Iliskisi traduction Portugais
3,119 traduction parallèle
intikam iliskisi bu çünkü.
Porque ele é um substituto.
Blair'in bir ilişkisi olduğunu düşünüyor. Ne?
Ele acha que a Blair pode estar a ter um caso.
Hayır, "yılın en gizli ilişkisi" değil.
Não, não é o caso mais secreto do ano.
Onun benimle ilişkisi var.
Ele está a ter uma relação comigo.
Batook'un kızının bir şoförle ilişkisi var.
A filha de Batook está tendo um caso com o motorista
İran Dışişleri Bakanının karısının kız kardeşiyle ilişkisi mi olmuş?
O Secretário dos Negócios Estrangeiros Iraniano pode ter tido um caso com a sua cunhada?
İlişkisi olduğunu sanmıyorum leydim.
Não acho que haja outra pessoa, minha senhora.
Elena'nın vampirlerle olan ilişkisi bu akşam onu neredeyse öldürüyordu Jeremy.
A associação da Elena com vampiros quase a mataram novamente esta noite, Jeremy.
Hademe Saul ile nasıl bir ilişkisi var?
E o Saul da manutenção está ligado a ele como?
- Cinsel ilişkisi olan dostlarız.
Ficamos amigos que fazem sexo.
- Bak, herkes seks için para öder en azından düzenli bir ilişkisi olana kadar. Bu işler böyledir. Sana yemek ısmarlarım.
Toda a gente paga por sexo, até numa relação.
Sen arkadaşınla aşk ilişkisi yaşadığımı mı düşünüyorsun?
Acha que eu tinha um caso amoroso com a sua amiga.
O herhangi bir ilişkisi var mı?
Será que ele tem alguma relação?
Bu kadınlarla olan ilişkisi tamamen kafasında olup bitti.
Toda a ligação com as mulheres vem da sua cabeça.
Olivia Pope'un kampanyadaki biriyle bir ilişkisi olmuş.
Olivia teve um caso com alguém da campanha.
Başka birinin karısıyla ilişkisi var.
Ele envolveu-se com a esposa de outro homem.
Mellie'nin ilişkisi olduğu haberi.
- A Mellie está a ter um caso.
O saçma Mellie-Mosley ilişkisi hikayesini bana rağmen yayınladığında bu otobüsteki koltuğunu kaybettin.
- O que foi? Perdeu o seu lugar no autocarro quando publicou aquela história ridícula sobre a Mellie ter um caso sem falar comigo primeiro.
İngilizce öğretmeni, hani senin şu mükemmel sandığın öğrencilerinden biriyle ilişkisi var.
Do professor de Inglês. Aquele que achas fantástico? - Tem um caso com uma aluna.
İkimizin bir ilişkisi olamaz, tamam mı?
Eu e tu não podemos estar numa relação.
Onun bu ilişkisi hakkında bir bilginiz yoksa sadece adınızı yazıp imzalamanızı istiyorum.
Se não tiverem conhecimento, preciso que escrevam isso e que assinem.
Belki de bu baba-oğul ilişkisi o kadar da iyi değildi.
Talvez a relação pai-filho não era assim tão boa.
Uzun mesafe ilişkisi.
Uma coisa, a longa distância.
Sizinle herhangi bir ilişkisi olduğuna dair bir şey bulamadım efendim. Bak.
Não vi nada que indique que teve algo a ver com isso.
Julia'nın Michael Swift ile bir ilişkisi var.
Julia anda a ter um caso com o Michael Swift.
Bununla evliliğimin ne ilişkisi olabilir?
O que pode ter o meu casamento a ver com isso? Srª.
John'un kurulla çok iyi bir ilişkisi vardı.
O John tinha cultivado uma relação muito próxima com a administração.
Bana dediklerinize göre komşunuzla oldukça ciddi bir ilişkisi varmış.
Pelo que me disse, ele leva muito a sério o caso com a jovem vizinha.
Annemin John Blackwell ile nasıl bir ilişkisi vardı?
