Hazine traduction Portugais
2,075 traduction parallèle
Kutu Tamarang'da, Midlands'ın en iyi korunan kalesinin hazine dairesindeydi.
A Caixa estava na sala do tesouro em Tamarang, o castelo mais bem guardado das Terras Médias.
Zedd kaleye girince önce hazine dairesinin anahtarını çaldı.
Assim que o Zedd estava dentro do castelo, ele conseguiu roubar a chave para o quarto do tesouro.
Bu intihar etmek demek fakat kutuyu bana verirsen ben de Jennsen için bir hazine haritası çizerim.
Bem, é suicídio. Mas se me entregares a Caixa eu desenho um mapa para a Jennsen. Não.
Tüm hazine için gelecekler ve onları engellemeye çalışan herkesi katledecekler.
E massacrarão quem tentar detê-los.
Ejderha Birliklerini gördüğünde buraya koş hazine dairesinin kapısını üç kez çal ve saklan.
Quando ver o Batalhão dos Dragões a chegar, corra para cá e bata três vezes na porta do tesouro.
Bin yıldır Hazine Dairesindeydi.
Tem estado na sala do tesouro desde há mil anos.
Annem, kaledeki her yere gitmeme izin verir hatta Hazine Dairesine bile.
A minha mãe deixa-me ir a qualquer parte do castelo, mesmo à sala do tesouro.
O gerçekten de Tamarang'ın Hazine Dairesinin anahtarı mı?
Essa é realmente a chave para a sala do tesouro de Tamarang?
Hazine Dairesine girmesine izin verilen tek kişi benim.
Eu sou a única autorizada a entrar na sala do tesouro.
Hazine Dairesine hiç girdin mi?
Já estiveste na sala do tesouro?
Lord Rahl, hazine dairesine gitmeden önce pastayı kesme onurunu bize bahşeder misiniz?
Lorde Rahl, antes de irmos para a sala do tesouro, não nos concede a honra de cortar o bolo?
Hazine Dairesine gidiyorlar.
Eles vão a caminho da sala do tesouro.
Jerry, Suzie'nin kitabı gerçek bir hazine.
Jerry, o livro da Suzie é uma verdadeira gema.
Peki hazine bakanlığı işini nasıl aldı?
Como é que ele conseguiu o trabalho de Secretário da Tesouraria?
Hazine Bakanlığı tekrar aynı zorluklarla karşı karşıya gelecek ve vergilerimizden sorgusuz sualsiz 700 milyar dolara el koyacak.
Levaram um grande camião até ao Departamento de Tesouro e levaram 700 biliões de dólares do nosso dinheiro dos impostos, sem lhes fazerem perguntas.
Goldman Sachs'in eski CEO'su, Hazine Bakanı Henry Paulson ile Goldman'dan ayrılıp Hazine Bakanı olduğu zaman net değeri takriben 700 milyon doları bulan bir anlaşma yapıldı.
Foi feito um acordo com o Secretário de Tesouro, o Henry Paulson, o ex-presidente-executivo da "Goldman Sachs" e cujo património estimava-se ser 700 milhões de dólares quando ele deixou a "Goldman" para ir gerir o Departamento do Tesouro.
Hazine Bakanlığı aslında Wall Street'in ordusudur.
O Departamento do Tesouro, é, basicamente, um braço da "Wall Street".
Bu yüzden Bush'un Hazine Bakanlığı'nda Clinton döneminden kalma bir hayli fazla eski Goldman yöneticisi var.
Isso porque agora haviam numerosos ex-executivos da "Goldman Sachs" dentro do Departamento do Tesouro do Bush, como haviam sob o Clinton.
Hazine Bakanı Paulson Goldman'a rasgele gelmemişti. Gizli konut türevleri alımında büyük başarılar sağladıklarında Goldman'ın adamıydı.
O Secretário do Tesouro Paulson, ele não era apenas um tipo da "Goldman Sachs", ele era o tipo da "Goldman Sachs" que os adquiriu num grande momento para comprar estes difíceis Derivativos de habitação.
Ama Hazine "ne sen sor, ne ben söyleyeyim" ilkesini izliyor.
Mas o Tesouro tem seguido a política do "não-perguntes-não-respondas".
Bankalar paramızla ne yaptıklarını Hazine Bakanlığı'na neden söylemek zorunda değil?
Porquê é que o Departamento do Tesouro não exige que os bancos lhes digam o que estão a fazer com o nosso dinheiro?
