Longo traduction Portugais
10,631 traduction parallèle
Alderaan'a uzun bir yolumuz var.
É um longo caminho até Alderaan.
Komite'nin desteği olmadan hükümet desteği de olmaz uzun süreli politika da.
Sem o comité, não terei apoio para uma contenção a longo prazo.
Uzun süreli ilişkilerin anahtarı budur.
É a chave para qualquer relacionamento longo.
Harekete geçmezsen çok geç olacak.
Não será um jogo muito longo se continuares parado.
Uzun bir gün geçirdin.
Teve um dia muito longo.
Beni bekle. Çok uzun bir gün oldu Jackson.
- Jackson, tive um dia longo.
Buraya uzun menzilli silah soktularsa uzaktan atış yeri ararlar. Orayı bulmalıyız.
Se havia uma espingarda de longo alcance naquele saco, eles devem andar à procura de um ponto de atirador furtivo, e precisamos de encontrá-lo.
Levine'ın uzun bir sabıka kaydı var.
O Levine tinha um registo criminal bastante longo.
Bana Amerika'daki uzun vadeli bir görevin parçası olacağımı söylediler.
Disseram que iria fazer parte de uma missão a longo prazo na América.
"Yaşlanmayı yavaşlatıyor" çok uzun o yüzden ben onu "yaşlanmayı önler" yaptım.
"Retarda o envelhecimento" é muito longo, por isso mudei para, "previne o envelhecimento."
Sadece onun çizdiği yolda
Ao longo da estrada que desenhou
Böyle bir şeyi söylememi bekliyorsanız burada uzun bir süre bekleyeceğiz demektir.
Acho que podemos passar aqui um longo tempo, se está à espera que eu diga uma coisa dessas.
Senelerdir sakladığım bir şey.
São só umas coisas que guardei ao longo dos anos.
Evet, uzun ve karanlık tünelin sonunda bir ışık belirdi.
Sim, é uma luz ao fundo de um longo e escuro túnel.
- Madaky'nin limuzini uzaklaşıyor nehir boyunca. Elimizden kaçırdık.
A limusina dele foi embora ao longo do rio.
Uzun bir gündü.
Foi um longo dia.
Uzun ve ince. - Sopayla mı vurulmuş?
Longo e estreito.
Gerçek hayattaki "Örümcek Kadın" gibi ipek ipliklerini devamlı akan, tek bir hatta püskürtüyor.
Como se fosse uma Mulher-Aranha, ela libera fios de seda num fluxo longo e contínuo.
Geçen ay boyunca gördük ki yiyecek hiçbir şeyleri yoktu ve geçen seneden bu yana yaşadıkları da bu.
Vimos, ao longo do mês passado, que não tiveram nada para comer e que passam por isso há um ano.
On metrelik bir hat boyunca yayılarak orman zeminini süpürürler.
Elas espalham-se ao longo de 10 metros, varrendo o chão da floresta.
Uzun yolu kullanıp Ezra'ya biraz zaman kazandırmalıyız.
Vamos pelo caminho mais longo, para ganhar tempo para o Ezra.
Uzun yolu kullanacağız.
Vamos pelo caminho mais longo.
Ne yani, tüm arkadaşlığımız seninle bir tür rekabet,... oynanan uzun bir oyun muydu?
Então, isto... A nossa amizade toda foi uma espécie de competição contigo a jogar a longo prazo?
Yıllardır kaç kez senin kıçını kurtardım? Batıracağın kaç yer verdim?
Quantas vezes te safei ao longo dos anos, te abriguei?
Cinsel saldırı ve şiddet konusunda sabıkası kabarık olan Gregory Allen Manitowoc civarında gittikçe artan sıklıkta faaliyet gösteriyordu.
GREGORY ALLEN MANITOWOC PD O Gregory Allen, que tinha um longo historial de crimes sexuais... Observações Pode ser violento... de violência, vinha a piorar de comportamento...
Güney Amerika'nın Horn Burnu'nun hemen aşağasında kıtanın en uç kısmında, Büyük Okyanus kıyılarında yaşıyorlar.
Elas vivem ao longo da costa do Pacífico na América do Sul, descendo até ao Cabo Horn no extremo do continente.
Her yaz, binlercesi koloniler halinde Arjantin'in Valdes Yarımadası'nda toplanırlar.
Todos os Verões, milhares reúnem-se em colónias ao longo da Península Valdés, na Argentina.
