Kafam traduction Portugais
10,319 traduction parallèle
Şehirden uzaklaşırım, meşgul olurum ve nihayet kafamı boşaltabilirim.
Posso sair daqui e estar ocupada, para deixar de pensar em certas coisas.
Barı ateşe vermiştim ve bardan kafam güzel çıkmıştım.
Defini um nível de fumo e um nível de maluquice.
Kafam bir piknikteki karpuz gibi terler.
A minha cabeça transpira como uma melancia num piquenique.
Bir saat önce uyandığımda kafam banyo zeminindeki eski kaz yumurtası gibiydi.
Acordei há uma hora no chão da casa de banho com um grande galo na minha cabeça.
Kafam hikâyelerle dolup taşıyordu. Tuhaf olduğumu biliyorum.
Tenho sempre a cabeça cheia de histórias.
Kafamın içine girecek yeteneğin ve güdün yok senin.
Não tens habilidade ou discernimento para, entrar na minha cabeça.
O hapishaneye her gittiğimde, Joe kafamın içine daha çok girdi ve ölmeden önce, bana bazı şeyleri kabul ettirdi benimle ilgili bir şeyleri...
Quando eu ia àquela prisão, o Joe entrava profundamente na minha mente, e antes de ele morrer, ele fez-me admitir coisas, coisas sobre mim...
Üniversiteye gidene kadar da kafam güzel olmamıştı.
Acho que só voltei a fumar erva na faculdade.
Biraz kafam karışık, ama iyiyim.
Estou um pouco confusa, mas estou bem.
Bakın araba kullanıp kafamı dağıtmam gerek.
Tenho de ir dar uma volta.
Evet, kafam çalışır.
Sim... Sei algumas coisas.
Aç bırakıp kanımı boşaltmak. Kafamın içine hayaller koymak...
Fazer-me passar fome, drenar-me, pôr-me visões na cabeça...
Kafamı toplamak için yürüyüşe çıkmıştım.
Fui dar um passeio para espairecer.
Kafamın içine girme şeklinden etkilendim.
A maneira como entrou na minha mente.
Bugün eski dükkanına girdin ve polise dükkanı açtığını söyledin. Biraz kafam karıştı.
arrombou a sua antiga loja esta manhã e disse à polícia que estava a abrir o negócio.
Hâlâ kafam iyi durumda.
Estou tão ressacada.
- Kafam Tandy'ye takıldı.
Só estou preocupada com o Tandy.
Kafam karıştı.
Estou confuso.
Bu kemikler berbat hâlde ve benim de kafam biraz karışık.
Há coisas demais nos ossos, estou um pouco sufocado.
- Ofis malzemeleri hariç elimde pek bir şey yok. - Bu dünyada bir amaç bulmak benim de kafamı oldukça meşgul ediyor.
Encontrar um papel e propósito neste mundo também tem ocupado bastante os meus pensamentos.
Biraz üzüm şarabı içip, Kafamı dinliyorum.
Encho um copo de vinho e tiro um tempo para mim.
Kafam bazen karışabiliyor.
Às vezes fico confusa.
Kafam darbe alıyor.
A minha cabeça a bater.
Bir saniye, kafam hâlâ karışık.
Espere. Ainda estou confuso.
Korktuğumu, kafamın karışık ve yalnız olduğumu biliyordu.
Ela sabia que eu tinha medo, estava confusa e sozinha.
Kafamı bulutlardan indirmem konusundaki tavsiyenizi dinledim kickboks derslerine başladım. Biraz darbe aldım.
Segui o seu conselho sobre tirar a cabeça das nuvens, então, fiz uma aula de "kickboxing".
Üçünde de kafam karışıyor.
Confundo os três.
Kahretsin, kafam güzel.
Merda, estou pedrado.
Kafamı boşaltmam lazım.
Tenho de desanuviar a cabeça.
Kafamı bir şeye veremedim.
Não consigo concentrar-me.
Dur biraz, kafam karıştı.
- Espera, estou confuso.
Sikik kafam patlayacak gibi.
A minha cabeça vai explodir.
Dinle, ben... Kafamın nerede olduğunu bilmiyorum cidden.
Ouve, não sei onde estou com a cabeça.
Sadece kafam karıştı çünkü 1 Nisan geçeli haftalar oldu.
Só estou confuso porque o Dia das Mentiras foi há algumas semanas. Sim, foi quando pensamos nisto, mas leva tempo a executar.
Batının zaman dilimi kafamı karıştırıyor.
Estes fusos horários ocidentais confundem-me.
Kafam çok dolu.
Tenho o prato cheio.
Kafamın içi susmuyor.
A minha mente recusa-se a desligar.
- Kalsın. O kapıyı son gördüğümde annen kamp çantamı fırlatıyordu. Kafamı hedef alarak.
Da última vez que vi esse portão, a tua mãe atirava a minha mochila e apontava-a à minha cabeça.
Ajandamı kafamın içinde taşımıyorum.
Não sei de cor a minha agenda.
Ne demek istediğini anladığım için kafam karıştı.
Estou preocupada, porque entendo o que quer dizer.
Tüm bunları kafamızdan atmak için bir şeyler yapalım.
Vamos fazer algo para esquecermos.
Çünkü çoğu şey budan ibaret. Evet, ama sabah kahvemi içmeden önce benimle hiçbir şey hakkında konuşmayın. Çünkü kafam hiçbir şeyi kaldırmıyor.
Sim, mas não me falem de nada até beber o meu café matinal, porque eu nem sequer consigo pensar.
- İnsanlar gelir, gider. Kafamı takmam.
Eu não me importo com isso.
Beni teslim ederseniz, kafamı kesmezlerse şanslı sayılırım.
Se me entregarem, vou ter sorte se for enterrado com a cabeça.
Kafamı da eğerim, ağzımı da açmam ama yeter ki yaşayayım.
Sou todo a favor de manter a cabeça baixa e a boca fechada... Desde que eu consiga sobreviver.
Kafam karıştı ve öylece ağzımdan çıktı.
Fiquei confusa e, apenas, saiu.
- Kafam, acıtıyor.
A minha cabeça... dói.
Üzgünüm ben,... - Şimdi kafam karıştı.
Desculpe, eu... agora baralhou-me.
Benim kafam karıştı. Sizinkide karıştı mı?
Não estou aqui mas estaria se estivesse aqui.
Çık kafamın içinden!
Saia da minha cabeça!
Arabadan çıkıp kafamıza silah dayayıp bizi yere yatırdılar. Onlar bize çarptılar.
Mas não.