Karaciğer traduction Portugais
1,288 traduction parallèle
Karaciğer olmalı.
É um nivelador.
Karaciğer ameliyatım için bir servet gerekiyor.
Este fígado custa-me uma nota!
Karaciğer.
Fígado.
Karaciğer kanseriymiş.
Cancro do fígado.
- Şu karaciğer mi?
- É fígado?
Sigara içmiyorsun, içki içmiyorsun fakat şu içtiğin ilaçlarla, karaciğer kanserini davet ediyorsun.
Não fumas nem bebes... mas com essa quantidade de comprimidos, vai acabar por ter cancro no fígado.
Beyin ve karaciğer.
Cérebro e fígado.
Kusmanın nedeni karaciğer de olabilir.
Vómito podia ser por causa do fígado também.
Hâlâ büyük bir risk, fakat sen söylediğin anda karaciğer yola çıkacak.
Continua a ser um grande risco, mas se der a ordem o fígado vem a caminho.
Karaciğer ve akciğer dokularındaki kimyasal analizler yüksek seviyelerde hidromorfon bulunduğunu ortaya çıkardı.
As análises químicas do fígado e dos rins revelaram a existência de hidromorfina.
Tamam, bu testlere göre karaciğer fonksiyonları zayıflamış.
De acordo com os testes a função hepática estava diminuída.
Karaciğer bir filtre gibidir.
O fígado é um filtro.
Ama karaciğer veya kalan etten herhangi bir kısım elimizde değil,.
Mas não temos o fígado, nem carne.
Karaciğer sararmış.
- Certo.
Olay yerinde ölçülen karaciğer sıcaklığına göre gece 1 : 00 gibi ölmüş.
A temperatura do fígado no local indica cerca da 1 : 00 da manhã.
Karaciğer sıcaklığı 30,5 dereceydi.
A temperatura do fígado era de 87ºF.
Karaciğer, böbrek ve kalp, hepsinde de kansızlığa bağIı anemi ile tutarlı soluk noktalı ağaç formunda desen var.
- Fígado, rim e coração. Todos têm um padrão de pontos pálidos consistentes com necrose isquémica.
Görünüşe göre şüphelinin aldığı organlar mide, karaciğer ve şimdi de kalp değişik inanışlara göre vücutta ruhun bulunduğu yerler olarak kabul edilirmiş.
Parece que, todos os órgão que o suspeito está a levar... Estômago, fígado, agora o coração... eram considerados a morada da alma, numa Era ou noutra.
Mick'e şıp diye karaciğer buluvermişler.
O Mantle conseguiu um fígado na boa. Sim.
Hatta sadece geçen sene 27 binden daha fazla insan alkolün yol açtığı kronik karaciğer kanserinden öldü.
No último ano, 27 mil pessoas morreram por consumo excessivo de álcool.
Cerrahlar Bob'un karaciğer problemi olduğunu biliyor mu?
Os cirurgiões sabem que o Bob sofre do fígado?
Adı listedeymiş, ama ellerinde karaciğer yokmuş.
Ele está na lista, mas não há fígado.
- İşte bir karaciğer bulmak için bu kadar zamanımız var.
- Temos esse tempo para encontrar um.
Diğer taraftan ise karaciğer kendini yenileyebilen tek organdır.
O bom disto é o fígado ser o único órgão que se regenera.
Ama karaciğer olmadan bu adamın o kadar dayanabileceğini sanmıyorum.
Mas, sem um fígado, não me parece que aguente tanto tempo.
Belki de kurtarılmayı hak etmeyen karaciğer bekleyen bir hastam var.
Tenho um tipo à espera de um fígado que pode não merecer ser salvo.
18 yaşında erkek, karaciğer bağışı, habis ya da nakle engel hastalığı yok.
Homem, 18 anos, dador de fígado, sem doenças transmissíveis.
Sanki Alzheimer yeterince kötü değilmiş gibi şimdi bir de karaciğer kanseri çıktı.
Como se a Alzheimer não fosse suficientemente má. Agora, a mãe tem cancro no fígado.
Karaciğer kanseri hızlı ilerler.
O cancro no fígado é rápido.
