Irıs traduction Portugais
10,694 traduction parallèle
Ya da kendimizi akışına bırakalım. Ne olup bittiğine bakalım bi'.
Ou podemos ir na onda e logo se vê.
Evet, sanırım haklısınız.
Devíamos ir para casa. Sim, acho que tens razão.
- Gidebileceğimiz hızın da bir sınırı var Bayan Groves.
Estamos a ir ao máximo, Mna. Groves.
Kravat giymek ve işe giriş ve çıkış saatinizi kaydettirmek istemiyor musunuz?
O quê? Não queres usar gravata para ir trabalhar? Não queres picar o ponto?
- Buradan uzaklaşmalısın Harold.
- Tem de ir, Harold.
Ama kimliğini açıklamayı reddettiği için Ford onunla buluşmamış.
Mas então, quando se recusou a revelar a sua identidade, o Ford não quis ir.
Londra'ya gitmeliyim, çok sıkıntılı ama ne yapacağım ki?
Terei de ir a Londres, o que é uma chatice, mas fazer o quê.
Ziyaretçilerin sınırlar kapanmadan bileklikleriyle...
Os visitantes têm de ir de autocarro até ao centro.
Yabani faşist elitlerin yok etmediği geniş fakir insan kitlelerine karşı çoktan silahlanmış zenginler uzaya gitmeye hazırlanacak.
Pessoas com meios preparam-se para sair do planeta e ir para o espaço, já transformado em arma contra as pobres massas de humanos amontoados que não foram exterminados pelas elites fascistas.
Sigara almak için sokağın karşısına geçeceğim, ama mahsuru olmazsa buraya gelip birkaç gece uyumak isterim.
Vou ter de ir ao outro lado da rua buscar algumas coisas minhas, mas, se não te importares, gostava de regressar e dormir aqui nas noites seguintes.
Duş almalısın.
Devias ir tomar banho.
Bizimle bağış toplamaya mı gelirsin yoksa babanla mı kalırsın?
Queres ir à Angariação de Fundos connosco ou vais com o teu pai?
Sanırım ben... Alt kata bakar mısın?
Podes ir lá abaixo?
Şanslısın, ben de o yöne doğru gidiyordum.
Estás com sorte, pois estou a ir nessa direcção.
Belki de bu adamla konuşmalısın.
Talvez, devas ir com ele falar com esse indivíduo.
Siz burda yanlış yoldasınız.
Estão a ir na direcção errada.
Tabii o vakit her istediğinde Londra'ya gidip, olay varmış gibi yapamaz.
A menos que ela goste de ir a Londres numas nuvens de crise e drama.
Alicia, oyunu kaldırır mısın?
Alicia, és capaz de ir arrumar o jogo?
Gitmeye hazır mısın?
Estás pronta para ir?
Her neyse... Yaşananların ışığında, işinizi batırmamak adına Pelham'ı yakalamanız için her türlü yardıma hazırım.
De qualquer forma... dado aquilo que aconteceu, não tenho qualquer problema em deixar-vos ir atrás do Pelham sem mim.
Schmidt'i sisteminin dışına atmaya çalışıyor, ve ona destek olmalıyız, bu, dağa tırmanmasına ön bilgisiz ve deneyimsiz olarak tırmanmasına izin vermek anlamına gelse de
Ela está a tentar esquecer o Schmidt e temos de a apoiar, mesmo que signifique deixá-la ir escalar sem ter experiência.
Çok hızlı bir şekilde yaya kaldırımına çıkmış ve sonra da içeri girmiş.
Devia ir a grande velocidade para saltar o passeio e acabar neste lugar.
Poppy'le beraber laboratuardan ayrılıp sığınağa gitmek istiyorum.
Tu e a Poppy querem sair do laboratório e ir ao abrigo.
Luke odasından çıkmadan önce çöp kutusuna atmış.
O Luke destruiu o quarto antes de ir.
- Hazır mısın?
Pronta para ir?
Çavuş Willis, York'a gitmek için beni çarşamba günü dokuzda alacakmış.
O Sargento Willis virá buscar-me quarta, às nove, para ir a York.
