Lagos traduction Portugais
481 traduction parallèle
Cinco Lagos'a hoş geldin, Albay sevgilim.
Bem-vindo a bordo do Cinco Lagos, caro coronel.
Oysa Rosenthal'ler 35 yıl içinde avlakları, gölleri, ekilebilir toprakları, meyve bahçeleri, tavşanlıkları, sülünlükleri ve bütün atalarının eksiksiz yer aldığı 3 resim galerisiyle 3 tane tarihi şatoya sahip olmanın yolunu buldular.
Os Rosenthal arranjaram forma, em 35 anos, de possuir três castelos históricos, com tudo : campos de caça, lagos, terras cultiváveis, pomares, coelheiras e três galerias de autênticos antepassados.
Bir mevsim, dağdaki göller gibi serin, temiz su bulunur.
Numa estação, há água límpida e fresca, como lagos nas montanhas.
- Belki göller bölgesine.
- Talvez aos Lagos.
Asla tatmin edilemeyecek ve anlaşılamayacak derin arzular.
Lagos profundos de desejo, que nunca são compreendidos.
District Gölü'nü bilirsin.
- Na região dos lagos.
Nehirleri, gölleri ve dağları ile küçük şirin bir kasabadır.
Era uma cidade muito bonita. Rios, lagos, montanhas.
Koloni bağlantısı iyi, Mısırdaki piramitler iyi, Taç Mahal iyi.
Os lagos de Kilarney são bonitos. O sol sobre as pirâmides é bonito. O Taj Mahal é bonito.
Göl kenarındaki tatil yerlerinde çok kişi ilk yardım tedavisi görmüş.
"E várias outras receberam primeiros socorros... " nas sobrepovoadas zonas de férias nos Lagos.
Annem ve babam tatilini bizimle birlikte gölde geçirmeni istiyorlar.
A mãe e o pai querem que passes as tuas férias connosco nos Lagos.
Tatilimin ilk haftasını onlarla beraber gölde geçirmemi istiyor.
Ele quer que vá com ele à zona do Lagos... e que passe a primeira semana de férias com eles.
Bazen o kadar soğuk olur ki göller ve nehirler donar ve suları o kadar sertleşir ki üzerinde bile yürünebilir.
Às vezes, é tão frio que os lagos e rios congelam e a água fica tão dura que é possível andar sobre ela.
Buffalolar, vadiler, geçitler ve akarsu yataklarına dağılmışlardır.
Os búfalos dispersam-se nas paragens... e vales, ao redor dos lagos de água.
Görüyor musun, işte gölün etrafındaki o park.
Vê aquele parque com os lagos à volta?
Çocukken göle düştüm ve kayıktan.
Já caí a lagos de barcos a remos, quando era pequenina.
Erie Kanalı, Albany'nin yukarılarında Hudson nehrinden ayrılacak ve hiçbir engelle karşılaşmadan Kanada sınırındaki "Beş Göl" e ulaşacaktı.
O canal Erie saía do río Hudson, sobre Albany e dirigia-se directamente para os Grandes Lagos.
Kanla kazanılmış toprakları araştırmak ve inşa etmek için duydukları heyecanla bir zamanlar ateşten çöl iken göl haline geldi. ... dünya nimetleriyle, madenlerle ve buğday tarlalarıyla..
Do solo enriquecido pelo seu sangue da sua ânsia de explorar e construir nasceram lagos onde estava antes os desertos ardentes, vieram os bens da terra, das minas e dos campos de trigo os pomares e as serrações que moem
Batıdaki göllerin yeri yanlış bazı önemli tepeler belirtilmemiş bile.
Os lagos a ocidente estão mal assinalados e certos pontos importantes nas montanhas nem foram assinalados.
Ağaçlar, göller, dağlar, daha önce gördün.
Árvores, lagos, montanhas... São todos iguais.
Bu sular, orta afrika göllerinden gelip ki 6400 km yol kat edip Mısır'ı yeşile çeviriyordu.
Estas são as águas dos lagos africanos, que percorreram 6.400 km para tornar verde o Egipto.
Ve Rocky Dağları, tepeleri kar, etekleri orman kaplı ve göller ve...
E as Rochosas, têm neve nos picos, e as encostas säo verdes e há muitos lagos e...
Çağıldayan dereler, meleyen koyunlar ve dağ göllerinden yansıyan İskoçya dağlarının engin gökyüzünün yarattığı fonda, Ewan Mc Teagle "Hafta Sonuna Kadar Bir Sterlin Borç Versene" gibi şiirler yazmaktadır.
O avanço do ribeiro da montanha, o balido da ovelha o céu amplo e limpo da Escócia, reflectido nos lagos como pano de fundo extasiante, onde Ewan Mc Teagle escreve poemas tais como "Dai-nos a Libra para o Fim-de-Semana."
" Bu bölge, antik bir göl yatağıdır,... Geçmişi 510 milyon yıl öncesine uzanır.
Esta é uma zona de lagos antigos, depositados há 5-10 milhões de anos.
Bu yataklar çeşitli güçler tarafından eğilmiş ve yukarı doğru iteklenmiştir ve su ve rüzgar tarafından erezyona uğramıştır.
Estes lagos foram-se empurrados por forças terrestres, e gastos pelo vento e a água.
İçinde göl bulunan kaç cadde biliyorsunuz?
Quantas ruas é que conhece com lagos no meio?