Tahlil sonuçlarına göre bilirubin sayımı yedi ve karaciğer enzimlerinde artış.
Relevância para uma capacidade total de sete e enzimas elevadas do fígado.
- Karaciğer değerlerine baktınız mı?
- Verificou a tabela do fígado?
Rapora kardiyopulmoner arrest olarak yazılacak. Karaciğer hastalığına dayalı komplikasyon.
Fica como paragem cardiopulmonar complicada por doença do fígado.
Karaciğer kanseri beni öldürecek.
O cancro do fígado vai matar-me.
Mackie için bir karaciğer bulduk.
- Encontrámos um fígado para o Mackie.
Bayan Davidson, bu belgede kocanızın kalp, ciğerler, karaciğer ve böbrekler gibi hayati organlarını bağışladığınız yazılı.
Sra. Davidson, este formulário diz tão só que consente a doação dos principais órgãos do seu marido. Coração, pulmões, fígado e rins.
B.U.N. ve keratinin yükselmiş. Karaciğer tahlilinin değerleri de biraz yükselmiş.
A ureia, a creatinina e a PCH estão elevadas.
Önce beyin, sonra karaciğer, böbrekler, hatta gözkapaklarını kontrol eden sinirlere bile saldırırlar.
Primeiro o cérebro, depois o fígado, os rins, e os nervos que controlam as pálpebras.
Buraya geldiğinde kanındaki alkol yoğunluğu 2.0'dı. Ayrıca karaciğer enzim değerleri de ölçülemiyordu.
Quando entrou no hospital o nível de álcool no sangue era 2.00, e as enzimas hepáticas estavam elevadas.
Beni çekiştirmeye devam mı edeceksiniz yoksa karaciğer hasarına neyin sebep olduğunu mu tartışalım?
Querem continuar a falar sobre mim, o discutimos este problema do fígado?
Hemolitik anemi karaciğer hasarına sebep olmaz.
A anemia hemolítica não provoca danos hepáticos.
Hepatit-E ise bir saat içinde karaciğer fonksiyonları ciddi şekilde bozulacak.
Se for hepatite E, veremos um decréscimo acentuado da função hepática na próxima hora.
Anjiyografide aşağı ve yukarı gastrointestinal kanamalar olduğunu gösterdi. Aynı zamanda hemodinamik ve karaciğer bozuklukları var.
A angiografia revelou hemorragia profusa no trato gastrointestinal com desequilíbrio hemodinâmico e insuficiência hepática.
Karaciğer nakli gerekiyor.
Ele precisa de um fígado.
Organ bulunana kadar transfüzyona ve anemi ve karaciğer tedavilerine devam edeceğiz.
Vamos fazer as transfusões e o tratamento para a anemia e da insuficiência hepática, enquanto aguardamos um órgão.
Naftalin zehirlenmesinin sebep olduğu aşırı iç kanama ve karaciğer yetmezliğinden öldü.
Morreu de hemorragia interna e insuficiência hepática aguda, provocadas por uma intoxicação por naftalina.
İç kanamayı, hemolitik anemiyi, karaciğer yetmezliğini açıklıyor.
Justifica a hemorragia interna, a anemia hemolítica e a falência hepática.
Karaciğer kistlerinin de benzer semptomları vardır, yüksek ateş hariç.
Os quistos no fígado tem sintomas idênticos, com um adicional, febre.
Şimdi bu ya baston yüzünden, ya da şu anda bahsettiğimiz karaciğer kistlerinden birini kopardığım için, ve birazdan anafilaktik şoka gireceksin,.... tıpkı oğlunun kazayla arkadaşımın arabasına takılıp düştüğünde olduğu gibi.
Agora, ou a bengala, ou eu, rompemos um daqueles quistos do fígado, aqueles sobre os quais falávamos, E está a entrar em choque anafilático, Exactamente o que seu filho fez, quando acidentalmente chocou contra o carro do meu amigo.
Metabolik sebepler karaciğer, böbrekler veya diyabet- -
Causas metabólicas, fígado, rins, diabetes...
- Karaciğer problemi var.
- A mulher disse que sofre do fígado.
Şimdi karaciğer kistlerini test edebileceğiz.
Agora, as quistos no fígado, nós podemos ir à procura.