Lenta traduction Portugais
1,400 traduction parallèle
"Biraz yavaşım ama kararlarımda ısrarcıyım."
"Sou lenta mas teimosa nas minhas decisões."
Eğer içeriye zamanında ulaşamazsak adamlar Fransa'ya dağılıp yiyecek arayacak.
Se a tomada fosse lenta, teríamos estes homens... andando pela França, em busca do que comer.
Yavaş emerim.
Sou uma... chupadora lenta.
Bu ölmek için oldukça uzun bir süre.
É uma maneira lenta de morrer.
Senin parmak izin de ağır çekim biçimde görünür hale gelir.
Diria que estava a processar uma impressão digital em câmara lenta.
Her şey ağır çekim.
É em câmara lenta...
Ninem de yavaş, ama o yaşlı!
A avó é lenta, mas é velha!
Bir kazayı ağır çekimde izler gibiydi.
Como se ela estivesse a assistir a um acidente em câmara lenta.
- Atlamayı denedim ama yeterince hızlı yapamıyorum.
- Tentei saltar, mas fui lenta.
- Yavaş... - acılı, acılı bir ölüm.
Lenta... e muito dolorosa.
Tedavi biraz yavaş ilerliyor.
A terapia está a ser lenta.
Sahte bir sarışın olmana rağmen geç anlıyorsun.
Para uma loura falsa, és um bocado lenta.
- Yavaş çekim koşumuza çalışıyoruz.
A praticar a nossa corrida em câmara lenta.
Şimdi de olayı yavaş çekim bir el sallamayla toparla.
Agora acaba tudo em beleza com um adeus em câmara lenta.
Evet, aslında talihsiz bir ölüm deneyimi yaşadım önce. Yavaş ve oldukça acı vericiydi başlarda, bunu da eklemeliyim.
Por acaso, tive a infeliz experiência de morrer primeiro, lenta e muito dolorosamente no início, devo acrescentar.
Aç şekilde, yavaşça yiyecek kaynağının sadece ulaşımın dışında olduğunu bilmek.
Esfaimada, lenta, sabendo que a fonte de alimento está fora de alcance.
Gördüğüm en yavaş kapak oldu.
Esta é, tipo, a "queima" mais lenta de sempre.
Bana yeryüzünde cehennemi yaşatan uzun bir bekleyişin ardından kendimi ölümün kollarına bırakarak huzura kavuşacağım anı bekliyorum.
Há apenas o inferno na Terra. E a espera lenta pela libertação dócil da morte. Está bem.
Hatırlayamıyorum, yani olaylar yavaş çekim olmadı ya.
Não percebi. Não foi em câmara lenta.
Adalet bazen yavaş olabilir Gerald.
Às vezes a justiça é lenta, Gerald.
Suda en hızlı sensin, ama çıkışta yavaşsın.
És a mais rápida na água, mas a mais lenta a mergulhar. O que achas que deves fazer?
- Yine yavaş kalacağım.
- Vou ser lenta.
- Yavaş değilsin.
- Não és lenta.
- Tamam, belki de yavaşsın.
- Talvez sejas lenta.
Sadece, daha yavaş bir geçiş daha akıllıca...
Mas pergunto-me se uma transição mais lenta não seria...
Maçadan sikici, kupa orospusunun üstüne.
Escavadores de mandril numa puta de corações. Não é lenta?
körlük, kulak enfeksiyonları var. Dehidrasyon ve yanlış beslenme, dondurucu soğuklara maruz bırakılma, veteriner bakımından mahrum kalma ve yavaş bir ölüm.
cegueira, infecções nos ouvidos, desidratação e subnutrição, exposição a temperaturas congelantes, ausência de cuidados veterinários, e morte lenta.
Belki yavaşlatabiliriz?
Se calhar podíamos fazê-la mais lenta.
Çok yavaşsın!
És demasiado lenta!
Çok yavaş yazıyor.
Ela só é muito lenta na grafia.
Artık yavaş değil Bayan McNally.
Ela já não é mais lenta, Sra. McNally.
- Yavaş gidiyorum.
- Vai andando, eu sou lenta. - Não faz mal. Ela que espere.
- Buhar rodalarını tamir ettim ama buhar kazanı hala yavaş.
- Bem, arranjei as serpentinas mas a caldeira continua lenta.
Gölgelerde ağır ağır yürümek.
Essa coisa lenta, manhosa nas sombras.
Bu sanki, her şey yavaşladı, bilirsiniz.
Foi tudo em câmara lenta.
Yavaşça takip etmen daha iyi görünüyor.
Quanto mais lenta a perseguição, melhor.
Kalp yavaş yavaş ölür. Her umudunu bir yaprak gibi tek tek dökerek.
O coração tem uma morte lenta perdendo as esperanças uma a uma, como folhas.
Çoktan ölmüş.
Ele teve uma morte lenta.
Şimdi yavaş olun.
Em vez de uma lenta
En yavaş büyük kısma.
A mais lenta na secção grande.
Sanırım bir keşiş. Eğer yalan söylersen yavaş ve sancılı ölürsün.
Se o que disseste é mentira, terás uma morte lenta e dolorosa.
Oldukça yavaşladılar efendim.
Está ficando muito lenta senhor.
Fakat efendim, eğer çok fazla yavaşlarlarsa...
Mas senhor, se ela ficar muito lenta.
Hayır, psikolojik olarak yaklaşamayız. - Çok yavaş olur.
Não, não podemos usar uma aproximação psicológica, é muito lenta.
İnsan görmeden yedi gün 24 saat zifiri karanlık bir hücrede kalmak, yavaş bir ölümdür. Özellikle geçmişte yaptıkların seni rahat bırakmaz.
24 horas por dia numa cela escura como breu, sem contacto humano, é uma forma lenta de morrer, em especial com os demónios do seu armário.
Disiplinli hayatları olsun, slow-motion yürümeleri olsun.
Vivem sob as luzes da ribalta e caminham em câmara lenta.
Yavaş çekim.
Câmara lenta.
Charlie.
"Alavanca Lenta". Charlie.
Yavaşlatmak mı?
Mais lenta?
Onu geriyor.
Ela vai lançar uma bola lenta.
Üçüncü vuruş! Dışarıya!
Uma bola lenta quando parece que vai ser uma bola rápida ela se aproveita do fator surpresa.