Kışın traduction Portugais
65,586 traduction parallèle
Sıkıntın ne ortak? Partiden beri durgunsun.
Desde a festa que estás estranho.
Bazen can sıkıcı olabiliyorum. Ama Paul'e olanlar ve bu yüzden canını sıktığım için üzgünüm.
Posso ser uma pessoa difícil, mas, lamento muito ouvir falares sobre o Paul e por fazer-te sentir pior sobre isso.
Bazen can sıkıcı olabildiğin konusunda haklıymışsın.
Falaste a sério quando disseste que era difícil.
Star Lab'in tartışmalı parçacık hızlandırıcısını ateşlemesine saatler kalmışken protestolar devam ediyor.
Os protestos continuam na contagem final para que o acelerador de partículas do STAR Labs seja ligado hoje à noite.
Bence Bratva içindeki durumların düşündüğünden daha karışık olduğunu anlayacaksın.
Tenho aliados. Acho que vais perceber que certas coisas na Bratva são mais complexas do que parecem.
Çığlık atan sonik bayanın bir ismi varmış.
Consegui. A mulher sónica tem um nome :
Sıkıldın mı Jeannie?
Aborrecida, Jeannie?
Programını daha sık dinlemeliyim.
Eu devia ouvir mais o seu programa.
- Ona aşık mısın?
- Então está apaixonado por ela?
- Kızgın mısın?
- Estás chateado?
Kızısın diye baban seni kurtaracak mı sanıyorsun?
Julgas que o teu pai te vai salvar por seres filha dele?
- Neden, canın mı sıkıldı?
- Porquê, estás aborrecido?
Burada canının sıkıldığını ve huzursuz olduğunu söyledin.
Percebi que disseste que estavas aborrecido e inquieto aqui.
Sonra filme yeşil ışık yanınca bu soju şişesiyle kutlarsınız.
E depois, quando finalmente obtiver luz verde, eis uma garrafa de soju para comemorar.
Kızarmış beykın.
Um bacon frito.
Kızımla ilgili konuşurken sınırı aştın.
Passaste dos limites ao envolver a minha filha.
Artık Pakhan'sın.
Agora és pakhan.
Böylece, bu olayın üstünü kapatma mevzusu artık Green Arrow'la ilgili olmamış olur.
Assim, a desculpa já não será o Arqueiro Verde.
Bay Başkan, saygısızlık olarak anlamayın ama başınız kanıyor ve sarsıntıda uygulanacaklar protokolümüz NFL'inkinden bile katı.
Senhor, com todo o respeito, a sua cabeça está a sangrar, e o protocolo de concussão é mais rígido que o da NFL.
Gel. Saldırının ışığında, belediye meclisi üyesi Kullens suçlama görüşmelerine kısa bir ara verdi.
Devido ao ataque, o vereador Kullens pediu um breve recesso na sessão de processo de despedimento.
Bu şeffaflık dolayısıyla, sanırım herkese Green Arrow'un yaptığını neden gizlediğim konusunda bir açıklama borçluyum.
No espírito dessa transparência, acho que devo a todos uma explicação da razão de encobrir o que o Arqueiro Verde fez.
Bunu, halkı Green Arrow'un polis katili olduğuna dair çıkacak trajik haberden korumak adına yanlış bir karar alarak yaptım. Güvendiğimiz adamın bu şehri hayal kırıklığına uğratmasından korumak adına.
Encobri numa tentativa equivocada de proteger todos da notícia trágica que o Arqueiro Verde se tornou um assassino de polícias, que o homem em quem confiamos falhou com esta cidade.
Acil durum çıkış kapısını kontrol ettin mi?
- Viste a saída de emergência?
Bu hırçın döngüde sıkışmışız gibi.
Como se estivéssemos presos neste ciclo vicioso.
Bir kız hatırlıyor gibiyim, kolunu ve onu ısırdıığımı ama tamamen baygınım.
Lembro-me mais ou menos de uma miúda e... E do braço dela, eu a mordê-la, mas, perdi os sentidos.
Kapana kısıldın.
Está encurralado.
İşler değiştiğinde, benim tarafımda olursan, tek bir kılını bile kıpırdatmış olmayacaksın.
Desde que estejas do meu lado quando as coisas mudarem, não tocarão num só cabelo dessa tua cabeça perfeita.
