Karışmayın traduction Portugais
217 traduction parallèle
Çocuklar, bu işe karışmayın.
Rapazes, não se metam nisto.
Karışmayın.
Não vos meteis.
- Lütfen karışmayın.
- Por favor, desvie-se.
İşimize karışmayın beyefendi. Ne yaptığımızı biliyoruz. Adamlarınıza işbirliği yapmalarını söyleyin sadece, lütfen.
É importante, pedimos-lhe cooperação.
Bundan böyle bu işe karışmayın, hiçbiriniz! Sizi yanımda istemiyorum.
Daqui em diante ficam fora disto, todos vocês!
Bana bak, Morley, sen ve şu adamların belanızı arıyorsunuz galiba. İşimize karışmayın.
Parece-me que você e os seus rapazes desviara-se do caminho para armar sarilhos.
Siz karışmayın.
Mantenha-o fora!
Kemiklerime karışmayın, 53,95 dolarımı verin!
Porque não me larga os ossos e me dá $ 53.95?
Dinleyin, siz buna karışmayın.
Ouve, não te metas nisto.
Bu işe hiç karışmayın.
Não se pode envolver nisto.
- Bu şekilde bir sonuç alacağınızı sanmıyorum. İşime karışmayın.
- Não acho que seja bom para você.
Geri kalan hepiniz, karışmayın.
O resto de vós, não interfiram.
- Lütfen siz karışmayın.
- Por favor, fique fora disto.
Lütfen! Bu işe karışmayın.
Não interfira.
Bu işe karışmayın sizi aptallar.
- Não se metam, idiotas mesquinhos!
- Buna karışmayın.
- Não se meta nisto.
Sözümü dinleyin, başkasının işine karışmayın.
Siga o meu conselho, meta-se na sua vida.
Akıllı olun. Sözümü dinleyin, başkasının işine karışmayın.
Acautele-se, siga o meu conselho, meta-se na sua vida.
Benim işlerime karışmayın ve sizi zengin edeyim.
Não te intrometas e faço com que fiques rico.
- Siz karışmayın.
Mantenha-se de fora.
Kendi iyiliğiniz için bu işe daha fazla karışmayın.
Para seu próprio bem, não se envolva mais.
Siz bize karışmayın, biz de size karışmayalım.
Não se metam connosco, que nós não nos metemos convosco.
Buna karışmayın.
Não se meta nisto.
- Kaptan, lütfen karışmayın.
- Capitão, por favor não se meta.
Karışmayın!
Não se metam!
. - Karışmayın.
- Não aborreça.
- Karışmayın yoksa tutuklanırsınız.
- Afaste-se ou vai presa.
"Parayı alın ve karışmayın."
Aceitem o nosso dinheiro e deixem-nos em paz.
Sakın karışmayın.
Não andem às voltas.
- Siz karışmayın.
- Não te metas.
İşime karışacaksınız. - İşime karışmayın.
Você só me vai atrapalhar e meter-se no meu caminho.
- Siz bu işe karışmayın.
- Não se metam em sarilhos.
- Çıkarın onu buradan. - Siz karışmayın.
Não te metas nisto.
- Benim işime karışmayın. Senden vaaz dinlemek istemiyorum.
Não interfiras nos meus assuntos Eu não preciso do teu sermão.
Siz karışmayın!
Ele é meu! Não lhe toques!
Bak, buna karışmayın, tamam mı?
- Não enche o saco seu...
- Karışmayın!
Não te envolvas.
- Bu işe karışmayın Komutan.
- Comissário, é o irmão dele. - O meu próprio irmão.
Nasıl bu işe karışmayın dersin? - Bize öğrettiğin...
- Ensinei-vos a pensar com clareza.
İşlerine karışmayın.
Mantenham-se fora do caminho deles.
Bu işe karışmayın.
Não intervenham.
Karışmayın lan.
Eu sei o que estou a fazer, meu.
- Siz karışmayın Mösyö.
- Não interfira!
- Bu onların işi, biz karışmayız.
- É trabalho deles, não nos vamos meter.
Bay Milton'un Sylvia'nın yaşamına karışmayı bıraktığını, ve şu son darbeyle, sınırlandırdığını öğrenmekten memnun olcaksınız.
Vocês ficarão satisfeitos por saber o S.r Milton parou de interferir na vida de Sylvia, e a interferência dela na vida dele limitou-se a este golpe fulminante.
Nereden olduğumuz önemli değil ama en önemli kanunumuz hiçbirimiz başkalarının iç işlerine karışmayız.
No lugar de onde viemos, acredite que uma das nossas leis mais importantes é que nenhum de nós deve interferir nos assuntos dos outros.
Bu meseleye karışmayın.
Mantenha-se longe.
- Bu tartışmayı nasıl yaparız? Mark'ı ve Ruby'yi öldürdüler. Senin karını, senin oğlunu öldürdüler.
- Como temos este debate... depois de terem matado o Mark e a Ruby... e a sua mulher e o seu filho.
Ve hakime Adam gibi bir çocuğun, babasının ve büyükbabasının yaptığı bu deliliğe karışmayı nasıl reddedemediğini açıkla.
Explicas ao juiz que um rapaz como o Adam não resistiu... a seguir o pai e o avô nesta loucura.
Hayır, bunun yerine olaya karışmayı tercih ettiniz ve kendinizin de itiraf ettiği gibi, olay hakkında hiç bilginiz yokken, gerçekten de şans eseri orada olup yardıma koşan müvekkilime saldırdınız.
Não, envolveu-se numa situação... que, como o senhor mesmo admitiu, não compreendia... e atacou o meu cliente, que também era um pedestre a tentar ajudar.
Karışmayın!
Não interfiram!