Como foi realmente o relacionamento da mãe, exatamente, Com o John Blackwell?
En olağanüstü olanların,... olağanüstü şekillerde bir bitkiyle ilişkisi vardır.
Na sua forma mais extrema a relação para a planta é exclusiva.
Eşi, karısının bir ilişkisi olduğunu düşündüğünü mü söylemiştin?
O marido achou que ela tinha um caso?
İlişkisi olduğu için mi?
- pelo assassinato.
Peki Dekan babamın öğrencilerinden biriyle ilişkisi olduğunu öğrense ne yapardı?
O que achas que aconteceria se o reitor descobrisse que o pai tinha um caso com uma das suas alunas?
Başka biriyle ilişkisi mi vardı?
Ele estava a ter um caso?
Kocanızın başka biriyle ilişkisi falan yoktu ama başka bir şey keşfettim.
O seu marido não estava a ter um caso, mas descobri outra coisa.
Aranızda örgüt ilişkisi olan, sabıkası olan biri de yok.
Não possui registo nem ligações criminais.
Savaş sırasında Ruslarla ilişkisi olan bir şirkette çalıştım.
Eu era a ligação da força aérea com os russos durante a guerra.
Bu arz-talep ilişkisi.
É a lei da oferta e a demanda.
Peter. Sorduğum için üzgünüm ama Dani'nin bu adamla bir ilişkisi olabilir mi?
Peter, desculpa a pergunta, mas achas que a Dani podia estar envolvida com ele?
Peki, neden ilk kurbanlarımızdan biriyle ilişkisi olan Peter Dunlop bize işe yarar bilgi veren en son insan oluyor?
Então, porque é que o Peter Dunlop, que teve relações íntimas com uma das primeiras vítimas, não me deu nenhuma informação útil?
Hey Walden, yönetim kurulu üyelerinin birbiri ile ilişkisi olma hususunda şirket politikası nedir?
Walden, qual é a política da empresa quanto ao relacionamento entre os membros?
Bana göre, herkesin ilk ilişkisi hakkında, bir hikayesi vardır, bizimki de bu olacak..
O que quero dizer é que todos têm uma história sobre a sua primeira vez, esta será a nossa.
- Bilmemiz gereken herhangi bir ilişkisi?
- Qualquer associação que tenha, que temos de saber?
Açıkça görülüyor ki, Bay Seville'in oğluyla olan ilişkisi görüldüğünden daha karmaşık.
Obviamente a relação do Sr. Seville com o seu filho é muito mais complexa do que parece.
Ama, dava açarak O'nunla bir hayli ilişkisi olan insanları incitemem.
Mas as pessoas que adoramos, podem ferir-nos.
Bu bir iş ilişkisi.
Um informador confidencial. É uma relação profissional.
Müvekkilimin yapmış olduğu herhangi bir aldatma durumu yasal bakımdan müvekkilinizin Bayan Davis ile olan ilişkisi ile geçersiz olur.
Qualquer infidelidade da minha cliente, do ponto de vista legal, foi anulada pelo caso do seu cliente com a Sra. Davis.
Bayan Sutter, eşinizin başka bir ilişkisi olma ihtimali var mı?
Sra. Sutter, é possível que o seu marido tenha vindo a ter um caso?
Büyük ihtimalle evde bıraktığı için alyansını takmıyordu çünkü insanlar ilişkisi olduğunda bunu yapar.
Parece-me mais que ela não usava aliança porque a deixou em casa, porque é isso que fazem quando têm um caso.
Kati'nin James Barca'la ilişkisi olduğunu biliyordun ama Sandy'e söylemedin çünkü boşanmak istiyordu.
Sabia que a Kati tinha um caso com o James Barca, mas não contou ao Sandy, porque ele ia querer o divórcio.
Bildiğiniz gibi kulüp sahibi Ukraynalı. Organize suçla ilişkisi olmasından şüphe ediliyor.
Como sabes, o clube é dirigido por empresários ucranianos com suspeita de ligação ao crime organizado.