Geçmişe bakmanın biraz saçma olduğunu biliyorum, ama, hey, bunu elinden güneş ışığı çıkartıp havada bir portal yapabilen bir kız söylüyor.
O que, pensando bem, parece um pouco absurdo, mas é feito pela miúda que dispara luz do sol da mão e cria Portais do nada.
Vücut sıvılarını topladık.
Recolhíamos os seus líquidos corporais.
Büyük patlamalar ayı parçaladı ve bunun sonucunda oluşan yörüngesel enkaz gezegen çapında yürürlükle kalacak uçuş kısıtlamasını zorunlu kıldı.
As explosões maciças estilhaçaram a lua e os restos orbitais daí resultantes forçaram restrições de voo por todo o planeta que vão permanecer em vigor.
Er Travis'in göz çukurunun nasıl kırıldığını bana anlatır mısın?
Pode-me contar como o soldado Travis terminou com uma fractura orbital?
Ceres'te gangster ve özgürlük savaşçısı olmak isteyen sıska kıçını yakalayacak kadar hızlıydım.
Mas fui suficientemente rápido para te apanhar em Ceres. Aspirante a gangster, aspirante a combatente da liberdade.
Sanırım biz termodinamik yasalarının hâlâ geçerli olduğu atık ısıya bakıyoruz. En azından hâlâ elimizde bu var.
Acho que estamos a observar o calor residual, ou seja, as leis da termodinâmica ainda se aplicam.
Bu son kısımda yaklaşık bir 50 metre daha gerçekten nazik olmalısın.
Esta última parte tem de ser com muita delicadeza. Faltam uns cinquenta metros.
Artık uyanmalısın evlat.
Tens de acordar, miúda.
Megatonluk termonükleer düzen, son teknoloji kılavuz sitemleri ama nasıl olduysa 30'u kendini imha mesajını alamamış.
Megatoneladas de explosivos termonuclares, sistemas de orientação de última geração e, de alguma forma, trinta deles não receberam a mensagem de auto-destruição.
Adamın kendi kızı onu durdurmak için DGİ ile çalışıyormuş.
A própria filha trabalhava com a APE para o impedir.
Büyük satranç tahtasında yaşam ve ölümle oyun oynamaktan hoşlanan yaşlı ve şık bir kadınım.
Sou uma cabra velha e presunçosa, que gosta de brincar com a vida e a morte no seu grande tabuleiro de xadrez.
- Bu kısımdan nefret ediyorum. - Yapmak zorundasın.
- Tens que o fazer.
Öyle sıkıcı biriyle çıktığıma çok şaşıracaksın.
Vais espantar-te por ele ser tão formal.
- Peki, hâlâ o kızla mısın?
- Ainda estás com a...
Çılgınlık bu çünkü bir oda dolusu yabancısınız.
É de loucos.
Beni değersiz pısırığın teki sanıyor ama öyle değilim artık!
Ela acha-me um fraco, mas não sou assim!
Stevie'yi çok sevdiğini biliyorum ama o köpek, kalp kırıklığının hatırlatıcısı sadece.
Sei o quanto adora o Stevie, mas o cão só o lembra da dor.
Tamam. İş arkadaşlarımla muhabbet etmekten sıkıldın mı?
Já falaste com os meus colegas?
Evet, insanların yarısını tanımıyorum ama açık bar var.
Sim... não conheço metade das pessoas, mas há bar aberto.
Artık senin yolculuğunun, bakış açının parçasıyım ve Rebecca'nın saldırıya uğruyormuş gibi hissetmesini istemem.
Já faço parte da sua viagem, da sua perspetiva, e não quero que a Rebecca se sinta atacada.
Bunun nereden çıktığını anlamadım. Bu konuda bastırılmış bir kızgınlığın var sanki.
Não sei onde queres chegar, pareces ter muita raiva reprimida neste assunto.
Şirketin mali yapısını düzenlemek karmaşık bir iş.
Reestruturar é complexo.
Daha fazlasını yaptık zaten, Richard. Buna platform diyorlar. Bu tam da senin istediğin şeydi ve tamamen sıçtı tamam mı?
Mas já fizemos mais, chamava-se plataforma e era exatamente o que querias fazer e falhou, certo?
O kalbi tartacak mısın artık?
Acabas de pesar esse coração?