English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ K ] / Köşeye

Köşeye traduction Portugais

2,278 traduction parallèle
Zaten köşeye sıkışmış birine yüklenmek ben, de çok mutlu etmiyor, tamam mı?
Ir atrás de um tipo que já está pressionado não o deixa feliz, certo?
Hedefinizi köşeye sıkıştırmak... Ve O'nun en savunmasız anında vurmak
Encurralar o seu alvo num canto... e acertar nele quando estiver mais vulnerável.
Köşeye yaklaştıklarında, atışını yap... Lastiklerini indir
Atire para lhes furar os pneus quando virarem a esquina.
Cowley'i köşeye sıkıştırmak için bunların yeterli olacağından emin misin?
Tens a certeza que é o suficiente para encurralar Cowley?
Peki ya silahsız bir şekilde köşeye kıstırdığın FBI ajanlarına ne diyeceksin?
E os agentes do FBI que prendeu e não matou?
Ancak bir şeyi aklından çıkarma, Mugs köşeye sıkıştığını söylemen köşeye sıkıştığı anlamına gelmez.
Mas lembra-te de uma coisa, só porque dizes que foi esmagado, não quer dizer que o esteja.
Sonra kedi bir köşeye saklanıyor, papağan da kafese girip kendini kilitliyor.
- Foi. Depois, o gato escondeu-se e o pássaro voltou para a gaiola e fechou a porta.
Beni köşeye kıstırdı.
Ele encurralou-me, o Childs.
Tıpkı Lily Xiaoping gibi. Köşeye sıkışan Jekyll'in yakalanmaktan kaçmak için plansız bir cinayeti olabilir.
Um homicídio impulsivo, não-planeado por um Jekyll em perigo, que estava simplesmente a tentar evitar ser capturado.
Her defasında sen ve ben bir köşeye geçip ona bakmasını umut ettik ve bunun için dua ettik. - Kesinlikle.
E de todas as vezes, eu e tu íamos para um canto conversar em voz baixa esperando e rezando que ela olhasse para ele.
- Gerçek polis özgür olur. Bara gider, içki içer sigara içer, güzel arabalara biner insanlara soru sorar, ters köşeye yatırmaya çalışır.
- Um cana de verdade é um homem livre que vai a bares, pede um drink, fuma um cigarro, anda de carros legais, fala com pessoas, faz perguntas, deixa-as em pé, se o entediam.
Köşeye sıkıştırırsan saldırır.
Se a encurralares, ela ataca.
Onu köşeye sıkıştıracağız. Sen neredesin?
Onde estás, exactamente?
Köşeye sıkıştım.
Estou encurralado.
- Chuck, beni dinle. Olur da köşeye sıkışırsan ve hâlâ çakamıyorsan sakın aptalca bir şey yapma.
Se ficares encurralado e se mesmo assim não conseguires ter um flash, não faças nenhuma loucura.
Bir zanlı cümleye "bak", "dinle" ya da "yani" diyerek başlarsa köşeye sıkıştığı anlamına gelir.
Sabes, quando um suspeito começa a dizer o que estás a dizer com "olhar", ou "aqui" ou "isso" normalmente significa que se sente encurralado.
Diğer haberlere gelince, Karanlıklar Prensi giderek köşeye sıkışıyor.
O nó está mais apertado à volta do príncipe das trevas.
Pekala, hanginiz haklı bir köşeye bırakalım.
Não importa quem tem razão.
Şuraya, şuraya Köşeye saklan.
Vá para o canto.
Carlton köşeye sıkıştı, adamım.
O Carlton passou-se, pá.
Zamanında sen de onun takımında oynuyordun. Seçmeler zamanı gelince, seni de bir köşeye fırlatıp atmıştı, öyle değil mi?
Sabemos que já jogou com ele, só que não o colocava na equipa, e também que foi afastado, certo?
Birkaçını sonradan satmak için köşeye mi saklıyorsunuz?
É para afastar um casal das dimensões para vender mais tarde?
Köşeye sıkıştıracaksınız.
E cercá-la.
Hadi, köşeye geçin.
Para o canto aqui.
- Hadi buraya. - Köşeye.
- Venha, para aqui.
Evet... Karşıdaki köşeye doğru bakıyordum. Sonra da aklıma, yeni doktorumuzla ne derdin olduğu sorusu geldi.
Sim, estava a dar uma vista de olhos e ali no canto encontrei uma pergunta sobre o porquê de teres problemas com a nossa nova médica.
Köşeye git hemen!
Mesa do canto!
Çünkü biraz köşeye sıkıştım.
No caso de ser preso.
Bundan da öte, çok titiz. Köşeye kıstırılmasına karşı planı olmalı.
Mais que isso, ele é meticuloso.
Bu adam köşeye sıkıştığını hissediyorsa her şey mümkün.
Se este tipo se sentir encurralado, tudo é possível.
Whoa! Whoa! Yolunun yarısında köşeye sıkıştın.
Estás preso, a meio do caminho para o teu destino!
- İNTİKAMCILAR 3 SAAT ÖNCE - Stark Endüstrileri'nin bizi köşeye sıkıştırdığını söylememe gerek yok.
TRÊS HORAS ANTES Não preciso de vos dizer que as Indústrias Stark estão a esmagar-nos!
Kokmaya başlamadan önce köşeye atmak isteyebilirsin.
Podia movê-lo para o canto antes que comece a cheirar mal.
Onları köşeye sıkıştırdık.
Vamos encurrala-los.
Dokuz, işte bu şekilde köşeye sıkışınca, konuyu bana çeviriyorsun.
9, quando estás assim encurralado, voltas a conversa contra mim.
Köşeye mi sıkıştı?
- Ele está cercado?
Pak köşeye gidiyor ve Donnelly kapıyor.
O disco está no canto, e fica na posse de Donnelly.
Pak köşeye gidiyor, Nubin onun peşinde.
O disco vai para o canto e Nubin vai atrás dele.
- Beni köşeye sıkıştırdı.
- Ela encurralou-me.
Hey tatlım, köşeye geç bakayım.
Hey, querida, no canto.
Köşeye geç.
Vai para o canto.
Scooter Libby'yi köşeye sıkıştırdılar.
Serviram de base para Libby.
Burada durmuş yemi yutması beklenen fareler gibi köşeye sıkışmışken...
Enquanto que estamos a ser mortos como ratos numa gaiola.
Saldırganın onu köşeye sıkıştırdığını anlayınca, ondan sıyrılıp yanı başındaki votka şişesine uzanmış.
Dando-se conta que o atacante a tinha encurralado, conseguiu libertar-se e agarrou uma garrafa de vodka que se encontrava perto.
3. köşeye doğru hızla ilerliyor, son köşeye doğru koşuyor.
Perto da terceira, em direcção à base-mãe, aí está o run do empate.
Steven. Şimdilik seni köşeye koyacağım, yapmam gereken bir iş var çünkü.
Steven, vou colocar-te no canto, para não me envergonhares.
FLNKS bana ayak diriyor. Pons da köşeye sıkıştırıyor.
Aqui, o FLNKS está a fintar-me e o Pons a dificultar-me o trabalho.
Sıkışma köşeye!
Sai, sai daí.
Köşeye koydum. Gördüm.
Está no balcão.
Köşeden köşeye doğru gidin.
Vai de esquina a esquina.
Köşeye.
Para o canto...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]