Kelso traduction Portugais
1,202 traduction parallèle
Pekala, fazla yüklenme adama.
- Certo. Tenham calma com o Kelso, stá?
Başıma gelmiş en güzel şeyi mahvetme tehlikesi içindeyim, ama bunun olmasına izin vermeyeceğim. Kelso...
Sabem, estou quase a estragar a melhor coisa que já me tenha acontecido... e não vou deixar que isso aconteça.
Konuşmamı bölme tamam mı?
- Kelso... - Não me interrompam.
Seni ve Kelso'yu yukarda görmüştüm, istersen biz de çıkalım oraya.
Bem, ouvi que tu e o Kelso estão tipo, envolvidos... Que dizes de irmos e...
Kelso, jimnastik şortu nedir böyle?
Kelso, para quê é que são os calções de ginástica?
Merak etme Kelso.
Não te preocupes, Kelso.
- Kelso, bu şimdiye kadar duyduğum en aptalca şey.
- Kelso, isso é a coisa mais estúpida que já alguma vez ouvi.
Kelso, bu şimdiye kadar duyduğum en zekice şey.
Kelso, isso é a coisa mais inteligente que já ouvi.
Kelso kafeteryada koşuyordu ve yerde patates püreleri vardı...
O Kelso estava a correr pela cafetaria e estavam estas batatas no chão...
Kelso, patateslerin üzerinde kaydı ve açık bacakları ile alaşağı olup, tamamen yıkılıverdi.
Portanto, o Kelso escorrega nas batatas... E desliza contra um poste com as pernas abertas e espatifa-se todo.
Dün gece seninle ilgili bir rüya gördüm.
Kelso, tive um sonho contigo ontem à noite.
Evet, bu çok daha iyi, Kelso.
Ya, isso é muito melhor, Kelso.
Evet, Kelso. Bu dâhice.
Ya, Kelso, isso é genial.
Ve bu senenin Sütçü güzeli... Kelso'nun kız arkadaşı.
E este ano a Miss Princesa da Quinta é... a namorada do Kelso!
Bay Kelso, şuan seviniyorsunuz ve iş dünyasındaki ilk icraatınız ne olacak?
Sr. Kelso, agora que foi coroado, qual é a primeira coisa que vai fazer?
Kelso bana Hyde'ın Donna'ı geçen sene senden çalmayı denediğini söyledi.
O Kelso disse-me que o Hyde te tentou roubar a Donna o ano passado.
Kelso'nun almadığından da eminim.
E, também tenho quase a certeza que não foi o Kelso.
Yani, çalan Kelso ve Fez değilse... kimin şüpheli olabileceğini, merak ediyorum, dallama.
Então se não é o Kelso e não é o Fez... Pergunto-me de quem suspeitas.
Kelso'nun aptal gibi göründüğünü söylediğini sanıyordum.
Eu pensei que tu disseste que ele parecia estúpido.
Kelso, aynı anda iki kızla çıkıyordun.
Kelso, tu andavas a namorar 2 raparigas ao mesmo tempo.
Pekâlâ, Kelso.
Ok Kelso.
Dördüncü kez yapınca komik olmuyor, Kelso.
Sabes Kelso, quatro vezes não é divertido.
Kelso, bir şeyim yok benim.
Kelso, está tudo bem.
- Kelso, kapa çeneni.
- Kelso, cala-te.
Teşekkür ederim, Kelso.
Obrigado, Kelso.
Kelso, peynirle oyun oynama.
Kelso, não brinques com o queijo.
Senden sonra, Kelso.
Tu também Kelso.
Ee Kelso, sen ve Jackie uzun zamandır ayrı olduğunuza göre ona çıkma teklif edebilirim, değil mi?
Então, Kelso, agora que tu e a Jackie já não andam... Posso convidá-la para sair, certo?
Düşündüm ki, sen ve Kelso uzun zamandır ayrısınız...
Pensei que como tu e o Kelso já não namoram...
Kelso ve Fez'e onlarla takılacağımı söyledim.
Hum, eu disse ao Kelso e ao Fez que iria sair com eles.
Kelso, hepimiz sonuna geldik.
Kelso, nós já discustimos isto.
Michael Kelso'dan "Jackie İçin Bir Şarkı"
"Uma canção para a Jackie", por Michael Kelso.
Kelso, şunu bir bakabilir miyim?
Kelso, deixa-me ver isso por um segundo.
Kelso'dan daha iyisini yapabileceğinin farkına varmak zorundasın.
Tu tens que perceber que podes fazer melhor que o Kelso.
Evet, lütfen Kelso. Dur.
Sim, Kelso, por favor, pára.
Kimin umurunda, Kelso?
Kelso, quem liga?
Kelso sana şiir yazmıyor mu?
O Kelso não te escreve poemas?
- Kelso, yardım etmiyorsun.
- Kelso, não estás a ajudar.
Kasık Dışkısı'nı unuttun mu, Kelso?
Gee, Kelso, e sobre o Beef Dingleberry?
Selam Kelso.
Olá Kelso.
Kelso, giderek ddaha duygusal oluyorsun!
Kelso, vais tornar-te todo emocional?
Bak, Kelso, Şunu kafana iyice yerleştir :
Ouve, Kelso, tens que meter na tua cabeça :
Hadi Kelso.
Vá lá Kelso.
Kelso, kitaplığım kendi kendine yer değiştiremiyor.
Kelso, a minha estante não se vai mover sozinha. Kelso, a minha estante não se vai mover sozinha.
Jackie, Kelso'dan sonra daha güçlü ve... mutlu olmalısın.
Jackie, é tão bom ver-te tão contente e tão forte e sem o Kelso.
Kelso Laurie ile çıkıyor.
O Kelso anda com a Laurie.
Kelso, seninle konuşmalıyız
Kelso, temos que ter uma conversa, meu.
Kelso, yeni kız arkadaşın olarak... eski kız arkadaşının sürekli burda olmasından çok rahatsızım.
Kelso, como a tua nova namorada... Eu não estou confortável com a tua ex-namorada aqui em baixo com o pessoal.
Bak, onların yaptıkları şey kötü. Fakat senin de Kelso ile gizlice buluşman, hoş olmaz.
Olha, o que eles fizeram foi mau... mas tu andares por aí com o Kelso, isso é... desagradável.
Fakat babacım, Kelso ile görüşmüyorum.
Mas, paizinho, eu não ando com o Kelso.
Dur Kelso.
Não, Kelso.