Harpia kartalının menzili boyunca, Orta ve Güney Amerika'nın üzerinde her yıl İsviçre büyüklüğünde bir ormanlık alan yok ediliyor.
Ao longo do território da Harpia, pela América Central e do Sul, uma área de floresta do tamanho da Suíça é devastada todos os anos.
Sayıları çok az ve aynı soydan çiftleşme uzun vadede korkunç bir durum.
As populações são pequenas, a reprodução consanguínea é terrível a longo prazo.
Küçük bir yaşam parkında bunun gibi tek bir canlının uzun vadede işlerliği yok.
Uma única população numa reserva pequena cercada assim não é viável a longo prazo.
Ama 53 yaşam parkındaki 53 canlı tek bir popülasyon olarak yetiştirilirse, uzun vadede işlerliği olur.
Mas 53 pequenas populações em 53 reservas são viáveis a longo prazo se manuseadas como uma única população.
Ve bir grup bilim insanı 30 yıldır bu kanıtları topluyor.
Uma equipa de cientistas anda a reunir essas provas ao longo dos últimos 30 anos.
Kanada'nın kuzeyinde, Batı Hudson Limanı'nda resmi biyologlar dünyanın en uzun soluklu kutup ayısı araştırmasını gerçekleştiriyor.
Em West Hudson Bay, no norte do Canadá, biólogos do governo andam a realizar o mais longo estudo do mundo sobre Ursos Polares.
Her ne kadar kısa vadede, münferit bazda stresli de olsa bu araştırma uzun vadede türün tamamının kurtulmasına faydalı olabilir.
Embora seja stressante para os ursos a curto prazo, esta pesquisa pode ajudar a salvar a espécie inteira a longo prazo.
Böylesi uzun davalarda açılış konuşmaları çok önemlidir.
Num julgamento longo como este, as aberturas são muito importantes. ADV.
Yoksa daha uzun mu?
Ou será mais longo?
- Amazon'a ulaşana kadar önümüzde uzun bir yol uzanıyor.
Será um longo caminho até chegarmos à Amazónia. Esteja à vontade.
Amazon'a gitmek ömür boyu tutkum oldu, bilirsin.
Bem, tem sido a minha ambição ao longo da vida ir à Amazónia, sabe.
Bak, eğer ilişkimizin uzun sürmesini istiyorsak yalnızken nasıl olduğumu bilmem gerekiyor. Ve hayatımı "keşke böyle yapsaydım" diyerek geçirmek istemiyorum.
Olha, se queremos que isto resulte a longo prazo, preciso de saber quem eu sou, sozinha, e não quero passar a vida a perguntar : "E se?"
Çünkü ben uzun süreli ilişkileri sevmem yani ben başka insanlarla yoluma devam edeceğim sende hayatına devam etmelisin.
Como não estou interessado em relações a longo prazo, acho que vou começar a andar com outras e tu devias fazer o mesmo.
Ama, ben uzun süreli bir ilişkimizin olacağını sanmıyorum. Çünkü seninle bir gelecek göremiyorum.
Mas não sei se é boa ideia pensar assim a tão longo prazo porque eu não sei se imagino um futuro contigo.
Bir yılı aşkın süre boyunca her şeyi denedim.
Ao longo de mais de um ano tentei tudo.
Bilgisayar, bana arızaları göster.
Computador, mostra as falhas ao longo do tempo.
Sessizlik mi... yoksa laf mı sokacaksın?
Longo silêncio amuado ou comentário maldoso?
Hayatın boyunca sadece dört veya beş kere kahraman olsan yeter.
Ao longo da vida, só há quatro ou cinco momentos que contam realmente.
Tüm o yıllar boyunca bir şeyin yanlış olduğunu biliyordum ama sen oğlumsun... ve seni seviyorum... ne olursa olsun.
Ao longo destes anos, sempre soube que havia algo errado. Mas és meu filho. E eu adoro-te.
Tarih boyunca bundan emin olmak için sayısız hayat kaybedilmiş.
Foram perdidas vidas incontáveis ao longo da história para garantir isso.
Bu kalabalıklar için çok uzun bir yol demek.
É um caminho muito longo para se passar pela multidão.
Toparlaman uzun sürecek.
Vai ser um longo caminho até à recuperação.
Çok uzun.
Longo demais.
- Çok uzun, açıkçası.
- Muito longo, óbvio.