Hiçe traduction Portugais
541 traduction parallèle
"Yüzbaşı Derry, şiddetli ağrı, şok ve kan kaybına rağmen kişisel güvenliğini hiçe sayarak bombardıman vizörüne sürünerek geri dönmüş hedef üzerinde filosuna mükemmel şekilde yol göstermiş ve tam bir isabetle bombaları bırakmıştır."
"Apesar da dor agonizante, choque e perda de sangue, sem quaisquer preocupações com a sua própria segurança, o Capitão Derry voltou ao seu posto, comandando o seu pelotão rumo ao objectivo e lançando as bombas com uma exactidão incrível."
Neden hiçe sayıyor beni
Porque me trata ele tão mal
Büyük bir ustalıkla motosiklet kullanan Amerikalı Postacılar yaşamlarını hiçe sayarak antrenmanlarını sürdürmekteler.
Este tipo de treino ensina-lhe... a superar qualquer obstáculo... que obstrua o caminho da sua motocicleta.
Sevgili ev sahibim, beni hiçe sayıyorsun.
Anfitrião, que desprezo!
Düşmanınızı hiçe saymayın.
Nunca esqueçam os vossos inimigos.
Annemi hiçe sayıp, giderken daha 14 yaşımdaydım.
Tinha 14 anos quando deixei a velha.
Bu gece onunla toplum içinde görünmüşsün, kuralları hiçe sayarak.
Foi visto com ela em público, hoje. Violou as ordens militares.
Hem de kiliseyi hiçe sayarcasına.
Mas isso será é custa da Igreja.
Mülkiyet değerlerini de hiçe sayıyorlar.
Além disso, elas diminuem o valor da propriedade.
Hristiyan orduları tarafından çalınmış, önlerine gelen şehirleri yağmaladıkları sırada hem de atalarımız hiçe sayılarak.
Roubado pelos exércitos cristãos quando saquearam as nossas cidades para desonra e humilhação dos nossos antepassados.
Babanız insanları hiçe sayıyor.
O seu velho tem uns modos muito grosseiros.
Rock, bakıyorum kuralları hiçe sayıyorsun.
Acabas de assinar a tua sentença.
Orası gerçekten erkeklerin kendilerini saldıkları ve... gururlarını hiçe saydıkları bir yer, değil mi?
É o lugar onde os homens mostram seu orgulho masculino, não?
Demek hayatımızı hiçe sayıyorsun ha..
Ides tornar-vos num garanhão enlouquecido e arruinar as nossas vidas? A minha vida é só minha.
Duyguları hiçe sayma, Henry. Hele benimkileri.
Não deves brincar com os meus sentimentos.
Bu ; nezaket kuralları ve güveni hiçe sayan bir davranış.
É uma ofensa para qualquer resquício de decência.
Ölenler akla geldiğinde kahramanlıklar anlamsızlaşır. Ama bize imrenen dış düşmanlarımız bunu, bizim en iyi anlarımızdan birini, asla hiçe sayamazlar.
Actos de heroísmo desvanecidos na memória dos moribundos... mas estrangeiros detractores, invejosos de nós, não podem nunca minimizar isto, uma das nossas horas mais gloriosas.
Tanrının Evi'nde dua etmek gibi tanrısal bir hakkımı hiçe sayıyorsun demek.
Está a sonegar-me o meu direito divino de entrar na Casa do Senhor.
İnsanlar aile hayatını, aile kurumlarını hiçe saymaya başladı, ve biz farkına bile varmadan, zenci ile beyazın evlendiği günler gelirse hiç şaşırmam.
Se as pessoas desdenham da vida em família, e das instituições familiares, não tardará nada em termos casamentos entre negros e brancos!
Amerikan ceza yasalarını hiçe sayan şahsına munhasır bir horoz!
Um velho determinado e pomposo, que não respeita as leis dos E.U.
Terbiyeli davranacağım diye sağlığını hiçe sayan kişi aptaldır.
Pôr as boas maneiras à frente da saúde é uma parvoíce.
Bir hiçten geldin bir hiçe gidiyorsun, ne kaybettin ki?
Vêm do nada e voltam ao nada. Que perderam?
Bütün sorular özel yaşamı hiçe mi saydığımız yönünde.
Todas aquelas questões sobre estarmos ou não a criar uma polícia de Estado...
Bizden çok daha üst bir uygarlık seviyesindeki bir toplumu anlatacaktım,... fakat fizik kurallarını da hiçe saymak istemiyordum.
Estava desejoso de imaginar seres e civilizações, bem mais avançados que nós, mas não queria ignorar as leis da física.
Bu dövüş için 100,000 dolarlık anlaşmamı hiçe sayıp gelmiştim.
