Işten traduction Portugais
10,601 traduction parallèle
Sabahları işten önceki hiçbir sabah da değildim. Linus, Camille'i de alıp... O benim eşofman üstüm.
Linus, preciso que ligues a Camille e... é a minha camisola!
İki hafta önce işten çıkarıldı.
Ela foi despedida há duas semanas.
Bu işten elimi eteğimi çekiyorum.
Vou retirar-me da equação.
Kadın havayolunu kendisini hatalı bir oylama sonucu işten çıkardığı gerekçesiyle dava etmiş ve geçen hafta mahkeme Oceanic Havayolu lehine karar vermiş.
Ela processou a companhia aérea acusando-a de demissão ilegal. E na semana passada, o juiz decidiu contra ela e a favor da Oceanic.
Bay Carson, işten çıkarma zamanı hakkında yeni haberler var mı?
Sr. Carson, suponho que não há mais notícias de quando fará o aviso prévio?
Ortaklar seni işten attılar sanıyordum.
Pensei que os teus sócios te tinham expulsado da clínica?
Bu geceki 4for1 konserine bileti vardı, ama işten çıkamadığı için bizi annesi alacaktı.
Disse que tinha bilhetes para o concerto dos 4for1 esta noite, mas ficou preso no trabalho, então a mãe dele veio buscar-nos.
İyi. Çünkü işten çıkacağım.
Óptimo, porque vou ficar sem emprego.
Seni bu işten alıyorum.
Vou tirar-te desta situação.
Bana işten biraz bahsetseniz?
Pode informar-me mais sobre o trabalho?
Yanlış bir hareket değildi ve işten de atılmadı.
Não foi um movimento errado e ela não está fora.
Gençken, bir çok işten kovuldum.
Quando era jovem, fui expulso de muitos postos.
Onlar için yaptığım onca işten sonra mı?
Todo o esforço que eu fiz?
Cinsel saldırıları üzerine üniversite, işten çıkarmış.
Arrasta-se há anos e não resulta em nada.
Herkese işten atıldığımı hali hazırda iş aradığımı söyledim.
Contei a todos que tinha perdido o meu emprego, mas que andava activamente à procura de outro.
Eğer bu işten paçayı kurtarırsak seninle uzun bir konuşma yapacağız.
Se escaparmos desta, tu e eu vamos ter uma longa conversa.
Bu işten çıkmanın tek yolu babamın işe girdiği şekilde ayrılmakmış.
Disse que a única forma de sair era ficar da mesma forma que o meu pai começou.
Ama iş işten geçmeden kendi çocuklarımın da olmasını isterim.
Claro, espero que tenhamos os nossos filhos antes de encerrarmos o jogo.
Barrow'ı işten çıkarmanın iyi bir tasarruf olduğunu hâlâ düşünüyor musun baba?
Ainda acha que demitir o Barrow era uma poupança útil, Papá?
Edith söz konusu olunca öyle şeyler söylüyorum ki, iş işten geçmiş oluyor
Com a Edith, digo coisas e depois elas não podem ser desditas.
Gelirin geleceği bu. Sen de işten pay alıyorsun.
E recebe uma parte disso.
Şimdi de işten kaytardı demeye mi getiriyorsun?
Agora estás a chamar-lhe covarde?
Birini işten kaytarmayla itham edecekseniz yüzde yüz emin olmanız lazım.
É melhor teres a certeza absoluta se vais acusar o tipo de ser covarde.
İki işten de bahsediyorum.
Qualquer um dos cargos.
Eğer öyleyse bu onu neden işten çıkardıklarını açıklar.
Se ficou, pode explicar porque foi despedido.
Bize neden onu 2013'te işten çıkardığınızı söylersiniz diye umuyorduk.
Esperávamos que pudesse dizer-nos porque o despediram em 2013.
Bir noktada tarım bakanlığı onu işten uzaklaştırmak zorunda kaldı.
Ele fez inimigos. A dada altura o USDA até o suspendeu.
Uyuşturucu sorunu olduğunu ve işten uzaklaştırıldığını iddia ettiler.
Alegaram um problema com drogas, e que tinha sido suspenso do trabalho.
Çünkü bu işten onun sorumlu olduğunu sanıyoruz.
Porque pensamos que ele pode ser o responsável.
Tespit ettiğin küçük teknik problemlerin üzerine gitmeyi reddettiği için oranın baş tasarımcısıyla ağız dalaşına girdin ve işten kovuldun.
Entraste em desacordo com o designer deles porque ele recusava falar sobre umas falhas que identificaste e depois foste despedido.
Öyle ya da böyle, Theo bu işten yırtamaz, anlaşıldı mı?
De qualquer maneira, o Theo não pode fugir outra vez, percebido?
- Bak, bu işten hapse girmem ben.
Não vou cair por isso!
Bir kereye mahsus Rice'ın maskesinde arıza çıkıyor. Ve sen işten kaçtı hükmünü veriyorsun.
A peça facial do Rice dá problemas uma vez e tu decides que ele é um covarde?
Rice'ın işten kaçtığına yönelik bir düzmece var ortada.
Há uma falsa afirmação de que o Rice se acobardou durante uma ocorrência.
Rice işten kaçıyor.
O Rice é um covarde. - Então!
Rice işten kaçtı!
O Rice acovardou-se...
Rice işten kaçtı ama bu Manga'daki bir kişinin bile umrunda değil.
O Rice acovardou-se e ninguém no Esquadrão quer saber!
Benim işten kaçtığım falan yok, Kelly.
Não sou um covarde, Kelly.
- Otis de işten kaçtığını düşünüyorsa -
- E se o Otis acha que ele se acovarda... - Ele não se acovardou.
- Bu işten böyle kolay kurtulamam.
Um agente do FBI. - Não posso sair impune.
O e-posta sızdırılırsa adam işten kovulur.
Se isso fosse divulgado, essa pessoa seria despedida.
Bizim polis olduğumuzu bilmediğini iddia edebilir. Bu işten yırtar.
Pode alegar que não sabia que éramos polícias e escapar.
Tamam. Bu işten tek parça halinde çıkmayı başarırsam konuşuruz.
Se eu voltar vivo disto, vou contar-te tudo.
İşten ayrılabilirim. Evde durup sağlığın için gerekeni yaparım.
Eu posso... deixar o trabalho.
Yok bir şey. Şey... İşten arıyorlar.
É, apenas, do trabalho.
İşten çıkarma için verilen resmi sebep aşırı devamsızlıkmış.
Na versão oficial, foi despedido por ausências excessivas.
- İşten dönerken.
Vindo do trabalho.
İşten eve geliyorum her gece sabaha kadar kavga gürültü.
Chego do trabalho e ele está sempre violento, passa a noite acordado.
İşten falan kaçacak biri değil.
Eu conheço o Rice. Ele não é um covarde.
"İşten çıkarıldın" sonra görüşürüz mü?
Carta de demissão e adeus?
- O işten kovuldu.
Ele foi despedido.