalınan beratı geri getirmek için Ne gerekiyorsa yapacaksın.
Irás para o Sul e farás o que for necessário para reaver o que foi roubado.
Güneye gelip beratı arayan Silas'ın ayakçısı.
O menino de recados do Silas a vasculhar o Sul à procura da Carta Estatutária.
Pekala. Siz ve Bly güneye gidin.
Tu e o Bly vão para Sul.
Biz de güneye gidelim.
Nós vamos para sul.
Güneye gittiler ve Horn burnunu dolanarak Pasifik'e ulaştılar.
Eles foram para o Sul, circundando o Cabo Horn e assim atingindo o Pacífico.
Kışın erişemeyeceği 600 mil güneye gitmeliler.
Deverão retroceder 1000 km para sul, para longe do alcance do inverno.
Son kuşlar, geride birkaç gözü pek kutup sakini bırakarak, güneye doğru olan uzun yolculuklarına başlıyor.
As últimas aves marinhas começam a sua longa viagem para sul, deixando para trás só alguns intrépidos residentes.
İsyancılar üç gün önce York Şehri'ne girip katedralde ayin düzenlemiş. Söylentiye göre güneye doğru ilerlemeye niyetlilermiş.
Os rebeldes entraram na cidade de York há três dias e celebraram uma missa na catedral, diz-se que eles tencionam marchar para Sul.
Bay Cromwell Pontefract güneye açılan geçittir.
Sr. Cromwell... Pontefract é a porta para o Sul.
- Lordum ilk işimiz kaçmalarına ve güneye doğru ilerlemelerine engel olmak olmalı.
- Meu Senhor, é nosso dever deter a fuga deles para que não marchem para o Sul.
Görünen o ki, başlangıçtaki planları buradaki Trent Nehri boyunca hattı tutmak ve güneye doğru ilerleyişimizi bloke etmekti.
É provável que tenham inicialmente planeado formar um cordão aqui, ao longo do Rio Trent, para bloquear o nosso avanço em direcção a Sul.
Güneye doğru dönmeye başladılar.
Começam a dirigir-se para sul.
Kısa süren kış mevsimi sona ererken güneye inen sıcak su akıntıları da soğuk su koridoruyla yer değiştiriyor.
O fim do Inverno curto aproxima-se. As correntes quentes para sul tomam o lugar do corredor de água fresca.
Sümsük kuşları da güneye kanat çırpıyor.
Os alcatrazes também rumam a sul.
Belki güneyden başlayabilirler, ama oltaya gelecekler ve güneye devam edecekler, bana güven.
Eles podem ter começado a norte, mas vão andar à pesca em direcção ao sul, acredite em mim.
Buradan güneye 50 millik bir şerit istiyorum, ve bütün yol boyunca sınıra kadar barikatlar istiyorum.
Quero um cordão de segurança a 80 quilómetros a sul daqui, e quero bloqueios de estrada ao longo de todo o caminho até à fronteira.
Güneye doğru ilerleyen sizin kırmızı kamyonunuz.
Aí tem o seu camião vermelho a dirigir-se para sul.
- Eğer buradan güneye yönelirsek...
- Se nos dirigirmos para sul...
Yağan yağmur suyu tıpkı bir şelale gibi güneye doğru akar. Ancak bu sefer denize değil Kalahari'nin Okavango adındaki havzasına.
Forma cascatas para sul, não em direcção ao mar, mas para o coração do Kalahari, para uma bacia em forma de mão conhecida como Okavango.
Bak. Onlar güneye güvenle uçacağımızı düşünüyorlar.
Eles estão à espera que voemos para sul, para segurança.
Yine de, Kral, kendisinin beklentilerine ters görünen bu son olayları açıklamanız için benimle beraber güneye gelmenizi istiyor.
Mesmo assim, o rei quer que viajeis para sul comigo para explicar estes acontecimentos recentes que parecem tão contrários às suas expressas esperanças.
Kovulduğumda güneye gittim.
Quando fui expulso, fui para sul, sempre para sul.
Hasbrook'a doğru güneye döndüler.
Acabaram de virar para sul na Hasbrook.
Güneye gidiyoruz, Randevuya yaklaşıyoruz.
Está bem.
Güneye git.
Dirijam-se para sul.
Güneye gidiyoruz.
Dirigimo-nos para Sul.
- Ben güneye gidiyorum
Pelo Sul.
- Güneye mi?
No Sul?
- Güneye.
Para o Sul.
- O zaman güneye inmeyi düşüneceğim.
Então, considerarei o sul.
Güneye gitmeye devam et.
Continua a ir para sul.
güney 137
güneyde 29
güney afrika 87
güneybatı 23
güney pasifik 33
güney amerika 163
güneydoğu asya 29
güneyden 17
güney carolina 23
güney dakota 18
güneyde 29
güney afrika 87
güneybatı 23
güney pasifik 33
güney amerika 163
güneydoğu asya 29
güneyden 17
güney carolina 23
güney dakota 18