Almanların geçebilecekleri tek yer iki göl arasındaki tepe.
Os alemäes só têm um caminho : Entre os lagos, pela serra.
O göllerin kenarında dinlenme yerleri de yapılıyor.
E esses lagos serão locais de recreação.
Gördüğüm kadarıyla benimle de yok. Tea, çam kokulu altın saçları, ve Finlandiya ormanları derinliğinde, kobalt rengi gözleriyle tam bir "Karelian" tanrıçası.
A Theha é justa como uma deusa, o seu cabelo dourado cheira a pinho e os seus olhos são os lagos secretos da floresta da Finlândia.
Finlandiya ormanları derinliğinde kobalt rengi gözleri olan kişi.
Ela, cujos olhos eram os lagos secretos da floresta da Finlândia.
Bugün, Finlandiya karla kaplı toprakları üzerinde vahşice saldıran düşmana karşı savaşıyor.
Hoje, a Finlândia, por entre a neve e os seus lagos gelados, luta contra as forças da violência sem escrúpulos, tal como nós o fazemos.
'Ve böylece ulaşacaksın'Gottardo'nun en yüksek tepelerine'ebedi göllerin parladığı yere.
" E, assim, vós subireis até aos mais altos cumes do Gottardo... Onde cintilam os lagos eternos...
( Hamish Mahaddie, RAF Kılavuzu ) Ardından büyük, işaret fişekleri, yüzlerce işaret fişeği attık. Hedefi ıskalasak bile yerüstünde önemli görülen yerleri tespit edebilecektik. Bir göl ya da nehrin kıvrımları gibi.
Depois, lançávamos foguetes, centenas de foguetes, e mesmo que falhássemos o ponto de mira, poderíamos identificar algumas coisas muito importantes no solo, como lagos ou curvas no rio.
Hollis her zaman gelgit havuzlarnn cazibesine kaplmstr.
O Hollis sempre se sentiu atraído por lagos.
"Hayat, gelgit havuzlarnda baslar!"
"É aqui que a vida começa, nos lagos!"
Nehirler ve ağaçlar görüyorum. Göller, dağlar, vadiler.
Comandante, já vi rios, árvores, lagos, montanhas, vales...
Göletlerde yatıp, devlet adına bir işe yaramayan... kılıçlar dağıtan bir kadın ha?
Mulheres esquisitas em lagos, a distribuir espadas... não servem de base para um governo.
Özel uçaklar, balık avlama alanları.
Aviões particulares e lagos de pesca.
Toprak granitli ve su geçirmez, orada bol nehir, ırmak ve göl var.
O solo é granulado e impermeável. Riachos, rios e lagos irrigam toda a área.
Tekrar dışarı çıkıp ağaçları gölleri tepeleri ve gökyüzünü görmek.
Quero voltar a andar pelo mundo, ver as árvores, os lagos, os montes, o céu...
... göllerden, yarımadaya kadar, geniş bir alanda.
Numa frente alargada desde os lagos até à península.
Öpücüklerim, geceyi, büyük şeffaf gölleri okşayan kelebekler kadar narindir.
Os nosso beijos são ligeiros como os efémeros Que acariciam pela noitinha os grandes lagos transparentes
Britanya'nın yemyeşil ormanlarıyla altın çayırlarından getirildi harika sülünler, sevimli kazlar.
Veados das verdes florestas... e lagos dourados da Bretanha. Faisões selvagens e gansos gordos.
Dışişleri Bakanlığı, verdiği bu taviz sayesinde tereyağı dağlarında şarap gölünde, süt okyanusunda balıkyağı kokuları altında antlaşmalar yapmak istiyor.
O Ministério dos Negócios Estrangeiros está prestes a aceitá-lo como "quid pro quo", em troca de um acordo sobre as montanhas de manteiga, os lagos de vinho e os oceanos de leite, a guerra dos carneiros e o fedor do bacalhau.
İlkel dünyamızda ilk yaşam fosil kayıtlarından öğrendiğimiz üzere, bundan hemen sonra göllerde ve okyanuslarda olmak üzere, 25 Eylül civarında ortaya çıktı.
Sabemos pelo registo fóssil, que a origem da vida tem lugar pouco tempo depois, talvez por volta de 25 de Setembro, uma coisa assim, provavelmente nos lagos e oceanos da Terra primitiva.
Yazın bataklık ve göller kurudu.
Durante o Verão, pântanos e lagos secam.
Eriyik sülfür göletleriyle dolu çukurlarla kaplı sarı gezegenler ve kilometrelerce volkanik püskürmeler.
De uma terra amarela e vermelha que se parece com uma pizza, com os seus lagos de enxofre fundido, e com erupções vulcânicas de 300.000 metros de altura.
Kaldığım yere yakın bir göl ve huş ağaçları var.
Perto da minha casa, há lagos e bétulas.
Göller bölgesine inmeye karar verirse durum hiç iç açıcı olmaz.
Se decide avançar sobre os Grandes Lagos, a coisa fica feia.
Kalahari Çölü. Kısa bir yağmur döneminden sonra bir sürü su çukuru oluşur, ve hatta nehirler bile.
Após a breve estação das chuvas há muitos lagos e até rios.
Su çukurları kurur, ve nehirler akmayı keser.
Os lagos secam e os rios deixam de correr.
O kafirlerin hepsi kan göllerinde boğulacak.
Sacrílegos infiéis que morram todos em lagos de sangue.