Kalın kafalı traduction Portugais
431 traduction parallèle
Biraz kalın kafalıyım, bu bana miras kaldı.
Eu sou um cabeça-dura, é de família.
Babam kalın kafalıydı. Annem kalın kolluydu.
O meu pai era dos "Cabeças-duras" e a minha mãe dos "Ossos-duros".
Kalın kafalılar ile kalın kollular sıkı arkadaştılar.
Casaram-se e foi assim que nós nascemos.
Amma kalın kafalısın!
Você tem um crânio duro!
Demek kalın kafalı Bay Wilkes, hala aklından çıkmadı.
Ainda não esqueceu o obstinado Sr. Wilkes?
O hala kalın kafalı John amca. Hükümetini dolandırıcıların yönetmesine izin veren bir ahmak.
Mas é o seu tio John, um tolo bem-intencionado... que deixa um bando de canalhas tomarem conta da administração.
Bir kere olsun kalın kafalı bir İrlandalı olma.
Não sejas um irlandês tão casmurro.
18 yaşındayken, babamın kalın kafalı olduğunu düşünürdüm.
Quando eu tinha 18 achava que meu pai era um estúpido.
- Filikayı bu kalın kafalı mı yürütecek?
- Esse cabeça-dura? Comandar?
Acı dolu kalın kafalı birisiydim.
Eu era um imbecil, cheio de raiva.
Kalın kafalılık ediyorsun.
Mas você acha o caso encerrado.
Böylece prensese verebileceksin! Kalın kafalı deve güdücü! Prenses senin gibi sıradan bir hırsızdan ne isteyebilir?
Para dar-lha à princesa?
Benim kalın kafalılığım yüzünden. Anlamam gerekirdi.
Devia ter percebido.
Onu iki kere uyardım ama kalın kafalı.
Avisei-o duas vezes, mas ele é teimoso.
Unutma, Almanlar kalın kafalı olabilir ama aptal değiller.
Lá porque os boches são tolos, não significa que sejam estúpidos.
Dinle kalın kafalı.
Escuta, idiota...
Kuzen, sen eskiden bu kadar kalın kafalı değildin.
Primo, antes costumava entender mais rápido.
Sütunlarını Pop Henderson'a boşuna ayırdığın için kalın kafalısın.
Deves estar parvo, para gastares as tuas colunas a falar do Pop Henderson.
O sadece Lincoln'e sığır götüren kalın kafalı küçük bir çiftlik sahibi.
É o único fazendeiro suficientemente teimoso para levar um rebanho até Lincoln.
Ve sen halen kalın kafalı Scot'sun, öyle değil mi?
E tu continuas o mesmo casmurro, não é?
- Her şeyi berbat ettim. - Hiç te değil kalın kafalı!
Não seja bobo.
İnsanların değişmeyeceğini düşünmek kalın kafalılıktır.
Que mundo entediante se não mudássemos!
Fakat Vito daha dokuz yaşında ve kalın kafalı.
Mas o Vito tem apenas 9 anos. É mudo.
Oh, O sıkıcı bir kalın kafalı.
Ela abrandou.
Gördüğüm en kalın kafalı çocuklardan biriydin.
Mas eras uma das criancas Ç mais burras que já conheci.
Neden? Sen kalın kafalı, kuş beyinli, geri zekalı bir acemi çaylaksın.
Seu grande cabeçudo, negligente, simplório e parvo.
Neden frene bastın, kalın kafalı?
Idiota, porque travaste?
" Nasıl da kalın kafalı bir aptal
" Que estúpida idiota
Kalın kafalı görünmek istemem ama açıklar mısın lütfen?
Desculpe se estamos confusos. Talvez o senhor pudesse explicar.
İnsan bu kadar mı aptal olur, kalın kafalı.
Não acredito nisto, querida. És tão estúpida.
Öyle kalın kafalısın ki! Bizi bu utançla başbaşa bırakmasan, için rahat etmez!
Tu não vais aguentar não nos envergonhares a todos.
Defol, kalın kafalı canavar!
Sai daqui, sua besta lerda!
- Kalın kafalı sensin.
- A besta lerda és tu.
Neden böyle kalın kafalısın?
Queres ter sempre razão, escuta-me por uma vez!
Kalın kafalı olmayın, Kaptan.
Está a ser obtuso, Capitão.
- Sen yaşlı bir kalın kafalı döneksin.
- Você é um touro velho, medroso e difícil.
- Demem o ki, kalın kafalı mücevherler, o dört şaheserden birinin içinde olabilir.
Quero dizer, cabeçudo, as jóias podem muito bem estar escondidas numa destas quatro belezas.
Burada iyi bir evin var. İyi bir ailen. Kalın kafalı da değilsin.
Tens uma boa casa, uns bons pais e não és tolo de todo.
Bir devlet adamını gördüğümde anlayamayacak kadar kalın kafalı mıyım?
Será que não sei reconhecer um estadista?
İsyan, sizi kalın kafalı aptallar!
Revolta, seus idiotas de crânio fino!
- Beni dinle, kalın kafalı dostum.
- Oiça bem meu amigo.
Tam bir kalın kafalısın!
- Não sei o que o Adrian quer dizer. Então és uma besta!
Sen, aptal, kalın kafalı, kaba bir hayvansın.
És um animal ordinário, estúpido, e teimoso!
Bu silahlar cephanelikten sadece Caesar'ın kesin emirleri altında çıkarılabilir, kendi çıkarları için savaş isteyen kalın kafalı astlarının tehditleri altında değil.
A lei diz que as armas serão dadas... por ordem directa de César, e não por ameaças de um bronco subordinado, para quem a guerra significa apenas glória pessoal.
Haydi kalın kafalı, Bay Hayalkırıklığı!
Anda cá, "C.D.", seu "corno desapontado"!
Özellikle kalın kafalı bir program plancı her şeyi karmakarışık edebilir.
Um responsável de programação muito burro pode distorcer tudo.
Bu balon değil, seni kalın kafalı Sakson dingili!
Não é um balão, seu saxão imbecil, estúpido e bronco!
Hadi gelin, çok kalın kafalı...
Vamos embora, ele não percebe nada...
Lumley, çok kalın kafalısın!
És mesmo tapado!
Kalın kafalı ve kalın kıçlı.
Sisudo e duro-assed.
- Seni aptal, seni kalın kafalı salak!
Néscio, ainda não o vês.