Alison o kadar utanmış halde ki şu aralar sadece kilise için dışarı çıkıyor.
Hoje em dia, só sai de casa para ir à igreja. - À igreja?
Törene katılmak güvenli değil, onu bulmalısınız.
Não é seguro ir à missa. Tem de encontrá-lo.
- Hala üzerinde çalışıyorum.
- Desculpe-a, ela está zangada por eu ir herdar 100 milhões por ter o cromossoma Y. Desculpa - Ainda estou a ver disso.
Ondan neden bu kadar sık ayrıldığını veya aslında nereye gittiğini asla açıklayamayan bir anneyle büyüdü.
Ele cresceu com uma mãe que nunca pode explicar-lhe porque o tinha de deixar tantas vezes ou para onde ela estava realmente a ir.
Tamam, şimdi konudan çok sapmış olabilirim ama belki de Liam'dan kaçtığın için eve gitmek istemiyorsundur.
Certo, então posso estar muito enganado aqui. Mas... Talvez não queiras ir para casa, porque estás a evitar o Liam.
Eve gitmeye hazır mısın Stewie?
Estás pronto para ir para casa, Stewie?
McDonald's'ın otoparkında Loretta ile buluşup oğlum Cleveland Jr.'ı almak için.
Para me encontrar com a Loretta no estacionamento do McDonald's para ir buscar o meu filho, Cleveland Jr.
Eğer beni birlikte evime gitmekten vazgeçirmeye çalışıyorsan iyi bir iş çıkarıyorsun.
Se estás a tentar fazer-me desistir de ir para a minha casa estás a fazer um bom trabalho.
Güvenli seçenekse serum vermeye devam edip hızla ameliyathaneye götürmek.
A opção segura é continuar as transfusões, e ir para a S.O.
- Selam... - Bak şu an müsait misin yakınlarda mısın bilmiyorum ama Tom'un okuldan alınması gerek.
Não sei se estás por perto, ou se estás ocupada, mas é preciso ir buscar o Tom à escola e estou presa no trabalho.
Becky'i tanıyorsun, değil mi? Becky Simon'a mesaj atar mısın? Söyle oğlu ofiste onu bekliyor eve dönerken pizza ısmarlasın.
Becky, dizes-lhe que o Simon está à espera dele no escritório e quer comer pizza antes de ir para casa.
- Gemma aradı döndüğünü ve bu yemeğe gitmek istediğini söyledi. Ama bu kadar kısa sürede çocuk bakıcısı bulamamış.
A Gemma ligou e disse que queria ir a este jantar, mas sendo em cima da hora não tinha quem ficasse com o Tom.
Evet, Sid ve eski karısı Evelyn'la bir şeyler içecektim.
Sim, era suposto eu ir beber com o Sid e com a ex-mulher, Evelyn.
- 52. çıkışın kuzeyinde görülmüş.
Capturado a ir para norte, na saída 52.
Bence sen dikkate almalısın.
- Devias ir atrás dele.
Hastaneye gitmeye çalışıyorum.
Só quero ir para o hospital. Por favor!
Sadece geri almak için bir dalış ekipmanım yok.
Só não tenho equipamento de mergulho para ir lá buscá-la.
Hemen ameliyata alınması gerek.
Precisa ir para a S.O. para uma limpeza.
Arkadaşım Dave'de bilet varmış ama böbrek taşı olduğu ortaya çıkmış o yüzden gidemiyor.
- O meu amigo Dave tinha bilhetes, mas teve problemas renais e não pode ir.
Gidip Emma konusunda yardımcı olmalısın.
Devias ir ajudá-los juntamente com a Emma.
Yemin seremonisine katılmayacak mısın?
Não tens de ir a um juramento?
- Jacknife Jed işine katılmak istiyorum.
- Quero ir ao Jacknife Jed's.
- Jacknife Jed işine katılmak mı istiyorsun?
Quer ir ao Jacknife's?
- Haklısın, geçebilirsiniz.
Vocês podem ir...
Eğer gitmesine izin vermemiş olsaydın. O yolun karşısına geçmesine izin verseydin.
Se não a tivesses deixado ir, atravessar a estrada.