Şuradaki arabayla Hazine Bakanlığı'na geri vereceğim.
Eu vou devolvê-lo ao Tesouro dos Estados Unidos, neste mesmo carro.
Sonuçlara göre polise ödeme yapsaydık, Hazine'ye bir servet kazandırmıştık.
Se nós pagássemos á polícia por resultados, teria-mos salvo uns milhares aos cofres.
Hazine orada olmalı.
O tesouro deve estar aqui.
Ulusal bir hazine.
Um tesouro nacional.
Borsa yatırımcıları hazine faizlerinden bahsetmeye başladı...
Quando os investidores falam na curva...
Hazine avcıları için buluşma yeri.
O paraíso dos caçadores de tesouros. Podemos conseguir lá de tudo.
Burada bir sürü hazine var demediler mi?
Não era para haver aqui um grande tesouro? Onde ele está?
Bayan Lan.Gerçekten yetenekli bir yazarsınız. Bu gerçek bir sanat formu, gizemli hazine.
Estamos hoje aqui, para a apresentação do livro da escritora Lan Ting.
Hazine'yle, eyalet dairesiyle ve kendi hükümetimle irtibata geçiyorum.
Estarei em contacto com a Tesouraria, Ministério dos Negócios Estrangeiros e o meu próprio Governo.
Az önce hazine sekreteriyle telefonda konuşuyordum. Çok öfkeli.
Acabei de falar com o Ministro das Finanças, está furioso.
Yani, gerçekten, Deb, buradakilerden bazıları gerçek birer hazine.
Sinceramente, Deb, tens alguns tesouros aqui.
Neden Szechwan'ın yemekleri bir hazine kadar değerlidir?
Por que o cozinheiro do Szechwan vê isto como um tesouro?
Casuslarım bana şu nakliye araçlarının hazine taşıdığını bildirdi.
Os meus espiões disseram-me que aqueles transportes levam tesouros.
Efendim, son hazine konvoyu yaklaşıyor.
Senhor, os últimos carregamentos do tesouro aproximam-se.
Hazine avı sırasında uğramanız gereken 4 yer var ;
Quatro lugares que precisam de visitar :
Hazine avına katılanlar için hazırlanmak istiyorsan, evet.
Só se estiver à espera do "peddy-paper".
- Peki. Hazine avındayız.
Estamos num "peddy-paper".
Hazine avının saçmalık olduğunu biliyorum ama en azından Cannery'de açık bar var.
O que sei é que este "peddy-paper" é chato, mas, pelo menos, tem bebidas no Cannery.
Hazine avı gibi bir şey işte.
Um "peddy-paper".
Hazine avından mı kaçıyordun?
- A fugir do "peddy-paper"?
Hazine avını hatırlıyor musunuz? Denizcilik müzesinde bir kürek eksikti.
Faltava uma espada no museu.
Kralın hazine kazançları ne durumda?
E os ganhos do tesouro do rei?
Aslında Bay Cromwell tutuklanmanızdan sadece iki saat sonra Kral eşyalarınızı alıp götürsün diye Hazine Sekreterini oraya gönderdi.
A verdade, Sr. Cromwell, é que apenas duas horas após a vossa detenção o rei enviou o Tesoureiro para confiscar os vossos bens.
1950'lerde, Hazine Müsteşarlığında çalışmış, sonra da...
Trabalhou no Ministério das Finanças nos anos 50, e depois disso...
Belki hazine vardır.
Talvez haja um tesouro envolvido.
Deşifre bu işin derinlerine inmeye karar verdi. Yeryüzünden başlayıp bu gizemli olaydaki doğruların saklandığı hazine sandığını bulmak için. Bu gece Deşifre'de.
O Inside Probe decidiu pesquisar, um pouco mais fundo, na terra, para encontrar a arca do tesouro, da verdade, deste mistério, esta noite no Inside Probe.
Mumyanın göğsüne hazine gömülmüş demek?
Um tesouro enterrado dentro do peito da múmia?
Bay Raimey ayrıca gizli bir hazine olduğunu söylüyor.
Desculpa, Mr. Raimey diz que também há um tesouro escondido.
Dinle. Hazine battığında güvenlerini kaybetti. Şehir karardığında güvenliklerini.
Ouve, ele perdeu a confiança deles quando o tesouro público faliu, a segurança quando a cidade ficou às escuras, graças a ti sabem que é um assassinozeco, e agora vai entregar a terra deles?
Söylenti olan bir hazine. Tamamen söylenti.
- É apenas um rumor.