Perdi um negócio de $ 100.000 para vir cá.
Müthiş toplumsal zıtlıkların yaşandığı bürokrasi ve sansürün hiç eksik olmadığı egemen güçlerin insan haklarını hiçe saydığı bir ülke.
Era um país de profundos contrastes sociais, de prepotência da burocracia e da censura, de espezinhamento cruel dos direitos da personalidade.
Arada bir, mantığa karşı koyan, tüm olasılıkları hiçe .. sayan ve harika bir rüyayı gerçekleştiren bir adam çıkar.
Muito de vez em quando aparece alguém que desafia o destino, a própria lógica e que realiza um sonho incrível.
İngiliz kuvvetlerinin çekilmesinden önce geçiş dönemi adı verilen Birleşmiş Milletlerin bölünme planını hiçe saydılar.
Eles ignoraram o plano de partilha das Nações Unidas... que determinava um período de transição... antes das forças Britânicas retirarem.
Kabineyi de herkesi de hiçe sayıp bir gün önceden seferberlik ilân etmeliydim.
Eu devia ter indeferido a decisão do Governo e dos outros e mobilizado ontem.
Konu kuralları düpedüz hiçe saymam.
É o meu desrespeito pelas normas.
Kariyerimi hiçe sayıyorum!
Arruinei a minha carreira!
" Adı geçen memurlar silahlarını ateşleyip halkın güvenliğini hiçe sayarak yaklaşık 1200 kursun atmışlardır.
" Os agentes em questão dispararam as suas armas, ignorando completamente a segurança pública e consumindo cerca de 1200 balas.
Prosedürü hiçe saydın.
Desobedece às regras.
Bu adam emir komuta zincirini es geçti, talimatları hiçe saydı... ve tüm hafta boyunca emirlerimi kulak arkası etti. Neden Teğmen?
Este homem usurpou a autoridade, desobedeceu às normas... e ignorou as minhas directivas pessoais durante toda a semana.
- Dediklerimi hiçe saydın - Miranda mı?
- Ignoraste-me!
Takımının bir parçasıydı adamının yardıma ihtiyacı vardı ve sen onu hiçe saydın.
E ele? Era parte da sua equipa, o seu homem precisava de ajuda... e tratou-o como um número.
Hakimi hiçe sayıyorsunuz.
Está a alienar o juiz.
- Beni hiçe saydı.
- Certamente. - Não quero ser pessoal.
Ülkeme sahnelerin arkasından hizmet etmeye alışkınım. Ama birçok vatandaşım beni desteklerken bunu hiçe saymam çok saygısızca olur.
Estou mais habituado a servir o meu país dos bastidores, mas dado que tantos compatriotas me ofereceram o seu apoio, seria muito arrogante da minha parte virar-lhes as costas.
Bunca yıllık avukatlık hayatımda sanığın anayasal haklarının böylesi hiçe sayılışına ilk kez tanık oluyorum.
Nunca em todos os meus anos de advogado testemunhei tamanho desrespeito e desrespeito dos direitos constitucionais de um acusado.
Sicili, itaatsiz, prensipsiz, yalnız kariyerini düşünen bir fırsatçı olduğunu ve kafasına estiği zaman komuta zincirini hiçe saydığını gösteriyor.
Os registos mostram que é insubordinado, sem princípios, oportunista, e que viola ordens superiores sempre que lhe apetece.
Bıkkınlık duyduğum Bayan Merville'in Gruner'i bozmak için belirttiğim tüm tespitlerimi hiçe sayması.
A minha repulsa pela sua atitude não diminuiu a minha determinação em apanhar Gruner.
Varolmaktan çıkmıyorsa da artık benim için bir hiçe dönüşüyor.
Ele nada mais significava para mim.
Ve o planları uygulamak için bir hiçe ihtiyacımız var.
Precisamos de um Sr. Ninguém para o executar.
Ya hep ya hiçe hazır mısın?
Estás preparado para o tudo ou nada desta noite?
Ya hiçe dönüşürsem?
E se eu evaporasse?
Patlamadan canını kurtaranlardan bazılarını... insan hayatını nasıI acımasızca hiçe saydıklarını gördünüz.
Viram algumas que sobreviveram... ao insensível desrespeito deles pela vida humana.
Bu riske gireceğim. Onlar kanunu hiçe saydılar.
Estão a violar a lei...
- Ben ne yaptım? Hiçe saydım.
Dei uma de desprezo!
- Ne demek, hiçe saydın? - Yanından geçtim, tek kelime etmedim.
- Passei por ela e nem uma palavra.
Gerçekten. Hiçe saymış.
Digo-te uma coisa :